isgtecrubeleri.com/dokumanlar/resimler/mobilreklam.png
Reklam
İŞ GÜVENLİĞİ TECRÜBELERİ

İş Güvenliği İçin Taşeron Seçiminin Önemi

İş Güvenliği İçin Taşeron Seçiminin Önemi

Taşeron ön seçimi: Güvenlik ölçütleri (örn. RIR, EMR vs.) ve kılavuzlar; performans incelemeleri için sistem yürürlüktedir.

İş sağlığı ve güvenliği açısından taşeron seçiminin önemi büyüktür. Zira taşeronun yapmış olduğu bir kaza işverene aittir ve iş verenin HSE yönetimi için çok büyük bir darbe olacaktır. Sistem kendini defalarca sorgulayacaktır “nerede hata yaptık ” sorusunu bulmaya çalışacak ve ciddi değişimlere neden olacaktır.

Bu nedenle taşeronun kaza yapması kesinlikle istenmez. Bir seferinde çalıştığım iş yerinde bir başka firma çalışanı fabrika içinde ayağı takılınca dizini incitmiş o gün kimseye bir şey söylememiş diğer gün doktora gitmiş doktor 3 gün rapor vermiş nerede nasıl oldu sorusuna iş yerinde oldu deyince fabrikanın kazasız geçen gün sayısı sıfırlanmıştı. HSE yönetimi eyvahlar içindeydi.

Alt iş veren ile taşeronluk her zaman karıştıırılıyor bunu açıklayayım Alt işveren Asıl işverenin adı altında yeni bir sigorta numarası alıyor ve asıl işverenin altına girerken Taşeron sadece geçici görevlendirme yazısı ile çalışıyor.

Bu konuda yazacak çok şeyim var ama araştırmalarım sonucu okuduğum Oğuzhan ASLAN Beyin yazısı benim anlatacaklarımın daha üstünde olduğundan kaynak belirterek kendisinin yazısını sizinle paylaşıyorum.

Bilindiği gibi alt işverenlik ülkemizde oldukça yaygın bir istihdam yöntemi olarak kullanılmakta ve hemen her tesiste alt işveren personelleri çalıştırılmaktadır. Alt işverenlik, istihdam ve yönetim açısından ekonomik bir yöntem olarak görülse de, perdenin bir de diğer tarafı var. Ne yazık ki asıl işverenlerin muhatap oldukları davaların, devlet kurumlarına ödedikleri cezaların ve tazminatların büyük bir çoğunluğu, iyi yönetilemeyen Asıl İşveren / Alt İşveren ilişkilerinden kaynaklanmaktadır.

 

–    Alt işveren istihdamı yönetim ve maliyet açısından mantıklı mıdır?

–    Alt işverenlerle çalışmanın avantajları ve dezavantajları nelerdir?

–    Alt işveren firma seçiminde ve çalışma süresince nelere dikkat edilmelidir?

–    Alt İşverenler başınıza ne gibi dertler açabilir?

–    Alt işveren dost mudur, düşman mıdır?

 

Bu konularda bilgi noksanlığı ve kaynak eksikliği bulunduğuna inandığım için, asıl işveren firmaların yöneticilerine yol göstermesi amacı ile (11 yıllık alt işveren firma yöneticiliği deneyimime dayanarak) bu makaleyi kaleme almaya karar verdim.

 

Alt İşverenlik / Taşeronluk nedir? Nasıl olmalıdır?

Dünyanın gelişmiş ülkelerinde Alt İşverenlik denilince akla; “bir tesiste gerçekleştirilen asıl işe yardımcı işlerin ve uzmanlık gerektiren teknik işlerin, bu konularda uzman olan alt işveren firmalardan hizmet alınarak yerine getirilmesi” gelmektedir.

 

Örneğin; üretilecek olan bir arabanın ses sistemlerinin konusunda uzman bir firmaya yaptırılması veya üretim yapılan fabrikanın güvenliğinin Özel Güvenlik şirketi , yemeklerinin yemek şirketi tarafından sağlanması. Yani; uzmanlık esasına dayalı bir “Çözüm Ortaklığı”.

 

Türkiye’de Alt İşverenlik denilince akla; bir tesiste gerçekleştirilen önemsiz, katma değersiz ve külfet işlerin, en ucuz ve sorumluluktan uzak şekilde başkalarına yaptırılması akla gelmektedir.

 

İdeal Alt İşverenlik; dünyanın diğer gelişmiş ülkelerinde olduğu gibi, üretim dışındaki (hatta mevzuatın uygun hale getirilmesi durumunda üretim işleri de dahil) tüm işlerin asıl işverenin asıl işe odaklanmasına fayda sağlayacak şekilde alt işveren firmalara devir edilmesidir.

 

Henüz istenilen seviyede değilse de yeni yasalar neticesinde ülkemizde alt işverenliğe bakış açısı değişmekte ve olması gerektiği yöne doğru seyretmektedir.

 

Alt işveren istihdamı yönetim ve maliyet açısından mantıklı mıdır?

Alt işverenlerle çalışmanın öncelikli avantajı asıl işverenin asıl işe odaklanmasını sağlamasıdır. Örneğin; süt ürünleri üretilen bir tesisin asıl işi üretimdir. Üretim dışında kalan depolama, stok kontrol, temizlik, güvenlik, yemek, nakliye, inşaat, makine bakım, servis, teknik vb. konuların alt işverenlere devir edilmesi bu işlerin yönetsel takibinin de devir edilmesi anlamına geldiğinden asıl işveren kadrosunun üretime yoğunlaşmasına, üretimin daha sağlıklı ve verimli gerçekleşmesine yardımcı olur. Zaten alt işverenlerin üstlendiği çoğu hizmet artık özel belgeler gerektirmektedir. (Özel Güvenlik Faaliyet İzin Belgesi vb.) Bunun dışında sorumlulukların paylaşılması, sektörel tecrübe, istihdam ve personel yönetimi gibi konularda alt işverenlerin katkısı yadsınamaz düzeydedir. Kişisel kanaatim; alt işveren istihdamının günümüzde tercih olmaktan çıktığı ve özellikle büyük tesisler için olmazsa olmaz hale geldiği yönündedir. Neden böyle düşündüğümü “Alt İşverenlikte Yeni Dönem” başlıklı makalemde detaylarıyla paylaştım. Başlığa tıklayarak makaleye ulaşabilirsiniz.

 

Sonuç olarak; sağlıklı bir denetim mekanizması ile kontrol altında tutmak şartı ile bir tesiste alt işveren istihdamı kesinlikle mantıklıdır.

Bir tesiste hangi bölümlerde Alt İşveren / Taşeron personeli çalıştırılabilir?

Türkiye’deki geçerli mevzuat göz önüne alındığında Alt İşveren personelleri, bir tesiste yapılan asıl iş dışında kalan tüm işlerde çalışabilirler. Örnek verecek olursak; tencere üretimi yapılan bir fabrikada, üretim öncesinde (tencere yapımında kullanılacak hammaddelerin tedarik edilmesi, stoklanması, üretim alanına taşınması), üretim sonrasında (üretilen tencerelerin paketlenmesi, depolara nakledilmesi, depolardan tırlara nakledilmesi) ve üretimle alakası olmayan diğer hizmetlerde (özel güvenlik, temizlik, operatörlük vb.) alt işveren personelleri çalışabilir. Ancak üretim aşamasında (ürünün şekillendirilmesi, montajı, boyanması) yani ürün son halini alana kadar geçen süreçte alt işveren personelinin çalıştırılması kanunen uygun değildir.

Alt İşveren / Taşeron seçiminde nelere dikkat edilmelidir?

(Güven – Geçmiş – Referans – İstihdam Gücü – Teknik bilgi ve Yeterlilik)

Güven: Bazı şeylerin %’si olmaz. Güven gibi!

Günümüzde alt işveren firmalar, asıl işverenin SGK Sicil Numarasına eklenen aracı kodları ile çalıştığından, alt işverenin yaptığı her işlem aslında asıl işverenin SGK Sicil Numarası üzerinden ve kanunen asıl işverenin müteselsil (birlikte) sorumluluğunda gerçekleşmektedir. Ben bu durumu şöyle özetliyorum: Asıl işveren, alt işverene firmanın imza yetkisini vererek “git benim adıma personel al, çıkar, çalışmalarını hesapla, maaşlarını, mesailerini, sigortalarını öde, yıllık izinlerini kullandır,  ihbar sürelerini ve kanundan doğan tüm haklarını takip et, izin isterse izin ver, disiplin suçu işlerse ihtarname ver, gerekirse çıkış ver ve bunlarla ilgili bana arada sırada bilgi ver” demiş olmaktadır. Bu yetki kesinlikle güvenilir bir firma ile paylaşılmalı, geçmişi bilinmeyen veya şaibeli bir firmayla kesinlikle çalışılmamalıdır.

Geçmiş: Arkamızda bıraktığımız izler, hangi yoldan (doğru/yanlış) gittiğimizin göstergeleridir.

Alt işveren firmaların içerisinde hiç de azımsanmayacak sayıda art niyetli firmalar vardır. Bu firmalar bir ihaleyi ne şartla olursa olsun bir veya birkaç yıllığına alıp, mümkün mertebe işin ifası için gereken malzemeleri yeteri sayı ve kalitede temin etmemeye, mesai çalışması yaptırıp ödememeye, işten ayrılışlarda personellerin kıdem ve ihbar tazminatlarından kar elde etmeye veya kanuni ödemeleri eksik yatırmaya çalışırlar. Bunun bir yansıması olarak da böyle firmaların arkalarında hem kurumlar hem de mahkemeler nezdinde kendileri aleyhine açılmış onlarca hatta yüzlerce tazminat ve işe iade davası vardır. Bu tür firmalar genellikle 4-5 senede bir iflas gösterip yeni isimlerle faaliyetlerine devam ederler. Alt işveren firma seçerken ciddi bir istihbarat çalışması yapılmalı, kurumlardan (SGK, İŞKUR vb.) ve bankalardan firma ve kurucuları hakkında bilgi istenmeli, haklarında açılmış davalar olup olmadığı ve bu davaların içerikleri kontrol edilmelidir.

Referans: Ciddi firmalar ciddi firmalarla çalışırlar!

Özellikle çalıştıkları firmalarla uzun süreli ilişkileri olan alt işverenlerin tercih edilmesinde fayda var. Bunun nedeni ise: Alt işveren firmalar genellikle birer (veya birkaç) yıllık sözleşmeler ile çalışırlar. Bir alt işveren firmanın herhangi bir işyeri ile uzun süreli çalışmalar yapmış olması, o alt işverenden memnun olunduğu ve bu sebeple de sözleşmesinin uzatıldığı anlamına gelir. Memnun olunmazsa sözleşme uzatılmaz ve iş başka bir firmaya devir olur. Yani; alt işverenlik söz konusu olduğunda Referans kelimesinin açılımı “şu firmalar ile çalıştım” değil, “şu firmalarla, şu kadar zaman çalıştım” olmalıdır.

İstihdam Gücü: Hazır olmak ile hazırlanmak çok farklı kavramlardır!

Bir alt işveren firmanın öncelikli görevi; sözleşme konusu olan işe uygun sayı ve vasıflarda personel istihdam etmek, verimsiz personelleri verimliler ile değiştirmek ve ayrılan personellerin yerine derhal yeni personeller temin etmektir. Bu işlemlerin sağlıklı yürütülebilmesi için alt işveren firmanın ciddi bir istihdam gücüne sahip olması gerekir.

Örneğin; 2013 senesi içerisinde vasfına bakılmaksızın Han Grup Lüleburgaz ofisine ulaşan iş başvurusu sayısı 753’tür. (Diğer bölgelerden yapılan ve online başvurular dahil değildir.) Bu sayı yıllar içerisinde katlanarak artmakta ve ciddi bir istihdam havuzu oluşturmaktadır. Bu istihdam gücü sayesinde istenilen sayı ve vasıflarda personel hızlıca temin edilebilmektedir. İstihdam gücü olmayan alt işveren firmaların personel temininde sıkıntı çekmesi sık yaşanan bir durumdur. Bu sıkıntı personel sayısı, vasfı ve kalitesi anlamında sıkıntı yaşanmasına, doğal olarak da verim düşüklüğüne neden olmaktadır. Alt işveren firma seçiminde istihdam gücünün muhakkak göz önünde bulundurulması gerekir.

Teknik Bilgi ve Yeterlilik: Yapabilmek için bilmek gerekir.

Alt işveren firmalar doğaları gereği İnsan Kaynakları departmanları gibi çalışırlar. En çok yapılan işlemler personel temini, giriş – çıkış işlemleri ve personellerin çalıştıkları süre boyunca tüm hukuki işlemlerinin (izin, devamsızlık, olay, iş kazası, hafta tatili, yıllık izin, kıdem, ihbar, iş sağlığı ve güvenliği vb.) yürütülmesidir. Dolayısıyla alt işveren firmaların kadrolarında İnsan Kaynakları, İş Hukuku ve diğer (iş sağlığı, iş güvenliği, yönetim, denetim, planlama vb.) konularda uzman personeller bulunmalıdır.

Unutulmamalıdır ki; alt işverenin yaptığı her işlemden asıl işveren sorumludur!

Asıl İşverenin hiç mi suçu yok?

Alt İşveren / Asıl İşveren ilişkisinde asıl işverenler tarafından yapılan hatalar nelerdir?

1- İstihbarat çalışması yapılmaması

2- Sürekli ve mantıksızca daha düşük fiyat arayışı

3- Teknik şartname yetersizliği

4- Teklif ve hizmet sırasında maliyet tablolarının net olmaması

5- Alt işverenin gerçekleştirdiği işlemlerin sağlıklı takip edilmemesi

1- İstihbarat çalışması yapılmaması: Alt işverenlik sektörü ülkemizde özellikle 2000’li yılların başlarında hızlı ve sağlıksız bir gelişim göstermiş ve o zamandan gelen sorunların birçoğu hala çözüme kavuşturulamamıştır. Günümüzde berber veya aşçı adaylarının meslek belgesi alabilmek için sayısız kurs ve sınavlara tabi tutulduğu düşünüldüğünde, herhangi bir kriteri, kuruluş şartı, sermaye sınırı, meslek örgütü vb. olmayan alt işverenlik sektörünün art niyetli yatırımcılar için ne kadar uygun ve iyi niyetli yatırımcılar için ne kadar uygunsuz bir zemin üzerine inşa edildiği daha net anlaşılacaktır.

Sağlıksız zeminde, sağlıklı bina olmaz!

Çalışılacak alt işveren firmanın geçmişi hakkında detaylı araştırma yapılmadığı takdirde art niyetli veya yetersiz firmalar tespit edilemeyecek ve her sorun yaşayarak öğrenilecektir.

2- Sürekli ve mantıksızca daha düşük fiyat arayışı: Kabul ediyorum: Rekabet çağındayız! Maliyetler sektörde var olmamız için çok büyük önem arz ediyor. Doğal olarak da her hizmeti daha ekonomik şartlarla almak istiyoruz. Fakat bu davranış biçimi alt işverenlikte büyük riskler doğurduğu gibi, en ekonomik hizmetler birden bire “astarı yüzünden pahalı” hale gelebiliyor. Nasıl mı?

Alt işverenlik firmalarının ana giderleri işçilik ve kanuni ödemelerdir. Yani; asıl işverenler alt işverenlerin o işyerinden ne kadar gelir elde edeceğini rahatlıkla hesaplayabilirler. Fakat bir de diğer giderler vardır ki; onlar da alt işveren firmanın hizmet kalitesini, istihdam ve yönetim gücünü belirler. Bünyelerinde uzman personeller (insan kaynakları, hukuk, iş güvenliği, muhasebe vb.) bulunduran alt işverenlerin hizmet maliyetleri diğerlerinden yüksektir. İstihdam gücü oluşturmak için merkezi konumda bir ofis seçilmesinin, reklam panolarına, gazetelere, internet sitelerine düzenli olarak personel ilanı verilmesinin de maliyetleri vardır. Yani; uzmanlık ve istihdam gücü maliyetleri artırır. Alt işveren seçiminde bu hususların dikkate alınması ve uzmanlığın maliyetine katlanılması gerekmektedir.

Yaşanmış bir olay: Bir makalemde “Yaşanmış bir ihale hikayesi” başlığı ile (başlığı tıklayarak makaleye ulaşabilirsiniz) paylaştığım bir olayı kısaca özetlemek istiyorum. A firması yükleme işlerini yapan alt işveren firmayla sorunlar yaşadığı için yeniden ihale açıyor ve bizi (Han Grup) bu ihaleye davet ediyor. İhaleyi X firması kazanıyor ve tarafımıza teşekkür ediliyor. Kazanan firmanın ihaleyi aldığı fiyatı öğrendiğimizde şaşırıyoruz çünkü bizim hesaplamalarımıza göre zarar etmesi gerekiyor. Kazanan firmayla 2 yıllık anlaşma yapılıyor ve hizmet süreci başlıyor. Bir yıl sonra ihale tekrarlanıyor ve bize yeniden davet geliyor. Firma yetkilileri ile yaptığımız görüşmelerde öğreniyoruz ki ihalenin iki sene dolmadan tekrarlanmasına “ihaleyi alan firmanın zarar ettiğini bahane ederek personellere mesai yaptırıp ödememesi, kanuni ödemeleri eksik ve zamansız yapması, personel maaşlarını sürekli geciktirmesi, personel servislerinin tıka basa doldurulması, yani; her şeyin bir soruna dönüşmesi” sebep olmuş. Alt işverenin yapmış olduğu usulsüz işlemlerden dolayı asıl işveren firma resmi kurumlara 1.500,000,00TL (birmilyonbeşyüzbinTL) civarında ceza ödemiş, hak kaybına uğrayan bütün personeller asıl işverene davalar açmış. (zaman içerisinde neredeyse tümü davaları kazandı) Asıl işveren de karşı atakta bulunarak alt işverenin teminat mektuplarını gelir kaydetmiş vs.

Sonuç olarak; 3 taraftan oluşan (asıl işveren, alt işveren ve personeller) bu işbirliğinde kazanan tek bir taraf dahi olmaması gerçekten üzücü. Asıl işveren yüksek tutarlı cezalar ve tazminatlar ödemek zorunda kalırken, alt işveren de teminat mektuplarının gelir kaydedilmesi dolayısıyla ticari çıkmaza giriyor. Personellerin ise mesaileri ödenmiyor, sigortaları eksik yatıyor, çalıştıkları süre boyunca sürekli sorunlarla boğuşuyorlar. Bu olayın asıl işveren açısından yaratmış olduğu verim kaybını ve çok daha önemlisi prestij kaybını da düşünürsek tam manasıyla “astarı yüzünden pahalı” bir işbirliği olmamış mı?

 

3- Teknik Şartname Yetersizliği: Alt işveren firmalar tekliflerini hazırlarken bazı hususlarda bilgiler talep ederler (etmelidirler). Bu bilgiler direkt olarak hizmetin şekline ve maliyetine etki edeceğinden oldukça önemlidirler. Örneğin: Servis, yemek, iş kıyafetleri vb. kim tarafından karşılanacak? İş sağlığı ve güvenliği maliyetlerinin hesaplanmasında ihtiyaç duyulan işyeri tehlike sınıfı nedir? Hizmetin ifasında kullanılacak olan alet, makina, sarf malzemeleri vb. nelerdir, bunların talep edilen standartları var mıdır? Örnekler çoğaltılabilir.

Üzülerek söylemeliyim ki; yıllardır birçok firmayla (çoğu ülkenin sayılı firmaları) bu tür görüşmeler yapan biri olarak, birkaçı dışında özenle hazırlanmış yeterli bir teknik şartnameye rastlamadım. Teknik şartname, yapılacak işin niteliğine göre bir işin ne şekilde yapılacağı, hangi malzemelerin kullanılacağı, hangi işin hangi saat aralıklarında bitirileceği, ne tür makinalar gerektiği vb. bütün hizmet şartlarını içermeli ve işin büyüklüğüne bakılmaksızın her iş için hazırlanmalıdır. Bu sayede alt işveren firmalar daha doğru maliyetler hesaplayabilirler ve muallakta olan konularda tahminler yürüterek risk almak zorunda kalmazlar.

4- Teklif ve Hizmet sırasında Maliyet Tabolalarının net olmaması: Asıl işveren firmaların en büyük hatalarından birisi de “bize tek fiyat verin, detayları bizi ilgilendirmez” yaklaşımıdır. Bu yaklaşımda olan işverenler sadece “bir iş yaptıracaklarını ve bu iş için alt işveren firmaya xx tutarında ödeme yapacaklarını” bilirler. Bu durumda personele yapılacak ödemeler, kanuni ödemeler ve diğer maliyet kalemleri konusunda herhangi bir bilgileri olmaz.

Bilmediğiniz bir şeyi denetleyemezsiniz!

Alt işverenlerden teklif alınırken teklifi oluşturan bütün unsurların ayrı ayrı talep edilmesi (hatta teklif formatının asıl işveren tarafından oluşturularak aynı formatta teklifler alınması) gerekir. Böylece alt işveren firmanın teklif ettiği toplam tutarın hangi bileşenlerden oluştuğunu görme şansınız olacağı gibi eklenmemiş (veya mantıksız eklenmiş) maliyet kalemlerini de tespit edebilirsiniz. Personelin alacağı net maaş, yapılacak kanuni ödemeler ve diğer gider kalemlerinin tümü için hesaplanan tutarları ayrı ayrı bilme ve denetleme şansınız olacağı gibi, teklifte yer alan her maliyet kalemi, alt işverenin ödemeyi taahhüt ettiği kalemler anlamına geldiğinden, olası hukuki sorunlarda “ödetme” edimini yerine getirmenize de yardımcı olacaktır. Tekliflerin değerlendirilmesi aşamasında işimizi kolaylaştırarak “elma ile elmayı kıyaslama” olanağı sunması da işleri oldukça pratikleştirecektir.

5- Alt işverenin gerçekleştirdiği işlemlerin sağlıklı takip edilmemesi: Alt işverenler tarafından gerçekleştirilen her işlemden (personel giriş, çıkış, mesai, maaş, tatil, tazminat, iş güvenliği, hukuk vb.) asıl işverenin de sorumlu olduğu düşünüldüğünde işlem takibinin önemi daha iyi anlaşılacaktır.

Günümüzde genel uygulama; alt işverenin yaptığı işlemlerin ay sonlarında (veya başka periyodlarda) yine alt işveren tarafından bildirilmesi şeklindedir. Bu durumda bir işlem gerçekleşmeden önce kontrol, müdahale veya engelleme şansı bulunmamaktadır. Alt işveren işlemi kendi bilgi ve tecrübesi kapsamında gerçekleştirmekte ancak sorumluluğu asıl işvereni bağlamaktadır. Muhakkak ki GÜVEN alt işverenlikte en önemli müessesedir ve güven duyulmayan bir alt işverenle çalışılmamalıdır. Ancak güven tesis edilmiş olsa bile teknik yetersizlik nedeni ile yanlış işlem yapılmasının önüne geçmek için; alt işverenin yapacağı işlemlerin asıl işverenin kontrol mekanizmalarına bağlanması (asıl işveren insan kaynakları onaylamadan giriş – çıkış yapılmaması, asıl işveren hukuk onaylamadan hukuki işlem yapılmaması vb.) daha doğru olacaktır.

Sonuç olarak; günümüzde her asıl işverenin bir alt işverene ihtiyacı vardır. Alt işverenlik müessesesi güven ve karşılıklı fayda çerçevesinde sistematik bir denetim mekanizmasına dahil edildiği taktirde son derece faydalıdır.

Eğer bu makaleyi yararlı bulduysanız aşağıda yer alan sosyal medya ikonları aracılığıyla paylaşır mısınız? Bu sayede siz de üzerinize düşen bilgi paylaşma yükümlülüğünü yerine getirmenin gururunu yaşayabilirsiniz.

Kaynak :

http://www.oguzhanaslan.com/taseron-firma

 

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ