isgtecrubeleri.com/dokumanlar/resimler/mobilreklam.png
Reklam
İŞ GÜVENLİĞİ TECRÜBELERİ

Tuzla Tersaneleri: Tersanelerde Kazaların Önlenmesi Ve İş Güvenliği

Tuzla Tersaneleri: Tersanelerde Kazaların Önlenmesi Ve İş Güvenliği

ÖNSÖZ
İş kazaları endüstri ilişkilerini bozan, makro ve mikro ölçekte ekonomik verimliliği düşüren, maliyetleriyle işletmelerin rekabet edebilirliğini azaltan bir olgudur. İş sağlığı ve güvenliğinde kuşkusuz devlet, işveren ve işçilerdenoluşan bütün paydaşlara görev düşmektedir. Bu nedenle, üniversitelerin, meslek kuruluşlarının ve bu konuda kurulacak gönüllü derneklerin iş sağlığı
ve güvenliği faaliyetlerine etkili bir biçimde katılması, iş kazaları ve meslek hastalıklarının önlenmesi amacına olumlu katkılar sağlayabilecektir.
Bu çalışmada Türkiye tersanelerinde meydana gelen 46 ölümlü ve 34 uzuv  kayıplı/yaralanmalı iş kazası olmak üzere 80 iş kazası raporu incelenerek  kazalarla ilgili çaprazlama sorgulamalar yapılarak istatistiki sonuçlar ortaya konmuş ve değerlendirilmiştir. SGK Türkiye genelinde yaşanan iş kazası  istatistikleri ile elde edilen sonuçlar karşılaştırılmış. Ülkemizde iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili sektörel bazda yapılan sınırlı çalışmalara ve de iş kazalarının doğru bir şekilde ele alınmalarına katkı sağlamasını temenni ederim.

Tersanelerde Kazaların Önlenmesi Ve İş Güvenliği:

 

Tuzla Tersaneleri

İşyerlerinde tam anlamıyla iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanabilmesi öncelikle güvenlik kültürü bilincinin toplumun her kesiminde oluşmasına bağlıdır. Yasalar ve iş sağlığı ve güvenliği mevzuatında getirilen alt düzenlemeler ne kadar iyi yapılmış olurlarsa olsunlar, ilgili tüm taraflarda yeterli bilinç  oluşturulamamışsa, kâğıt üzerinde kalan temenniler olmaktan başka bir anlam taşımazlar. Her şeyden önce iş sağlığı ve güvenliğinde koruma ve önleme; çalışma hayatımızın önceliklerinin ilk sırasında olmadan bu alanda ilerlemenin imkânı bulunmamaktadır. İş sağlığı ve güvenliğinde kuşkusuz devlet, işveren ve işçilerden oluşan bütün paydaşlara görev düşmektedir. Bu nedenle, üniversitelerin, meslek kuruluşlarının ve bu konuda kurulacak gönüllü derneklerin iş sağlığı ve güvenliği faaliyetlerine etkili bir biçimde katılması, iş kazaları ve meslek hastalıklarının önlenmesi amacına olumlu katkılar sağlayabilecektir. İş kazası ve meslek hastalıklarının 2011 yılı rakamları ile Türkiye’ye hesaplanabilir maliyeti 7,7 milyar TL civarındadır.

Diğer bir hesaplama yöntemiyle ILO tahminlerine göre iş kazası ve meslek hastalıklarının maliyeti ülkelerin gelişmişlik düzeylerine göre GSYİH’sinin (gayri safi yurtiçi hâsıla); gelişmiş ekonomilerin %1-3’ü, gelişmekte olanların ise %4-6’sı olarak hesaplanmaktadır. Bu yöntem esas alındığında ise Türkiye’ye maliyet toplam tutarı 44 milyar TL’dir.

Yapılan hesaplamalara göre; 2008 yılı verileri ele alındığında dünyadaki GSMH 60 trilyon USD olarak belirlenmiştir. Buna göre; iş kazaları ve meslek hastalıkları yönünden dünyadaki toplam yıllık maddi kayıpların asgari 600 milyar USD, azami 2,4 trilyon USD olduğu hesaplanmaktadır. Bu durum değerlendirildiğinde ortaya çıkan maddi kayıpların dünyanın yaklaşık olarak 170’den fazla ülkesinin GSMH’larından daha büyük olduğu ortaya çıkmaktadır.

Bu maliyetin yanında verimliliğin düşmesi, çalışma barışının bozulması ve sosyal ve kültürel maliyetler de önemli zararlara yol açmakta, aynı zamanda toplumların belli kesimlerinde de duygusal sarsıntılara (travmalara) neden olmaktadır. Bilindiği üzere bunun benzeri olumsuzluklar 2004-2010 yılları arasında sıkça gemi inşa sektöründe yaşanan iş kazaları nedeniyle yaşanmıştır.

Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO) deniz taşımacılığında kullanılan gemilere, yaşanan tanker kazalarından dolayı meydana gelen deniz kirliliğini önlemek için belirli standartlar getirmiştir. Bu standartlardan birisi de 1 Ocak 2010 tarihinden itibaren uluslararası arenada bazı sınır büyüklük değerini aşan (kategori 2 ve kategori 3) tankerlerin çift cidarlı hale getirilmesi ve tek cidarlı gemilerin yasaklanmasıdır [1, 2]. Bu yasak sonucu 2010 yılından itibaren mevcut gemilerin birçoğu bu standartlara uygun olmadıkları için kullanılamaz hale gelmiştir. Bu demek oluyordu ki mevcut gemiler zamanla azalacak ve yerine yeni çift cidar standartına uygun gemilerin üretiminde  patlama yaşanacaktır. Bunun sonucu olarak da 2004 yılında ivmelenen gemi inşa sanayi bilindiği üzere Türkiye’de ve dünyada 2007-2008 yıllarında rekor seviyede üretim gerçekleştirmiştir.

Dünya sipariş sıralamasında en önlere çıkma başarısı gösteren tersanelerimiz, tanker siparişlerini 207 adede çıkararak 4 kattan fazla arttırmıştır. 1998-2002 arasında tersanelerimiz 142 adet gemi teslim etmişken 2003-2007 arasında 409 adet gemi teslim etmiştir. 1998-2002 arasında tersanelerimiz 0,68 milyon DWT gemi teslim etmişken 2003-2007 arasında 2,097 milyon DWT gemi teslim etmiştir [3]. Dört yıllık iki dönem karşılaştırıldığında üretimin yaklaşık 3 kat arttığı görülmektedir.

Ekonomi ve istihdam anlamında yaşanan bu olumlu tablo maalesef meydana gelen iş kazaları ve ölümlerin gölgesinde kalmıştır. Bütün ilgili taraflar biraraya gelerek bu kazaların ve ölümlerin önlenebilmesi için işbirliği yapmasına rağmen, sektörde daralma yaşanıncaya, istihdam ve üretim azalıncaya kadar sonuçlar istenen düzeyde elde edilememiştir. Bu çalışmanın amacı, yoğunlaşan ve önüne geçilemeyen tersane iş kazalarının nedenlerini incelemek, kazalarla ilgili sonuçlar çıkarmak ve bu sonuçlarla ilgili önerilerde bulunmaktır. Bu çalışma çerçevesinde 2002-2010 yılları arasında gerçekleşen 46 ölümlü iş kazası ve 34 uzuv kaıplı/yaralanmalı iş kazası olmak üzere toplamda 80 iş kazası incelenmiştir. Ölümlü ve uzuv kayıplı/yaralanmalı kazalara ilişkin istatistiki çıkarımlar yapılarak bulunan sonuçlar üzerinden kaza nedenleri tartışılmış ve önerilerde bulunulmuştur.

Bugüne kadar tersaneler üzerinde yapılan çalışmalar ve değerlendirmeler genelde kaza meydana geldikten sonra, o kazaya ilişkin nedenler üzerinde tartışılarak geneli kapsayan sonuçlar çıkarılmıştır. Bu çoğu zaman tarafları palyatif (geçici) çözümler üretmeye sevketmiş ve istenen neticeler elde edilememiştir. Bu çalışmayla kazalar şimdiye kadar yapılan tümevarım sayılabilecek yöntemlerin aksine tümdengelim bir teknikle ele alınması bakımından özgün bir nitelik taşımakta olduğu söylenebilir.

Örnek vermek gerekirse bir kaza sonucu hayatını kaybeden bir işçinin İSG (iş sağlığı ve güvenliği) eğitimi almadığı tespit edilmesiyle kazaya eğitimsizliğin sebebiyet vermesi sonucunu çıkararak bütün tersane işçilerine eğitim verilmesi/verdirilmesi tümevarım bir nitelik taşıdığı söylenebilir. Verilen eğitimlerin işçilerin kaza ve risk algılarında meydana getireceği beklenen artış ile kazaların önlenmesine katkı sağlayacağı düşünülebilir. Bu çalışmada yapılan sorgulama şekli ise 80 kazada kazaya uğrayan işçilerin eğitim alıp almamasının kaza meydana gelmesi üzerindeki etkisidir. Yani tümevarım ile ulaşılan sonuç olan tersane işçilerine verilen eğitimlerin kazaların meydana gelmesinin önlenmesinde yeterliliği tartışılmış ve sonuçlardan eğitimlere dair bir sorgulama yapılmıştır. Bu yaklaşım şüphesiz ki kazaların önlenememesinin nedenlerine dair bilgilere yeni bir bakış açısı katacaktır.

Yapılan çıkarımların netice elde etmekteki derecesini ölçmesi nedeniyle

tamamlayıcı bir tarafı olacaktır. Bu çalışma çerçevesinde iş kazası yaşanan

tersane ve işçiler ile ilgili yapılan sorgulamalar şunladır:

– İşyerinin işletme belgesinin varlığı,

– Kaza öncesi dış teftiş yapılıp yapılmadığı,

– Kazalının cinsiyeti,

– Kazalının asıl işverenin mi alt işverenin mi işçisi olduğu,

– İSG profesyonellerinin varlığı,

– Kazalının eğitim durumu,

– Kazanın kaza nedenine göre dağılımı (tehlikeli durum, tehlikeli

davranış),

– Kazalının işi yapan işçi olup olmaması,

– Kaza neden kod ilişkisine göre dağılım,

– Günlere göre dağılım,

– İşe başladıktan sonraki kaza saatine göre dağılım,

– Mevsimlere göre dağılım,

– Kazanın gerçekleştiği yere göre dağılım,

– Kazalının yaşına göre dağılım,

– Çalışan sayısına göre dağılım,

– Kusur oranına göre dağılım,

– Mesleki eğitim durumuna göre dağılım,

– İşçilerin İSG eğitimi alıp almamasına göre dağılım,

– İşçilerin tecrübe durumuna göre dağılım.

Bu sorgulamalar yapıldıktan sonra bulunan istatistiki veriler değerlendirilerek

kaza nedenleri üzerinde detaylı sonuçlar çıkarılmış ve önerilerde

bulunulmuştur.

Bu çalışma sonucu elde edilen bulgular ve getirilen öneriler tersanelere

yönelik yapılacak İSG çalışmalarına katkı sağlayacak özelliktedir. Örneğin

ulaşılan sonuçlar; gemi inşa sanayine yönelik risk değerlendirmesi

çalışmalarına katkı sağlayacak bir muhteviyattadır. Bulunan sonuçlar ve

yapılan öneriler tersanelerde mevcut ya da muhtemel risklerin tespit

edilmesine veya bu risklerin bertaraf edilmesi çalışmalarına, hatta yapılacak

iç ve dış teftişlere ışık tutabilecek niteliktedir.

 

  1. LİTERATÜR ÇALIŞMASI

Tersanelerde iş sağlığı ve güvenliği ve tersane iş kazaları üzerine Türkiye ve

diğer ülkelerde çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmalar Dünya ve Türkiye

tersaneleri olarak incelenmiştir.

 

2.1. Dünya Tersanelerinde İş Kazaları

Tersanelerde yaşanan iş kazaları sadece Türkiye’nin değil, gemi inşa sektörü

olan diğer ülkelerin de sorunudur. Esther Baginsky Kaliforniya tersaneleri

üzerine yaptığı çalışmada 1970-1971 yıllarında meydana gelen 1466 uzuv

kaybına neden olan iş kazaların %75’inin üç ana nedenden kaynaklandığını

ortaya koymuştur. Bunlar bir cisme çarpmak ya da cismin çarpması %29.2,

düşmek ya da kaymak %24.6 ve %21 ile aşırı zorlanma teşkil etmektedir.

Ayrıca çeşitli yıllar aralığında meydana gelen 15 ölümlü iş kazasından dördü

düşen cisim, üçü çöken vinç ya da iskele, biri mobil vincin ezmesi, biri

merdivenden düşme, biri payanda ile gemi arasına sıkışma, biri elektrik

akımına kapılma, biri boğulma ve üçü ise kalp-damar zorlanması sonucu

meydana geldiği bu çalışmada tespit edilmiştir [4].

Jorma Saari ve Merja Näsänen bir tersanenin üretim bölümünde yaptıkları

deneysel çalışmada işçilere olumlu geribildirim sağlayarak birçok davranış

çeşidini değiştirmede başarılı olmuştur. Deneyler bir dizi, güvenli davranışları

güçlendirmede iyi sonuçlar vermiştir. Sonuçta temizlik standardı hızla

düzelmiş ve yeni standart takip eden yıl boyunca devam etmiştir. Kazaların

güvenli davranışların arttırılması ile önemli ölçüde azaldığı görülmüştür [5].

Şekil 2.1.’de çeşitli ülkelerde çalışan sayısına göre yapılmış olan

araştırmada, tersanelerdeki ölümlü iş kazası oranları sunulmuştur. Bu oran,

Türkiye’de onbin işçide üç iken, İsveç ve İngiltere’de onbinde bir, Amerika’da

onbinde iki, Singapur, Tayvan ve Çin’de onbinde on ‘dur [3]. Gelişmiş

ülkelerde, iş güvenliği sistemi etkin biçimde uygulandığı için İsveç, İngiltere

ve Amerika gibi ülkelerde bu oranlar daha azdır. Amerika’da OSHA,

İngiltere’de ise CDM 2007 iş güvenliği konusunda yapılması gerekenleri

ortaya koymuştur [6].

Şekil 2.1. Bazı ülkelerin ölümlü tersane kaza oranları [3]

 

2.1.1. Hong Kong tersanelerindeki durum

Şekil 2.2’de görüldüğü üzere Hong Kong tersanelerinde 1992-2006 yılları

arasında gemi inşa, onarım ve söküm sektöründe 25 ölümlü kaza

gerçekleşmiştir. Ayrıca bu yıllar arasında görülen toplam iş kaza sayısı

2765’tir. Yani yıllık ortalama 184 iş kazası meydana gelmektedir. Gemi inşa

sektöründe bütün Dünyada yaşanan büyümeye rağmen Hong Kong

tersanelerinde büyümenin yaşandığı 2004 yılında 2 ölümlü kaza yaşanmış,

2005 ve 2006 yılında ise ölümlü kaza yaşanmamıştır.

Şekil 2.2. Hong Kong tersaneleri (1992-2006) ölüm sayıları [7]

Şekil 2.3. Hong Kong tersanelerinin kaza istatistikleri [6].

Şekil 2.3.’de toplam kaza sayısına bakıldığında ise 2004 yılında bir önceki

yıla göre yaşanan artışa rağmen sonraki iki yılda göze çarpan bir artış

yaşanmamış hatta 2006 yılında kaza sayısında azalma yaşanmıştır. Bu

durum bize gösteriyor ki 2004 yılında hem ölümlü hem de toplam kaza

sayısında artış yaşanmasıyla sektöre yönelik risk algısında artış yaşanmış ve

risklerin bertaraf edilmesine yönelik tedbirler alınmış olmalıki sektördeki

büyümeye rağmen kaza sayılarında anlamlı bir artış yaşanmamıştır.

Şekil 2.4. Hong Kong tersanelerinin kaza nedenleri [7].

Şekil 2.4’de Hong Kong tersanelerinde 2006 yılında 71 ve 2007 yılında

görülen 79 kazanın çeşitlerinin dağılımı verilmiştir. Görüldüğü üzere en çok

kaza %28 oranla hareket eden cisimlerin çarpmasından kaynaklanmaktadır.

Daha sonra bir şey kaldırırken ya da taşırken meydana gelen kazalar

%24’lük oran ile ikinci sırada gelmektedir. Sabit cisimlerin çarpması %14

oranla üçüncü sırada ve seviye farkı olmadan kaymak ya da düşmek %11 ile

dördüncü sırada yeralmaktadır. Tuzla tersanelerinde en çok görülen kaza

tiplerinden olan cisimler arasında sıkışmak, yangın ve patlamalar, elektirik

akımından kaynaklananlar toplamda yaklaşık %3 oranında yaşanmıştır.

Yüksekten düşme kaynaklı kazalar ise yaklaşık %5 oranında yaşanmıştır.

 

2.1.2. Singapur tersanelerindeki durum

Şekil 2.5’de Singapur tersanelerinde 1994-2004 yılları arasında istihdam

durumunu gösteren değerler yer almaktadır. İstihdam edilen işçi bakımından

Türkiye tersaneleriyle benzer yapıya sahiptir.

Şekil 2.5. Singapur tersanelerinde yıllara göre istihdam durumu [7].

Şekil 2.6.’da görüldüğü üzere Singapur tersanelerinde yaşanan kaza sayısı

Türkiye’de yaşanan kaza sayılarından fazladır. 2004 yılından sonra toplam

tersane kazası sayılarında artış yaşanmıştır. Ayrıca 2004 yılında gerçekleşen

ölümlü iş kazası ise en yüksek seviyeye çıkmıştır. Ölümlü kazalar sonucunda

risk algısında meydana gelen artışla beraber ölümlü iş kazalarında azalış

yaşandığı tahmin edilebilir.

Şekil 2.6. Singapur tersanelerinde görülen kaza ve ölüm sayısının yıllara

göre dağılımı [7].

Şekil 2.7. Singapur tersaneleri iş kazası başına ölüm oranı [7]

Şekil 2.7 ‘de iş kazası başına ölüm oranlarına bakıldığında ise bu oranlar

2004 yılında % 4,33 ile en yüksek değerine ulaşmıştır. 2005 yılından önceki

yılda yaşanan kazalar nedeniyle meydana gelen risk algısındaki artış ile bu

oran azalmış sonraki yıllarda ise sektördeki büyüme ve üretim hacmindeki

artışa rağmen 2000’li yılların başlarıyla aynı düzeyde seyretmiş yorumu

çıkarılabilir.

Şekil 2.8. Singapur tersanelerinde yaşanan ölümlü kazaların nedenleri [7]

Şekil 2.8‘de Singapur’da yaşanan ölümlü dokuz tersane iş kazasının

nedenlere göre dağılımı verilmiştir. Görüldüğü üzere düşen cisim çarpması

%34 ile en çok görülen ölümlü kaza nedenidir. Yüksekten düşme, kayma

veya cisim çarpması, patlama ve yangın, sıkışma nedenli kazalarda

Türkiye’deki ölümlü iş kazaları gibi kaza nedenleri arasında yer almaktadır.

Şekil 2.9. Singapur tersanelerinde yaşanan ölümlü kazaların nedenleri [7]

Şekil 2.9.’da Singapur’da yaşanan bütün tersane kazalarına dair dağılım yer

almaktadır. Görüldüğü üzere Türkiye tersanelerinde ağırlıkla görülen

yüksekten düşme, düşen cisim çarpması ve sıkışma nedeniyle yaşanan

kazalar Singapur tersanelerinde de ağırlıktadır. Fakat elektrik akımı, patlama

ve yangın kaynaklı kazaların oranı oldukça azdır.

 

2.1.3. ABD tersanelerindeki durum

Tersanelerde istihdam konjonktüre göre artma ya da azalma

gösterebilmektedir. Özellikle savaş dönemlerinde askeri amaçla kullanılmak

üzere ihtiyaç duyulan gemi sayısı ve üretilen gemi ve de dolayısıyla istihdam

büyük artış göstermektedir. Örneğin California Tersanesinde ortalama 35000

–40000 civarında çalışan bulunurken 2. Dünya savaşında bu rakam 312 000’i

bulmuştur. ABD genelinde ise 1920’lerde istihdam edilen kişi sayısı en düşük

63000’lerden 1935-1943 yılları arasında 1700000 civarlarına kadar

tırmanmıştır. İkinci Dünya savaşı boyunca tersanelerde çalışan sivil insan

sayısı ise 3 ile 3,5 milyon insan arası değişim gösterdiği tahmin edilmektedir

[4].

Amerika Birleşik Devletleri “Federal Register” İşçi Departmanının 2007 Aralık

ayında hazırlamış olduğu rapora göre, tersanelerde çalışmak ABD’deki en

riskli işlerden birisidir. Tersane çalışanları işin doğası gereği risk altındadırlar.

Çünkü gemi inşası sektörü içinde çelik imalatı, kaynak, raspa, alev, elektrik

işi, boru işçiliği, donanım, boyama ve söküm gibi birçok endüstriyel faaliyetleri

barındıran bir iş koludur. İşçiler aynı zamanda vinçler ve uzun yük kamyonları

gibi karmaşık ve ağır makineleri çalıştırmak durumunda kalırlar. Bütün bu

işler her türlü iklim koşulu durumunda açık havada ya da geminin üzerinde

yapıldığı ve genellikle dar, sıkışık yerlerde, iskele gibi tehlikeli yerlerde, çeşitli

ekipmanla donatılmış kalabalık bölgelerde çalışıldığı için risk daha fazla

artmaktadır [7].

Çizelge 2.1’de görüldüğü üzere ABD’de imalat sanayinde yaşanan 400

ölümlü iş kazasından 13 tanesi, %3,25 oran ile gemi inşaatı ve onarımı

sektöründe yaşanmıştır. Buna göre Amerika Birleşik Devletleri’nde 2007

yılındaki toplam 5657 ölümcül iş kazasından, binde 2,30’u gemi inşası ve

onarımı sektöründe yaşanmıştır.

Çizelge 2.1. 2007 yılında ABD’de iş kazalarından dolayı yaşanan ölümlerin

sayısı [7]

 

Endüstri Ölüm

sayısı

Toplam ölüm sayısına oranı (%)

Toplam 5657 100

Özel sektör 5112 90.36

İmalat 400 7.07

Gemi inşaatı ve onarımı 13 0.23

OSHA’nın internet sitesinde 373 SIC kodlu Gemi&Bot İnşaatı ve Tamiri

sektörüyle ilgili vermiş olduğu bilgilere göre 2002 yılında ABD’deki özel ve

kamu tersanelerinde çalışan işçi sayısı 95 000’dir. Bot inşaatı ve tamiri

sektöründeki toplam istihdam ise 53 000’dir [7].

1987-2002 yılları arasında toplam 231 ölümcül tersane kazası yaşanmıştır.

Bu da yılda ortalama 15 kaza anlamına gelmektedir. Bu bilgi, CFOI’nın

(Census of Fatal Occupational Injuries) vermiş olduğu 1992-2002 yılları

arasındaki 155 ölümcül tersane kazası, yılda ortalama 14 kaza, verisine

uymaktadır. CFOI’nın bu verisine göre, tersanelerdeki istihdam göz önüne

alınarak hesaplanan ölüm oranı, bütün özel sektörlerin birleşiminin yaklaşık

iki katı kadardır. Bu da tersanelerdeki işlerin tehlikeli yapısını açıkça ortaya

koymaktadır [7].

 

2.1.4. İngiltere tersanelerindeki durum

İngiltere İş Sağlığı ve Güvenliği Kuruluşu’nun (HSE) kayıtlarına göre 100 000

çalışanın istihdam edildiği tersanelerde 2000-2001 yılları arasında 579, 2001-

2002 yılları arasında 531 ve 2002-2003 yılları arasında ise 594 iş kazası

yaşanmıştır. 1998-2002 yılları arasında hiç can kaybı olmazken, 2003 yılında

iki kişi yaşamını yitirmiştir [8].

Şekil 2.10. İngiltere’de 2000-2003 yılları arasında yaşanan tersane

kazalarının nedenleri [8]

Şekil 2.10’da İngiltere’de 2000-2001, 2001-2002 ve 2002-2003 yılları

arasında yaşanan tersane kazalarının nedenleri dağılımı gösterilmiştir.

Şekilden de anlaşıldığı üzere iş kazası nedenleri arasında taşıma yaparken

meydana gelen kazalar, üç yılın ortalaması %28 ile en çok yaşanmıştır.

Taşıma yaparken taşınan cismin keskin yüzeyleri tarafından vücudun bir

organının kesilmesi, ya da elle taşıma yaparken burkulma ya da zorlanma

gibi nedenler yer almaktadır. İkinci sırada aynı zemin yüksekliğinde düşmek

üç yılın ortalaması ile %26, üçüncü sırada cisim çarpması sonucu meydana

gelen kazalar ise üç yılın ortalaması ile %18 oranında yer almaktadır.

Dördüncü sırada ise %10 ile yüksekten düşme yer almaktadır. İngiltere

tersanelerinde en çok yaşanan ilk üç kaza ölümcül niteliği fazla olmayan

kazalardır.

Şekil 2.10’dan da anlaşıldığı üzere Tuzla tersanelerinde yaşanan ölümlü iş

kazalarının nedenlerinden olan yangın, patlama, elektrik akımı, ezilme (Bkz.

Şekil 4.8.) sonucu meydana gelen kazalar çok az sayıda yaşanmaktadır.

İngiltere tersanelerinde ölümcül niteliği fazla olan iş kazaların sayısının az

olması ölümlerin az yaşanması sonucunu doğurmaktadır.

Şekil 2.11. Tersane iş kazası yaralanmalarının üretim sektörü iş kazası

yaralanmalarına oranı [8]

İngiltere’de tersanelerde meydana gelen kaza sonucu yaralanmalar, üretim

sektöründe yaşanan yaralanmalara göre oransal olarak fazladır. Şekil

2.11’de görüldüğü üzere İngiltere tersanelerinde meydana gelen 100000

işçide yaralanma sayısı, üretim sektöründe 100000 işçide görülen yaralanma

sayısına oranı 1998 ve 1999 yıllarında 2 kattan fazladır. Bu oranlar şunu bir

kez daha ispat ediyor ki tersaneler üretim sektörüne nispeten yapısı gereği

daha riskli bir sektördür.

 

2.2. Türkiye Tersaneleri Üzerine Çalışmalar

Barış BARLAS tarafından yapılan 2000-2010 yılları arasındaki ölümcül

kazaları inceleyen çalışmada diğer bütün sanayi gruplarına göre Türkiye

tersanelerinde ölüm oranının kabul edilemez bir oranda 3,5 kat fazla olduğu

tespit edilmiştir. Gemi inşa sektöründe ölümcül iş kazaları beş ana sebepte

açıklanmıştır. Bunlar yüksekten düşmek, elektrik şokuna maruz kalmak,

yangın ve patlamalar, cisimlerin çarpması ve cisimler arasına sıkışmak veya

ezilmektir. İstatistiksel analizler şunu göstermektedir ki ölümcül kazalarda

Pazartesi ve Cumartesi günlerinin özel bir etkisi vardır. Ayrıca Haziran ve

Eylül aylarını kapsayan 25 0C ve üstü sıcaklıklarda ölümcül kazaların sayısı

en yüksektir [9].

Osman TOPRAK tarafından hazırlanan tez çalışmasında ölümlü iş

kazalarının genelde birinci vardiyada (%59), bir yıl altı tecrübe seviyesinde

(%39), 25 yaş ve altı yaş grubunda (%32), ilkokul mezunlarında (%70),

kaynak ve montaj işçilerinde (%33) ve yüksekten düşme (%27) sonucu

meydana geldiği, ayrıca aynı firmada tekrar ederek meydana gelen kazaların

%80 oranında birbirleri ile örtüştüğü sonucuna ulaşılmıştır [10].

Gürkan DUYAR yüksek lisans tez çalışmasında 65 tersane işçisiyle yaptığı

mülakat sonucu şu verilere ulaşmıştır: Bu 65 işçiden 18-22 arası yaş grubuna

girenler 23 kişi (%35,4), 23-28 arası yaş grubu 19 kişi (%29,2), 29-33 arası

yaş grubu sekiz kişi (%12,3), 34-38 arası yaş grubuna giren altı kişi (%9,2),

38 ve üstü yaş grubuna girenlerin sayısı ise dokuz kişidir (%13,9); evli

olanların sayısı 17 kişi (%26,2), bekâr olanların sayısı ise 48 kişi (%73,8)

olmakla birlikte örnek kütlenin hepsi erkektir; 54’ü (%83,1) ilkokul mezunu

iken yedisi (%10,7) lise ve dördü (%6,1) lise üstü bir okuldan mezun

olmuştur; hala Tuzla Tersaneler Bölgesinde çalışanların sayısı altı kişi

(%9,2), artık Bölgede çalışmayanların sayısı ise 59 kişidir (%90,8); tersaneler

bölgesinden ayrılan 59 kişiden 51’i 2009-2010 yılları arasında Tuzla

Tersaneler Bölgesinden ayrılmışken, sekiz kişi ise 2009 yılı öncesinde

bölgeden ayrılmışlar; 57’si (%87,6) bir yıldan az bir süre tersaneler

bölgesinde çalışmışken, sekiz kişi (%12,3) bir yıldan fazla bir süre tersaneler

bölgesinde çalışmıştır; 14’ü (%21,6) Tuzla Tersaneler Bölgesinde bir iş

kazası geçirmişken, 51’i (%78,4) iş kazası geçirmemiş; örnek kütleyi

oluşturan kişilerden 39’u (%60) Tuzla Tersaneler Bölgesinde bir iş kazasına

şahit olmuşken, 26 kişi (%40) iş kazasına şahit olmamış; 61’i (%93,8) alt

işveren işçisi iken, dördü (%6,2) asıl işveren işçisidir [11].

Nihat ÖZDEMİR’in yaptığı çalışmada Türkiye tersanelerinde yaşanan

kazaların birkaç iş kazası tipinde yoğunlaştığı tespit edilmektedir. Bunlar;

yüksekten düşme, ağır bir yükün çalışanın üstüne düşmesi, elektrik

çarpması, kapalı hacimlerde patlamalardır. Tersanelerde yaşanan iş

kazalarının oluşmasına neden olan en önemli faktörlerin; tersane fiziksel

altyapı eksiklikleri, çalışma organizasyonu ile ilgili eksiklikler, tersanelerde

çalışanların eğitim yetersizliği, tersanelerin denetim eksikliği/yetersizliği,

mevzuat eksikliği/yetersizliği ile ilgili nedenler olduğu tespit edilmiştir [12].

Mediha ÖMÜR yaptığı çalışmada Tuzla tersaneler bölgesindeki tersanelerde

çalışmakta olan 188 işçiye, araştırmacının oluşturduğu ve demografik

bilgilerin yanı sıra risk algısı ile ilgili bir takım soruların da yer aldığı Kişisel

Bilgi Formu ve Stres Belirtileri Ölçeği uygulanmıştır. Yapılan analizler

sonucunda, Tuzla Tersaneler Bölgesindeki tersanelerde iş kazası sonucu

ölen işçilerle benzerlik algılayan işçilerin benzerlik algılamayanlara göre,

işyerlerinde ölümcül bir iş kazasının gerçekleşmesi olasılığını daha yüksek

kestirdikleri bulunmuştur. Benzer şekilde, bu grup kendilerinin ölümcül bir iş

kazası yaşamaları bakımından da diğer gruptan daha yüksek olasılık

kestirimlerinde bulunmuşlardır. Çalışmanın bir başka bulgusuna göre, daha

önce bir iş kazası yaşamış olan katılımcıların hem kişisel hem de işyeri

bağlamındaki ölümcül iş kazalarına ilişkin kestirimleri, iş kazası

yaşamayanlarınkinden daha yüksektir. Çalışmanın başka bir bulgusu, kişinin

kendisinin ölümcül bir iş kazası yaşamasıyla ilgili kestirimlerinin, kişinin

çalıştığı işyerinde böyle bir iş kazası yaşanmasıyla ilgili kestirimlerinden daha

düşük olduğudur [13].

 

Davut TİRYAKİ yaptığı çalışmada tersanelerde çalışan yaklaşık 2500 işçi

içinden örnekleme yolu ile 300 işçiye yönelik anket uygulayarak sonuçları

anket analiz programı ile değerlendirilmiştir. Elde edilen veriler sonucunda

Altınova Tersaneler Bölgesinde çalışan işçilerin büyük çoğunluğunu

erkeklerin oluşturduğu (%98,8) tespit edilmiştir. Bünyesinde ağır ve tehlikeli

işlerin olduğu tersanelerde çalışanların erkeklerden oluşması doğal bir sonuç

olarak değerlendirmiştir. Çalışanların yaş kategorilerinde %89,4’ünün 40

yaşın altında olduğu sonucu elde edilmiştir. Ayrıca araştırmada çalışanların

eğitim seviyeleri de incelenmiş ve %91,6’sının ilk,orta ve lise mezunu

(%57,1’inin ilkokul/ortaokul, %34,5 lise ve meslek lisesi) olduğu tespit

edilmiştir. Tersane çalışanlarının çalışma süreleri de incelenmiş ve

%75,3’ünün 10 yıl ve daha az süredir çalışmakta olduğu bilgisi elde edilmiştir.

Araştırma sonucunda elde edilen önemli bir veride çalışanların % 93’ünün iş

sağlığı ve güvenliği ile ilgili bir eğitim aldıkları bilgisidir. Eğitim aldıklarını ifade

edenlerin verdiği cevaplar incelenmiş ve konu ile ilgili bilgi seviyelerini iyi ve

çok iyi olarak değerlendirdikleri, iş kazalarının büyük çoğunluğunun

önlenebileceğini düşündükleri ve iş güvenliği kurallarına uyulmasını gerekli

gördükleri sonucuna ulaşılmıştır [14].

 

Fetiye AYDIN yaptığı çalışmada ise; tersanelerde uygulanan toplam kalite

yönetimi ile iş sağlığı ve güvenliği arasındaki ilişki kurmaya çalışmıştır. Tuzla

Bölgesi özelinde iş sağlığı ve güvenliğinin mevcut durumu incelendiğinde;

işletmelerin yönetim sistemleri ile iş sağlığı ve güvenliği arasındaki ilişkiyi

gördükleri belirlenmiş ve bu alanda yatırım yapmaya başlamışlardır. Toplam

kalite sistemleri kuruluşların faaliyetlerini ve bu faaliyetleri süresince oluşan

veya oluşmaya yakın olayları sistematik bir biçimde irdeleyerek elde edilen

sonuçların işlenmesini ve aynı problemin tekrarına imkân vermeyecek

önlemler alınmasını sağlamaktadır. Toplam Kalite Yönetimi uygulayan

işletmeler bu uygulamaya son beş yıl içinde geçmiş, sistemin istediği en

temel gerekleri yerine getirmişlerdir. Bu çalışmada sistemin tüm gerekleri

alanda hayat bulamamış olmakla birlikte iş kazalarının azalmasına katkı

sağladığı belirtilmektedir [15].

 

Dr. Elif ALDUNTAŞ uzmanlık tezi araştırmasında, özel bir tersanede altı ay

süresince yapılan izlem sonucunda yaralanmayla sonuçlanan kaza sıklık

hızını 101,26 olarak hesaplamıştır. Bu rakam gerek gemi inşa sanayi ile

gerekse diğer is kolları için hesaplanan kaza hızlarına göre çok fazladır. Yine

taşeron firmaya bağlı olarak çalışan işçilere özel hesaplanan kaza sıklık hızı

ana firmaya bağlı olarak çalışan işçilere göre daha fazladır. Tekrarlayan kaza

geçirme açısından risk altında olanlar, tersanede toplam çalışma süresi 3

yılın altında olan, haftalık çalışma saati 48 saatten fazla olan, yeterince mola

veremeyen, artmış iş yükü olan, üstlerinden daha sık çelişkili talimatlar alan

işçilerdir [16].

 

Volkan ŞENER tarafından yapılan çalışmada işverenlerin ve iş görenlerin iş

sağlığı ve güvenliği konusundaki bilgi düzeylerinin yeterli olduğu, bu nedenle

doğru tutum, beklenti ve bilinç içerisinde oldukları tespit edilmiştir. Fakat iş

görenlerce iş sağlığı ve güvenliği bilincinin bir firmayı seçerken ki uygulama

düzeyinde öneminin yeteri kadar anlaşılmadığı, maddi kazancın güvenlik ve

sağlık koşullarının önüne geçtiği, iş sağlığı ve güvenliği uygulamalarının çoğu

işveren ve yöneticilerce yasal gereklilik ve ilave bir maliyet olarak

algılanmadığı fakat hala bazılarının aksini düşündüğü tespit edilmiştir [17].

Bu çalışmada yapılan diğer çalışmalara göre daha kapsamlı sorgulamalar

yapılarak istatistiki çıkarımlar elde edilmekte ve tersanelerde meydana gelen

iş kazalarının açıklanmasında yeni veriler sağlamaktadır. Kazanın meydana

geldiği yer (sabit atölye/gemi üzeri), kazaya maruz kalan işçinin işi yapan

olup olmaması, işyeri hekimi veya iş güvenliği uzmanının varlığı, iş kazası

nedenine göre dağılım, iş kazasının mevsimsel dağılımı, kaza kusur oranına

göre dağılım, kaza yaşanan işyerinin iş kazası öncesi dış teftiş görüp

görmediği gibi nedenler bu çalışma çerçevesinde ilk defa sorgulanmış ve iş

kazalarının açıklanmasında bu veriler değerlendirilerek kazaların

açıklanmasında ışık tutması sağlanmıştır.

 

  1. TÜRKİYE VE DÜNYADA İŞ KAZALARI VE MESLEK HASTALIKLARI

3.1. İş Kazası

 

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) iş kazasını “önceden planlanmamış, çoğu kez

kişisel yaralanmalara, makinaların, araç ve gereçlerin zarara uğramasına,

üretimin bir süre durmasına yol açan bir olay” olarak tanımlamıştır.

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) iş kazasını “belirli bir zarar ya da

yaralanmaya neden olan, beklenmeyen, önceden planlanmayan bir olay”

olarak tanımlamıştır.

Her iki tanımdan da anlaşılacağı üzere iş kazası istenmeyen sonuçlar

doğuran, planlanmamış ve beklenmeyen olaylardır. İş kazası, Türkiye mevcut

mevzuatında 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası

Kanunu’nun 13. maddesinde aşağıdaki şekilde tanımlanmıştır.

İş kazası;

  1. A) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,
  2. B) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle veya görevi nedeniyle,

sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş

veya çalışma konusu nedeniyle işyeri dışında,

  1. C) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında

başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen

zamanlarda,

  1. D) Emziren kadın sigortalının, çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,
  2. E) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi

sırasında,

meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen

özre uğratan olaydır.

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasasında ise iş kazası “işyerinde veya

işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut

bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hâle getiren olay” olarak

tanımlanmıştır.

Yukarıdaki tanımdan da anlaşılacağı üzere, Türkiye’de bir kaza olayının iş

kazası olarak değerlendirilmesi için, olayda sigortalının bedenen ya da ruhen

özre uğraması gerekmektedir.

 

3.2. Meslek Hastalığı

 

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) meslek hastalığını “yapılan işten kaynaklanan,

ölçülebilen, tanımlanabilen ve kontrol altına alınabilen özel etmenlerle

hastalık arasındaki ilişkinin tam olarak kurulabildiği hastalıklar” olarak

tanımlamıştır.

Meslek hastalığı Türkiye’de, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık

Sigortası Kanunu’nun 14. Maddesinde, “Sigortalının çalıştırıldığı işin

niteliğine göre tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden

uğradığı geçici veya sürekli hastalık, sakatlık veya ruhi arıza halleridir”

şeklinde tanımlanmıştır. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda ise meslek

hastalığı mesleki risklere maruziyet sonucu ortaya çıkan hastalık olarak

tanımlanmıştır.

İş kazası ve meslek hastalıkları, işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili

çalışmaların yeterince yapılmaması ve gerekli önlemlerin alınmaması sonucu

ortaya çıkmaktadır. Meslek hastalıklarının ortaya çıkması ani bir olay olmayıp

uzun süreler sonucu ortaya çıkabilmektedir. Ayrıca teşhis edilen hastalıkların

meslek ile olan ilişkisi yeterince tespit edilememektedir. Bu nedenle meslek

hastalıklarının teşhisi ve takibinde zorluklar yaşanmaktadır. Özellikle

Türkiye’de tespiti yapılan resmi meslek hastalığı sayısı çok düşük seviyede

kalmaktadır.

 

3.3. Dünyada İş Sağlığı ve Güvenliğine Dair İstatistikler

 

Dünyada iş sağlığı ve güvenliğinin mevcut durumu ortaya koyacak, bu

konuda öncü olan iki uluslararası kurumun; Uluslararası Çalışma Örgütü

(ILO) ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO)’nün verileri şu şekildedir.

ILO tahminlerine göre [18, 19];

Dünyadaki işgücü : 3 Milyar

Kadın İşgücü : 1,2 Milyar

İşle ilgili ölümler : 2,34 Milyon (2.02 milyonu iş kazaları,

321000’i meslek hastalıkları nedeniyle)

İş kazaları :337 Milyon

Meslek hastalıkları : 160 Milyon

100 bin işçide iş kazası oranı : 10600

100 bin işçide ölümlü iş

kazası oranı

: 10,7

Dünya GSMH : 60 Trilyon $

İSG kaynaklı kayıp : GSMH’nin (Gayri Safi Milli Hâsıla) %4’ü

düzeyindedir (2,4 Trilyon $)

Çizelge 3.1. ve Çizelge 3.2.’de değişik yıllara ait dünyada meydana gelen iş

kazaları ve meslek hastalıklarına ait istatistiki bilgiler yer almaktadır.

Görüldüğü üzere 2008’e kadar iş kazası sayısı ve iş kazası sonucu ölümlerde

artış yaşanmasına 2008’de her iki istatistikte azalma yaşanmıştır.

Çizelge 3.1. Tahmini Ölümlü İş Kazaları ve Meslek Hastalıkları Sayıları ve

Oranları: Global Yaklaşım (ILO)

Yıl

Ölümlü

Kaza

Sayısı

100 Bin

İşçide

Ölümlü İş

Kazası Oranı

Ölümlü

Meslek

Hastalığı

Sayısı

Toplam Ölümlü

Kaza ve Meslek

Hastalığı Sayısı

1998 345,000 16,4 — —

2001 351,000 15,2 2,03 milyon 2,38 milyon

2003 358,000 13,8 1,95 milyon 2,31 milyon

2008 321,000 10,7 2,02 milyon 2,34 milyon

Çizelge 3.2. Tahmini Ölümlü Olmayan İş Kazaları Sayıları (4 ve üzeri gün

kaybına neden olan) ve Oranları: Global Yaklaşım (ILO)

Yıl Kaza Sayısı 100 bin İşçide İş Kazası Oranı

1998 264 milyon 12,500

2001 268 milyon 12,200

2003 337 milyon 13,000

2008 317 milyon 10,600

 

3.4 Türkiye’de İş Sağlığı ve Güvenliğinde Mevcut Durum

Türkiye’de 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu hükümlerine göre

işveren, iş kazalarını üç gün ve sağlık hizmeti sunucuları veya işyeri hekimi

tarafından kendisine bildirilen meslek hastalıklarını, öğrendiği tarihten itibaren

üç iş günü içinde Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirilmelidir. Bu çerçevede iş

kazası ve meslek hastalıkları Sosyal Güvenlik Kurumun’da toplanmakta ve

bu istatistikler gene bu kurumca derlenerek yayımlanmaktadır. Bu verilere

göre 2013 yılında Türkiye’de 1.611.292 işyeri faaliyet göstermiş ve bu

işyerlerinde 12.484.113 işçi istihdam edilmiştir. Ayrıca bu işyerlerinde

191.389 sigortalı iş kazası geçirmiş, 371 meslek hastalığı vakası meydana

gelmiş, toplam 1360 kişi iş kazaları sonucu hayatını kaybetmiştir. 2013

yılında iş kazaları ve meslek hastalıkları sonucu kaybedilen iş günü sayısı ise

2.358.195 dir. Sürekli iş göremez sayısı ise 1.694 dür. Bu rakamlara göre,

Türkiye’de günde; yaklaşık 524 iş kazası olmakta, 3,7 kişi iş kazası sonucu

hayatını kaybetmekte ve 4,6 kişi iş kazası sonucu iş göremez hale

gelmektedir [20].

Çizelge 3.3.’te görüleceği gibi, ülkemizdeki işyerlerinin neredeyse tamamına

yakın bir kısmı 1.607.456 (%99.8) küçük ve orta ölçekli işletmelerden

oluşmaktadır. 2013 yılı SGK istatistiklerine göre, 1.611.292 işletmenin %85,5

si (1.377.924) 1-9 sigortalı çalıştıran işyerlerinden, %12.5 u (201.818) 10-49

sigortalı çalıştıran işyerlerinden ve %1.7’si (27.714) ise 50-249 sigortalı

çalıştıran işyerlerinden oluşmaktadır. Çalışanların ise %29.8 i (3.718.766) 1-9

işçi istihdam eden işyerlerinde, %31,7 si (3.962.786) 10-49 işçi istihdam eden

işyerlerinde, %21.9 u (2.743.329) ise 50-249 işçi istihdam eden işyerlerinde

bulunmaktadır. Sonuç olarak, Türkiye’deki işyerlerinin %99.8 i (1.607.456) 1-

249 işçi istihdam eden Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerden (KOBİ)

oluşmakta olup, çalışanların %83,5 u (10.424.881) bu işyerlerinde istihdam

edilmektedir [21].

Yine SGK istatistiklerine göre 2013 yılında meydana gelen iş kazalarının

%8,9 u (16.960) 1-9 işçi çalıştıran işyerlerinde, %23,3 ü (44.593) 10-49 işçi

çalıştıran işyerlerinde, %30,7 si (58.768) 50-249 işçi çalıştıran işyerlerinde

yani iş kazalarının toplam olarak %62,9 u (120.321) KOBİ’lerde meydana

gelmektedir [22].

Bu rakamlardan da anlaşılacağı üzere, iş kazaları ve meslek hastalıkları

sonucu maddi ve manevi kayıplar, ülke ekonomisi açısından fevkalade

önemli boyutlara ulaşmaktadır. Bu nedenle Türkiye’de iş sağlığı ve güvenliği

alanında çok ciddi tedbirlerin alınması mecburiyeti vardır.

Çizelge 3.3. 2010 Yılı KOBİ İstatistikleri [22]

İşçi Sayısı

KOBİ’lerin İşyeri

Sayısı İçindeki

Oranı (%)

KOBİ’lerin

İşçi Sayısı İçindeki

Oranı (%)

KOBİ’lerin

İş Kazaları

İçindeki Oranı (%)

1-9 İşçi 1.377.924 (%85,5) 3.718.766 (%29.8)

16.960 (%8.9)

10-49 İşçi 201.818 (%12.5) 3.962.786 (%31,7)

44.593 (%23.3)

50-249 İşçi 27.714 (% 1.7) 2.743.329 (%21.9)

58.768 (%30.7)

KOBİ

TOPLAMI

1.607.456 (%99.8) 10.424.881 (%83.5) 120.321 (%62.9)

Türkiye’nin İSG açısından kat ettiği mesafeyi görmek için 1961-2013 yılları

arası Türkiye’deki İSG istatistikleri incelenebilir:

Şekil 3.1. İş Kazası Sayılarının Dağılımı / 100000 işçide

0

2000

4000

6000

8000

10000

12000 9966

9383

10965

10017

7239

5676

4522

2112

1425 1070 627

1533

Şekil 3.2. Sürekli İş Göremez Olan İşçi Sayılarının Dağılımı/100000 işçide

Şekil 3.3. Ölümlü İş Kazası ve Meslek Hastalıkları Sayısının Dağılımı/100000

Şekil 3.1., Şekil 3.2. ve Şekil 3.3.’te de görüldüğü üzere 1961 yılından bu

yana İSG alanında genel bir iyileşme eğilimi izlenmektedir. Bu düşüşte hem

İSG bilincinde yıllarla sağlanan artış, hem de teknolojik gelişmeler rol

oynamıştır. Sağlanan bu iyileşmeye rağmen gerek meslek hastalığı gerekse

de iş kazası bakımından Türkiye’nin istenen seviyede bulunduğu söylemek

mümkün değildir.

 

3.5. İş Kazalarının Nedenleri

Cuscio’ya göre iş kazalarının iki temel sebebi vardır. Bunlar, güvensiz

çalışma davranışları ve güvensiz çalışma şartlarıdır. Cuscio ayrıca, güvensiz

çalışma şartlarını da fiziksel ve çevresel şartlar olarak iki kısma ayırmaktadır.

Fiziksel şartlar bozuk, güvensiz ekipmanı, yetersiz makine muhafazasını ve

koruyucu donanım eksikliğini kapsar. Gürültü, radyasyon, toz ve stres gibi

etkenlerde güvensiz çevresel şartları meydana getirir [23, 24].

İş kazalarının %80’inin insanlara, %18’inin fizik ve mekanik çevre koşullarına,

%2’sinin ise umulmadık olaylara bağlı olarak meydana geldiğini kabul eden

çalışmalar vardır. İş kazalarının yaklaşık olarak %98’i üzerinde önleyici

tedbirlerin alınabilir [25]. İş kazası ile ilgili yapılan birçok araştırma, kazalara

teknik faktörlerden daha çok insan faktörünün neden olduğunu ortaya

çıkarmıştır. Özellikle makine ve teçhizatın arızası sonucu meydana gelen

kazaların çalışan hatalarından oluşan kazalardan daha az olduğu

görülmüştür [24].

 

3.5.1. Kaza nedenleri ile ilgili yanlış görüşler

Kaza olayından sonra; kaza olayının şanssızlık sonucu meydana geldiği,

olaydan kaçınmanın mümkün olmadığı, olayın kazalının dikkatsizliği sonucu

meydana geldiği gibi değerlendirmeler, kazaların önlenmesi yönünde

yapılacak çalışmalarda ve benzer kazaların önlenebilmesi için alınması

gerekli önlemlerin belirlenmesinde yanlış yönlendirmelere neden olmaktadır

[3].

Yapılan bazı araştırmalar iş kazalarının %97’sinin önlenebilir nitelikte

olduğunu, kaçınılmaz (önlenemez) kazaların %3 oranında olduğunu

göstermektedir. Dikkatsizliğin, kazaların meydana gelmesinde etkili olan

nedenlerden birisi olduğu muhakkaktır. Ancak kaza için bir neden olan

dikkatsizliğin, aslında başka bir olayın sonucu olduğunu da gözönünde

bulundurmak gerekir. İş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınması için yapılan

harcamaların, bazı işverenler için gereksiz bir harcama olarak görüldüğü de

bilinmektedir. Ancak yapılan araştırmalar, kazalar sonucu ortaya çıkan maddi

kayıpların, kazaların önlenmesi için yapılan harcamaların beş katı olduğunu

göstermektedir [3].

 

3.5.2. Kaza nedenlerinin tanımı

Bu çalışma çerçevesinde incelenen tersane iş kazaları bu başlıkta anlatılan

kaza nedenleri çerçevesinde değerlendirilmeye tabi tutulacaktır.

Şekil 3.4’te görüldüğü gibi kaza nedenlerini, tehlikeli durumları oluşturan

“fiziksel nedenler” ve tehlikeli hareketleri oluşturan “kişisel nedenler” olarak iki

ana başlık altında toplamak mümkündür. İş kazalarının önlenmesi için

yapılan çalışmalarda, bu nedenlerin birlikte ele alınıp değerlendirilmesi ve

hem tehlikeli hareketleri oluşturan kişisel nedenlerin hem de tehlikeli

durumları oluşturan fiziksel nedenlerin belirlenerek ortadan kaldırılması

gerekmektedir [3].

Şekil 3.4. Kaza nedenlerinin tanımı [3]

Kaza nedenlerini oluşturan tehlikeli durumlar; işyerinin yerleşimi, makinetesis-

malzeme-ekipman, çalışma yöntem ve metotları ile çevresel faktörler

gibi fiziksel nedenlerden kaynaklanmaktadır (Şekil 3.5). Tehlikeli hareketlerin

oluşmasına neden olan kişisel nedenler ise; çalışanın iş motivasyonu ve iş

yeteneği eksikliğinden kaynaklanmaktadır. İş yeteneği, kişinin; bünye, sağlık,

güç, kuvvet gibi yeteneklerinden oluşan fizyolojik yetenekleri ile zekâ, bilgi,

nitelik gibi yeteneklerinden oluşan zihinsel yeteneklerinden oluşmaktadır.

Tehlikeli hareketlerin önlenebilmesi için, kişinin hem fizyolojik yetenekleri

hem de zihinsel yetenekleri yönünden yapılan işe uygun olması

gerekmektedir [3].

İş motivasyonu, çalışanın genel olarak çalışma istek ve arzusunu oluşturan

temel motivasyonu ile yaptığı işten aldığı zevk ve memnuniyeti sağlayan

direkt motivasyonundan oluşmaktadır. Çalışanın, genel anlamda çalışma

istek ve arzusu yani temel motivasyonu olmasına rağmen, çalışma şartları ve

işyeri ortamından kaynaklanan olumsuzluklar nedeniyle direkt motivasyonu

olmayabilir. Diğer taraftan, çalışanın yaptığı işe uygunluğu, yetenek ve

tecrübesi, hem iş yeteneğini hem de iş motivasyonunu doğrudan

etkilemektedir. Çalışma süreleri de, çalışanın fizyolojik yeteneğini ve direkt

motivasyonunu etkilemektedir. Normal çalışma süresinin üzerinde çalışan

ve/veya yeterli istirahatı sağlanmayan işçinin, aşırı yorgunluk nedeniyle

fizyolojik yetenekleri azalacak ve direkt motivasyonu da olmayacaktır.

Çalışanın iş yeteneğinin yeterli, ancak iş motivasyonunun yetersiz olması, ya

da iş motivasyonunun yeterli ancak iş yeteneğinin yetersiz olması durumunda

tehlikeli davranışların tamamen önlenmesi mümkün değildir. Bu nedenle

tehlikeli hareketlerin önlenebilmesi için; çalışanın iş yeteneğinin olması ve

aynı zamanda da iş motivasyonunun sağlanması gerekmektedir [3].

 

KAZA NEDENLERİ

KİŞİSEL NEDENLER

(TEHLİKELİ HAREKET)

FİZİKSEL NEDENLER

+ (TEHLİKELİ DURUM)

İŞ MOTİVASYONU X İŞ YETENEĞİ

TEMEL MOTİVASYON

Çalışma isteği ve arzusu

DİREKT MOTİVASYON

Memnuniyet, zevk,

FİZYOLOJİK YETENEKLER

Bünye, kuvvet, güç, sağlık

ZİHİNSEL YETENEKLER

Zeka yeteneği, bilgi, nitelik

+

YERLEŞİM

MAKİNE-TESİS

MALZEME-EKİPMAN

ÇALIŞMA METODU

ÇEVRE

ÇALIŞMA DURUMU

Çalışma süresi, istirahat

HİZMET DURUMU

Uygunluk, tecrübe, yetenek

X

Tehlikeli hareketleri

Önlemek, tehlikeli

durumları ortadan

kaldırmaktan daha

zordur.

Şekil 3.5. Kaza nedenleri [3]

 

  1. TÜRK GEMİ İNŞA SANAYİNİN GENEL DURUMU

2002 yılında 37 adet olan tersane sayısı, 2010 yılı Mart ayı itibariyle 66 adet

faal, 60 adet yatırım aşamasında olan tersaneye ulaşmıştır. Ancak 2008 yılı

son çeyreğinde başlayan ve 2009 yılı son çeyreğine kadar kuvvetli şekilde

hissedilen Global Ekonomik Kriz pek çok sektörde olduğu gibi Gemi İnşa

Sektörünü de olumsuz etkilemiş, sipariş defterlerindeki düşüş hem istihdam

hem de yeni yatırım ve modernizasyon çalışmalarının iptal ya da

ötelenmesine sebep olmuştur [4].

 

Şekil 4.1. 2002 / 2010 Faal Tersane Sayısı [26]

Gemi İnşa Sanayi desteklendiği ve geliştirildiği bütün ülkelerde önemli bir

istihdam potansiyeli yaratan;

  • Bağlısı yan sanayi sektörlerinde hızlı bir gelişim oluşturan,
  • Döviz girdisi sağlayan,
  • Bölgesinde nitelikli iş gücünü arttıran,
  • Bölgesel ticaretin gelişmesine, büyümesine ve güçlenmesine yardımcı

olan,

  • Bölgede yaşayan insanların refah ve kültürel düzeyini yükselten,
  • Yan Sanayi ile birlikte bire yedi oranında istihdam yaratan,

bir ağır sanayi koludur [26].

Türkiye Tersaneleri; 1995–2001 yılları arasında toplam 836 000 DWT’luk 166

adet geminin, 2002-2007 yılları arasında ise 3 051 000 DWT’luk 443 adet

geminin teslimini gerçekleştirmiştir. 2009 yıl sonu itibariyle tersanelerimiz

750291 DWT’lik 127 adet gemiyi teslim etmiştir. 2010 yılı ilk üç aylık

döneminde de 263 282 DWT’lik 23 adet geminin teslimi yapılmıştır [26].

Şekil 4.2. 2003- 2009 Yıllarında Teslim Edilen Gemi Adetleri [26]

Şekil 4.3. 2003-2009 Yıllarında Terslim Edilen Gemi Tonajı (DWT) [26]

Tersanelerimizde doğrudan istihdam edilen personel 2007 yılında 33480 iken

ekonomik krizden dolayı yaşanan sipariş iptalleri ile 2009 yılında 19179’a

gerilemiştir. 2010 yılı Mart ayı itibariyle bu rakam daha da gerileyerek 15265

‘e kadar inmiştir.

Bu verilerden de anlaşıldığı üzere 2008 yılında zirveye ulaşan üretim ve

sipariş teslimi 2009 yılı itibariyle düşüşe geçmiştir. Bu sebepten yaşanan iş

kazalarında azalma da yapılan iş ile düşüşe geçtiği söylenebilir.

 

4.1 Tersanelerde Yapılan Başlıca İşler

Şekil 4.4.’de bir geminin inşasının akış şeması verilmiştir. Bu şemaya göre ilk

olarak ihtiyaç duyulan geminin tasarımı yapılır ve bu dizayna uygun malzeme

tedariği gerçekleştirilir. Tasarım aşamasında sadece geminin ticari, askeri,

taşımacılık ya da ulaşım amacıyla mı kullanılacağı, nükleer yakıtla mı yoksa

nükleer olmayan yakıtla mı güç üreteceği gibi inşasıyla ilgili parametreler

değil üretimi, kullanımı ve bakımı aşamalarında İSG ile ilgili konuların da göz

önünde bulundurulması gerekmektedir. Ayrıca çevresel faktörler de dizayn

aşamasında dikkat edilmesi gereken bir parametredir [26].

Şekil 4.4. Gemi inşa akış şeması [27]

Resim 4.1. Çelik sacın atölyede alevli kesimi [27]

CNC makinalarında hassas olarak kesilmiş çelik sac levhalar, boru bükme

makinalarında ve hidrolik preslerde soğuk şekillendirme ile istenilen şekle

sokulur. Çelik saclar, korozyona maruz kalmamaları için ön raspa ve ön

boyama işlemlerine tabi tutulurlar. Ön imalat olarak adlandırılan bu işlemler

sırasında soğuk şekillendirilmiş parçalar daha sonra birbirine kaynatılarak

grup haline getirilir. Bu işlemlere; tulani, döşek, güverte üzerine lama

stifnerlerin kaynatılması gibi isimler verilmektedir. Belirlenmiş boyut ve şekle

getirilmiş olan sac levhalar, birleştirilmek üzere kaldırma araçları vasıtasıyla

montaj hattına taşınır. Montaj hattında kaynak işlemleriyle levhalar gemi

bloklarını oluşturacak şekilde birleştirilir. Geminin alt bloklarının oluşturulduğu

montaj safhasında ayrıca geminin boru sistemleri yerleştirilir [27].

Resim 4.2. Çelik sacların bükülmesi [27]

Bu kısımda alt bloklarda oksijen ile kesme işlemleri yapılmaktadır. Montaj

kısmında oluşturulan alt bloklar, kaldırma araçları yardımıyla, kızağa taşınır.

Kızağa taşınan bu alt bloklar elektrik ark kaynağı kullanılarak birleştirilir.

Alüminyum ya da çelikten imal edilmiş kamara, kaptan köşkü vb. üst yapılar

gemi kızakta iken monte edilir. Alt blokların kızakta birleştirilmesi işleminden

sonra, bu aşamaya kadar gemide sacları birleştirme amacıyla yapılan kaynak

işleri sırasında oluşan cüruflar (çapak) spiral taş kullanılarak temizlenir ve

kaynak kalitesinin belirlenmesi amacıyla birleştirme bölgeleri değişik

yöntemler kullanılarak test edilir. Yapılan cüruf temizliği ve kaynak kalite

kontrolünün ardından tekneye uygulanacak boyanın önem taşıdığı gemi

karinası, ambar iç kısımları gibi yerler ve korozyona maruz kalmış çelik saclar

raspa işlemine tabii tutulur [27].

Resim 4.3. Atölyede gerçekleştirilen alt montaj işleri [27]

Blok imalatta; ön imalatta hazırlanan grupların bir araya getirilip kaynakla

birleştirilmesi işlemleri yapılır. Daha sonra blokların kızak üzerinde kaynakla

birleştirilmesi gerçekleştirilir. Bu işlemlerden sonrada, gemi bloklarının raspa

ve boyası yapılır. Saclarda meydana gelen korozyonlar ve boya kalitesini

engelleyecek diğer maddeler raspa işlemi ile temizlenerek, sac yüzeyleri

boya işlemine hazır hale getirilir. Hazır hale gelmiş olan kısımlar boya

tabancası, fırça, rulo vb. kullanılarak boyanır [27].

Resim 4.4. Gemi pruvasının gemiye eklenmesi [27]

Her türlü boru devresi, elektrik, elektronik devreler, makine teçhizatının

monte edilmesi gemi donatımı işlemleridir. Uygun hava ve deniz koşullarında,

tekne ve tekne üstü yapının tamamlanması, bazı makinelerin yerleştirilmesi

ve boya, raspa vb. yüzey işlemlerinin tamamlanmasının ardından kızakta

bulunan gemi denize indirilir. Denize indirilen gemide, makine, boru

sistemleri, yalıtım, mobilya, navigasyon sistemleri, elektrik tesisatı vb.

donanım yükleme ve montaj işlemleri yapılır. Diğer yüzey temizleme, boyama

ve kaynak/kesme işlemlerinden sonra yapılan temizliğin ardından gemi inşası

tamamlanmış olur. Gemi, teslim edilmeden önce, gemide kullanılan bütün

donanım ve ekipman test edilmek üzere deneme seferine çıkartılır. Deniz

tecrübeleri de yapıldıktan sonra gemi müşteriye teslim edilir. Uygulamada

farklılıklar bulunsa bile yeni gemi inşası ile gemi onarımı işleri birbirinin

benzeridir. Bazı tersanelerde marangoz işleri de yapılmaktadır [28].

Türkiye tersanelerinde yapılan işlerin çok büyük bir bölümü üst bölümde

belirtildiği gibi gemi kızaktayken yapılmaktadır. Hâlbuki teknik ve teknolojik

olarak gelişmiş seviyede olan yurt dışındaki tersaneler kızakta yapılan işleri

en az seviyeye indirmişler ve atölyede işlerin büyük bir kısmını

gerçekleştirmektedirler. Bu da yapılan işlerin ve çalışmaların daha az tehlike

barındırması ve risklerin önemli bir kısmını bertaraf etmesi açısından

önemlidir. Bu konuyla ilgili sonuçlar ilerleyen bölümlerde sunulmaktadır.

 

4.2 Tersanelerde Başlıca Bölümler

Genel olarak tersanelerin girişinde bir veya çok katlı, betonarme idari binalar

bulunmaktadır. Ön imalatın yapıldığı blok imalat sahası, genelde açık alan

olarak düzenlenmiştir. Kızak altları alt işveren işçilerinin soyunma yerleri,

tuvalet, yemekhane veya depo olarak kullanılmaktadır. Plastik ve boru

atölyeleri ayrı olarak tek katlı, çelik konstrüksiyon çatılı betonarme tarzında

yapılmıştır. Tersaneler bölgesinde bazı tersaneler son derecede rahat ve

geniş alanlarla kurulmuş olmakla birlikte, bazıları da çok sıkışık ve dar

alanlarda kurulmuştur. Son yıllardaki iş yoğunluğu da buna eklendiğinde

bölgedeki sıkışıklık her yönüyle artmıştır [28].

Çizelge 4.1. Tersanelerin başlıca bölümleri [28]

Gemi Üretimi ve Onarımı Yapılan İşyerlerinin Başlıca Bölümleri

İdari bölüm

Kesim atölyesi

Soğuk şekillendirme atölyesi-Pres atölyesi

Boru atölyesi

Kapalı blok imalat atölyesi

Açık blok imalatı alanı

Raspa atölyesi

Depolama alanları

Kızaklar (Blok montajı)

Yüzer havuzlar

Marangoz atölyesi

Yat Üretimi Yapılan İşyerlerinin Başlıca Bölümleri

Marangoz atölyesi

Torna atölyesi

Döşeme atölyesi

Boya atölyesi

 

4.3 Başlıca Kullanılan İş Ekipmanları, Alet, Edevat ve Tesisat

Gemi ve yat üretiminde; portal vinç, mobil vinç, tavan vinci, köprü vinç vb.

çeşitli vinçler, ceraskal, forklift, hidrolik kriko, ırgat gibi kaldırma makina ve

araçları, torna, freze, planya, daire testere, şerit testere, matkap, CNC,

taşlama, polisaj, vb. çeşitli metal işleme tezgâhları, kalınlık, sunta baş kesme,

gönye kesme, zincirli testere, titreşimli zımpara vb. ahşap işleme makinaları,

dekupaj testere, şarjlı matkap, spiral taşı, el frezesi, el planyası vb. elektrikli

el aletleri, hidrolik pres, saç bükme ve şekillendirme, boru bükme, doğru ve

alternatif akım elektrik kaynak, oksi-asetilen, oksi-LPG kaynak ve kesme,

CNC kesme, optik kesme, gaz altı kaynak, toz altı kaynak, plazma kesme vb.

saç kesme, şekillendirme ve birleştirme makinaları, kalorifer kazanı,

motopomp, kompresör, oksijen-asetilen üretim dağıtım sistemi, jeneratör,

hidrofor, seyyar filtre toz toplama, seyyar havalandırma vb. yardımcı makina

ve tezgâhlar kullanılmaktadır [28].

 

4.4. Kullanılan Ham ve Yardımcı Maddeler

Gemi ve yat yapımında ve bakım onarımında; yassı çelik, kaynak teli, kaynak

tozu, çeşitli boya ve çözücüler, grit, oksijen ve LPG, ahşap, kontraplak, deniz

tutkalı, epoksi ve polyester reçineler, taş yünü, cam elyafı, gelkot, aseton vb.

ham ve yardımcı maddeler kullanılmaktadır [28].

 

4.5 Gemi İnşa Sanayi Ve Tuzla Tersaneleri

Tuzla, İstanbul ilinin en güneyde bulunan ilçesidir. Türkiye’nin orta derecede

kalabalık nüfuslu ilçelerinden biridir. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK)

hazırlamış olduğu 2008 yılı Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS)

nüfus sayımı sonuçlarına göre Tuzla ilçesinin Toplam Nüfusu 181 658 kişidir.

1980’lerin sonuna kadar balıkçılık ve çiftçiliğin bir arada sürdürüldüğü

Tuzla’da sanayinin gelişmesiyle çiftçilik önemini yitirmiştir. Günümüzde Tuzla,

tersanelere de ev sahipliği yapmaktadır. Yüzölçümü yaklaşık 86 km², 10

mahalleden oluşmaktadır, İstanbul’un Anadolu’dan giriş kapısıdır [3].

Tuzla, İstanbul’un en güneyinde yer alır. Coğrafi konum olarak kuzeyde ve

batıda Pendik ilçesi bulunur. Doğusunda Kocaeli’nin Gebze ilçesi yer alır.

Güneyinde Marmara Denizi bulunur ve 13 km. kıyı şeridine sahiptir. Deniz

seviyesinden yüksekliği, merkezde ortalama 25-30 metredir. Güneydeki

Tuzla Burnu büyük bir çıkıntı olarak göze çarpar. Araziler genellikle

engebelidir. Yükseklik Akfırat ve Orhanlı Beldelerinde 250-300 metreyi bulur.

En yüksek yer 300 metre ile Akfırat’tadır.

Marmara iklimi’nin özelliklerinin görüldüğü Tuzla’da yazlar oldukça sıcak ve

kurak, kışlar soğuk ve yağışlı geçer. Ortalama sıcaklık 14,2 °C’dir. Bu

ortalama sıcaklığın çevre ilçelere göre düşük olmasının nedeni kışları soğuk

olmasıdır. Yaz aylarında sıcaklığın 45,7 °C’ye yükseldiği, kışın ise -15 °C’ye

indiği görülmüştür. Tuzla’da en sıcak ay Haziran en soğuk ay Şubat’dır.

Yağışlar yazın yağmur şeklindedir. Kışın genellikle kar yağışı görülür. Yazları

sıcaklık çoğunlukla 34-39 derece arasındadır. Sıcak günlerde bu sıcaklık 42-

45 dereceye kadar çıkabilir. Kışın ise çoğunlukla sıcaklık -4 ile -0 arasındadır.

Çok soğuk günlerde sıcaklık sıfırın altında -10 ile -15 dereceye kadar

düşebilir. Yazın Akdeniz iklimi, Kışın Karasal iklim görülür. Tuzla’da Yaz

mevsimi dört ay yaşanır. Tuzla’nın iç kesimlerinde etkili karasal bir iklim söz

konusudur. Buralarda ortalama sıcaklık 7,5 dereceye kadar düşebilir. Kışları

ise karlı ve çok serttir.

VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planı (2000–2005) döneminde, dünyada ve

Türkiye’de 2002– 2003 arasında başlayan gemi inşaatı patlaması ile birlikte,

2003–2004 yıllarında gemi inşaatı kapasitesinde hızlı bir artış olmuştur [29].

Resim 4.5. Tuzla Tersaneler Bölgesi Genel Görünümü [30]

Türkiye’de ilk özel sektör faaliyetleri 1940’lı yıllarda Haliç’te kurulan çekek

yerleri ile mavna ve ağaç teknelerin onarımları ile başlamıştır. 1960’lı yılların

ortalarında Haliç ve İstanbul Boğazı’nda özel sektör tersaneleri kurulmaya

başlanarak, ticari amaçlı ağaç tekne inşaları ve ufak tonajlı gemilerin bakım

onarımları gerçekleşmiştir [6].

Tuzla Tersaneler Özel Sektör Bölgesi 1980’lerin başından itibaren faaliyete

geçmiştir. 22 Eylül 1969 tarih ve 6/12421 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla

Tuzla-Aydınlı Koyu “Gemi İnşa ve Yan Sanayi Bölgesi” olarak ayrılmış, Tuzla

Gemi İnşa Sanayi Bölgesinde yatırım yapacak girişimcilere yer tahsisleri

yapılmış, Maliye Bakanlığınca da 49 yıllığına irtifak hakkı kurulmuştur [29].

Gemi Sanayimizde sivil amaçlı yeni gemi inşa, gemi bakım ve onarım

faaliyetleri göz önüne alındığında, özel sektör tersanelerimiz asıl gövdeyi

oluşturmaktadır. Özel sektör tersanelerimizdeki faaliyetlerin yoğunluğu da

ister istemez ele aldığımız konunun salt bu tersaneler temelinde alınması

sonucunu doğurmaktadır. Son yıllarda Türkiye çapında Karadeniz, Ege,

Akdeniz, Marmara kıyılarında yeni tersane yatırımları gerçekleşmekle birlikte,

Tuzla Tersaneler Bölgesi halen Gemi Sanayimizin merkezi konumundadır

Tuzla

Tuzla Tersaneler Bölgesi Türkiye’nin en önemli gemi inşa üssü olarak,

üretimin büyük bir yüzdesini hâlihazırda karşılamaktadır. Tuzla Tersaneler

Bölgesi yaklaşık 1230 dönüm alan üzerinde kurulu 4800 metre civarında

deniz kıyısı olan, genelde 3000-18000 DWT arası tanker, kimyasal tanker,

dökme yük gemisi, genel kargo gemisi, konteynır ve romörkör üretmektedir.

Türkiye genelinde faaliyet gösteren toplam 92 tersanenin 51’i Tuzla

Tersaneler Bölgesinde yer almaktadır. Bir diğer ifade ile tersanelerin %55’i

Tuzla’dadır [32].

2007 verilerine göre DWT bazında Türkiye toplam üretiminin (670000 DWT)

%91’ini (611300 DWT) Tuzla tersaneleri teslim etmiştir. 2006 yılında da adet

bazında Türkiye’de teslim edilen gemilerin %97’sini Tuzla tersaneleri

üretmiştir [32].

Tuzla Tersaneler Bölgesindeki özel sektör tersaneleri Türkiye gemi inşa

sanayinin sahip olduğu tersane sayısının %52’sini, istihdamın yaklaşık

%70’ini, ihracatın yaklaşık %80’ini, karşılamaktadır [6].

 

4.6. Gemi İnşa Sanayi İstihdam Rakamları

Üretimin en önemli unsurlarından birisi de işgücüdür. İşgücündeki artışı

gösteren bu rakamlar bize sektörde yaşanan üretimdeki artışı ve büyümeyi

göstermektedir. Şekil 4.5’te görüldüğü üzere 2005 yılından itibaren gemi inşa

sanayinde istihdam rakamları hızla yükselmiştir.

Şekil 4.5. Gemi inşa sanayi istihdam rakamları [33]

Bu rakamlar değişik kaynaklarda farklı sayılar olarak yansımaktadır. Örneğin

Denizcilik Müsteşarlığı 2008 yılı verilerine göre çalışan sayısı 19672’dir ve bu

çalışanlardan 14287’sini taşeronlar istihdam etmektedir. Çalışma ve Sosyal

Güvenlik Bakanlığı’nın verilerine göre bölgede üretim yapan tersanelerde

yaklaşık 480 alt işveren faaliyet göstermektedir. Sektöre ilişkin istihdam

verileri farklılık göstermekle birlikte alt işveren işçilerinin oranının %73

düzeyine yaklaştığı görülmektedir [32].

Şekil 4.6. Gemi inşa sanayi ihracat rakamları [34]

Ayrıca üretim ve büyümedeki artış, sektörün ihracat rakamlarına da

yansımıştır. Şekil 4.6.’da görüldüğü üzere 2003 yılından itibaren başlayan

ihracat artışı 2008’de zirve noktasına ulaştıktan sonra düşüşe geçmiştir.

 

4.7. Tersanelerimizdeki İş Kazaları İstatistikleri

Şekil 4.7’de görüldüğü üzere 2004 yılından itibaren tersane iş kazası

sayılarında artan bir seyir gözlemlenmektedir.

Şekil 4.7. Tersanelerdeki iş kazası sayıları [3]

Çizelge 4.2. Tuzla Tersanelerinde ölümlü iş kazaları (2000-Haziran 2008) [3]

YIL ÇALIŞAN SAYISI ÖLÜM

 

Çizelge 4.2.’de görüldüğü üzere 2004 yılından itibaren ölümlü kazalarda artış

yaşanmıştır. Avrupa Metal İşçileri Federasyonu (EMF) Gemi İnşa Komitesi,

DİSK Birleşik Metal İş ve DİSK Limter-İş Sendikalarının İstanbul’da 8 Ekim

2008 tarihinde yaptıkları ortak basın açıklamasında Türkiye’de 2007 yılında

13, 2008 de de açıklamanın yapıldığı tarihe kadar 22 işçinin tersanelerde

hayatlarını kaybettikleri belirtilmiştir [31].

Şekil 4.8.’de ise Tuzla Tersanelerinde meydana gelen ölümlü iş kazalarının

nedenleri gösterilmektedir. Görüldüğü üzere ölümlü iş kazaları 5 ana

nedenden kaynaklanmaktadır.

Şekil 4.8. Tuzla Tersanelerinde ölümlü kaza nedenleri (2000-2008) [3]

 

  1. TERSANELERDE ÖLÜMLÜ VE UZUV KAYIPLI/YARALANMALI KAZA

İSTATİSTİKLERİ ÜZERİNE DEĞERLENDİRMELER

 

Bu bölümde, incelenen 80 rapor sonucu yapılan tespitler, istatistiki çıkarımlar

tartışılacak olup sonuçlar üzerinden yaşanan kazalara dair değerlendirmeler

yapılacaktır. İncelenen 46 ölümlü iş kazası raporunda Tuzla tersanelerinde

meydana gelen 44, Antalya ve Yalova tersanelerine ait 1’er kaza ele alınarak

değerlendirilmiştir. Bu raporlarının yıllık dağılımı ve lokasyonları Çizelge

5.1’de gösterildiği şekildedir. Görüldüğü üzere 46 iş kazası 2002-2010 yılları

arasında gerçekleşmiş olup 44’ü Tuzla tersanelerine aittir. Bu raporlar

herhangi bir şekilde yıl aralığı veya lokasyona göre seçilmemiş olup ölümlü

tersane kazalarına dair elde edilebilen resmi raporların tamamıdır. Bu 46

ölümlü iş kazası 2002-2010 yılları arasında gerçekleşen tahmini 60 ölümlü iş

kazasının yaklaşık %77’sidir.

Çizelge 5.1. İncelenen 46 ölümlü iş kazasının bölge ve yıllara göre dağılımı

Yıl 2010 2009 2008 2007 2006 2005 2004 2003 2002

İncelenen ölümlü

iş kaza sayısı 8 6 8 7 3 7 4 2 1

Kaza yeri

1Antalya,

1 Yalova,

6 Tuzla

Tuzla Tuzla Tuzla Tuzla Tuzla Tuzla Tuzla Tuzla

Çizelge 5.2’de ise incelenen 34 iş kazası raporunun yer ve yılıyla ilgili

dağılımlar verilmektedir. Görüldüğü üzere incelenen 34 uzuv

kayıplı/yaralanmalı iş kazasının 32’si Tuzla tersanelerinde gerçekleşenlerdir.

Ölümle sonuçlanmayan tersane iş kazalarının da seçiminde yıl ve lokasyon

gözetilmemiştir.

Çizelge 5.2. İncelenen 34 yaralanmalı/uzuv kayıplı iş kazasının bölge ve

yıllara göre dağılımı

Yıl 2011 2010 2009 2008 2007 2006 2005 2002 1999

İncelenen kaza sayısı 2 11 11 2 1 2 3 1 1

Kaza yeri 1 Muğla,

1 İzmir Tuzla Tuzla Tuzla Tuzla Tuzla Tuzla Tuzla Tuzla

Görüldüğü üzere bu çalışma çerçevesinde incelenen ölümlü iş kazalarının

yaklaşık %96’sı ve ölümsüz iş kazalarının %94’ü Tuzla tersanelerinde

meydana gelmiştir.

 

5.1. Tersanelere Dair Verilere Ulaşmada Yaşanan Zorluklar

 

Türkiye’de iş kazaları ve meslek hastalıklarına dair istatistikler Sosyal

Güvenlik Kurumunca derlenmektedir. Fakat gerek Türkiye’de gerekse Avrupa

Birliği ve diğer ülkelerde tersanelerle ilgili istatistikler tek başına

yeralmamakta ve bu istatistikler nakil araçları inşası başlığı altında diğer

araçların da bulunduğu birçok üretim kolu ile beraber tutulmaktadır. Çünkü

ülkelerin genel istihdam oranlarına bakıldığında gemi inşa sektöründeki

rakamlar ayrı bir başlık altında derlenmesine gerek duyulacak büyüklükte

değildir. Bu yüzden sadece tersanelere ait sağlıklı verilerin bulunmaması bu

konuya yönelik çalışmaları güçleştirmektedir. Tersanlerle ilgili 2008 yılında

TBMM tarafından yapılan komisyon çalışmasında da bu zorluklar

yaşanmıştır. Örneğin Tuzla Bölgesinde bulunan yan sanayilerde meydana

gelen iş kazaları gemi inşa sektöründe tersanelerde meydana gelen kazalar

ile karıştırılarak değerlendirilebilmekte ve bu gibi durumlar sağlıklı verilerin

oluşmasının önüne geçmektedir.

Bu çalışma yapılırken tersane iş kazaları ile ilgili veriler SGK tarafından talep

edilmiş fakat kurumca sağlıklı veriler sunulamamıştır. Mesela ilgili kurumca

sunulan verilerden bazı yıllara ait tersane iş kazaları sonucu ölüm sayıları bu

çalışma çerçevesinde incelenen müfettiş raporlarınca sağlanan sayılardan az

olduğu anlaşılmıştır. Bunun sebebi ise istatistikleri tutan SGK olayın sosyal

güvenlik boyutu ve maliyetleri üzerine yoğunlaşmasıdır. Bir kazanın

maliyetleri, kusur oranları belirlenmesi ve sonuca bağlanması mahkemeye

olayın intikali ile yıllar sürebilmekte ve böylelikle istatistiklere kazanın

yansıması yıllar alabilmektedir.

Bütün bu sebeplerden ötürü en sağlıklı ve objektif veriler ve değerlendirmeler

ÇSGB iş müfettişleri tarafından tutulan iş kazası raporlarının incelenmesi

sonucu elde edilebilmektedir. Bu raporlarda kaza ile ilgili bütün açıklayıcı

bilgiler yeralmakta ve istatistiksel anlamda en doğru veriler bu raporlardan

elde edilmektedir. Fakat şu da bir gerçektir ki her iş kazası farklı müfettişlerce

incelenebilmekte ve geçmiş yıllara ait tutulan bütün raporların elde edilmesi

Bakanlık personelince bile mümkün gözükmemektedir.

Bu çalışmaca elde edilen sonuçların doğruluğu daha önce yapılan

çalışmalarca elde edilen sonuçlarla karşılaşılarak teyit edilebilir. Bilindiği

üzere tersaneler yapısal benzeliklerden dolayı metal sektöründe

değerlendirilmektedir. Şekil 5.1’de metal sektöründe meydana gelen 4000 iş

kazasının incelenmesi sonucunda, bu kazaların %6’sının sadece tehlikeli

durumlardan, %17,1’inin sadece tehlikeli hareketlerden meydana geldiği,

kazaların %74’ünün meydana gelmesinde ise hem tehlikeli durumun hem de

tehlikeli hareketin birlikte etkili olduğu belirlenmiştir. Önlenemez kazaların ise

sadece %2,9 oranında olduğu görülmektedir [3]. Bu çalışma çerçevesinde

incelenen tersanelerde meydana gelen 80 iş kazası incelenmesi ile kaza

nedenlerinin tehlikeli durum ve tehlikeli davranış dağılımları özellikle

yaralanmalı/uzuv kayıplı kazalar için yaklaşık sonuçlar elde edilmiştir.

İncelenen yaralanmalı/uzuv kayıplı kazaların %18’inde sadece tehlikeli

durum (fiziksel nedenler); %6’sında sadece tehlikeli davranış (kişisel

nedenler) ve yaklaşık %73’ünde hem tehlikeli durum hem de tehlikeli

davranış gözlemlenmiştir. Geri kalan %3’ünde ise müfettişlerce kaza

nedenlerine dair bir tespit yapılamamıştır ki bunun ise önlenemez olduğu

sonucuna varılabilir.

Şekil 5.1. Metal sektöründe iş Kazalarında tehlikeli durum ve tehlikeli hareket

ilişkisi [3]

 

5.2. İşletme Belgesi

 

En son yasal düzenlemelerde işletme belgesi zorunluluğu tamamen

kaldırılmıştır. Fakat zaman zaman bu belgenin zorunluluğu ile ilgili tartışmalar

gündeme gelmektedir. İşletme belgesi hali hazırda yürürlükte olmayan İş

Kanunun 78’inci maddesi uyarınca 4 Aralık 2009 tarih ve 27422 sayılı Resmi

Gazete’de yayımlanan İşletme Belgesi Hakkında Yönetmelik hükümlerine

göre verilen belgeydi [35]. İşletme belgesi Çalışma ve İşkurumu İl

Müdürlüklerine başvuru sonucu işverenin işyerinin aşağıda belirtilen nitelikleri

haiz olduğuna dair beyanı üzerine verilen bir belgedir. Belge verildikten sonra

müfettişler işyerinin niteliklerinin İşletme Belgesi için yeterli olup olmadığını

işyerinde yapılan teftişte kontrol ederler. Bu belgeye sahip olunması demek

işyerinin iş müfettişleri tarafından incelenerek sağlık ve güvenlik açısından

işyerinin uygunluğunun tespit edilmiş olması demektir. Şayet işyeri nitelikleri

uygun değilse İşletme Belgesi iptal edilirdi.

Bir işyerinin işletme belgesi almasının zorunluluğu için öncelikle sanayiden

sayılan işlerin yapıldığı işyeri olması, 50 ve daha fazla işçi çalışıyor olması

gerekmektedir. Bu özellikteki bir işyerinin işletme belgesi alabilmesi için ise;

  1. a) İşyeri bina ve eklentilerinde bulunması gerekli asgari sağlık ve güvenlik

şartlarına yönelik tedbirler,

  1. b) İş ekipmanlarının kullanımıyla ilgili sağlık ve güvenlik şartlarını sağlayacak

asgari tedbirler,

  1. c) İşyerine dair diğer asgari önleme ve koruma uygulamaları,

ç) İşyeri sağlık ve güvenlik birimine yönelik önlemler,

ana başlıkların altında yer alan daha çok yapısal iş sağlığına ve güvenliğine

ilişkin asgari güvenlik önlemlerinin mevzuata uygunluğun sağlanmasının

yanında işverenin işyeri özelliği ve niteliğine uygun gerekli diğer her türlü

güvenlik önlemlerini almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak

zorundadır [35]. İşyerinde eksiklik tespit edilmemesi veya belirtilen eksikliğin

giderilmesiyle işyeri işletme belgesi almaya hak kazanır.

Yaşanan ölümlü tersane iş kazaları üzerine yapılan incelemede işletme

belgesinin o işyerinde var olup olmaması durumu incelenmiştir. İncelenen 46

ölümlü iş kazasının meydana geldiği tersanelerin 23’ünde işletme belgesi

olmasına karşın kalan 23’ünde işyerinin işletme belgesi yok ya da ilgili

yönetmelik kapsamına girmediğinden bu belgeyi almasının gereksiz olduğu

incelenen raporlarca tespit edilmiştir.

Şekil 5.2.’den de anlaşıldığı gibi incelenen 34 yaralanmalı/uzuv kayıplı

kazanın meydana geldiği işyerlerinden 17’sinde işletme belgesi vardır. Geri

kalan 17 işyerinin 8’inde işletme belgesi yok ve 9’unda ise olup olmadığına

dair incelenen raporlarda ifade yer almamaktadır.

Şekil 5.2. Yaralanmalı/uzuv kayıplı iş kazalarının işletme belgesine göre

dağılımı

İstatistikler bize şu sonucu göstermektedir ki işletme belgesinin olması bir

işyerinde güvenli bir ortamın devamlılığını garanti etmez. Zira ölümle

sonuçlanan iş kazalarının meydana geldiği işyerlerinin yarısında işletme

belgesi vardır. Önemli olan iş sağlığı ve güvenliği açısında işletme belgesi

verilirken sağlanan güvenli ortamın sürdürülebilir olmasıdır. Bilindiği üzere

işyerlerinin çalışma koşulları, kullanılan malzeme ve ekipmanlar,

hammaddeler sürekli değişkenlik göstermektedir. Hatta bu değişkenlikler

tersanelerde alt işverenlik uygulamaları sonucu işçiler için de geçerli

olmaktadır. Diğer bir deyişle iş kazaları için alt işverenin yürüttüğü işlerde

sürekli işçi sirkülasyonu en önemli faktörler arasında gösterilebilir. İşyerini

tanımayan, yaptığı işin riskleri konusunda bilgi sahibi olmayan, güvenli,

davranışı alışkanlık haline getirmeyen çalışanların bir işyerindeki yapısal

sorunların en az olduğu durumlarda bile iş kazasına maruz kalmaları olağan

hale gelmektedir.

Bu değişkenlikler şunu göstermektedir ki işletme belgesi alındığında güvenli

olması garanti edilen bir işyeri ve özellikle gemi inşa gibi dinamizmi ve

değişken parametre girdilerinin çoğunlukta olduğu bir sektörde güvenli bir

işyeri ortamı çok kısa bir sürede güvensiz bir ortama dönüşebilmektedir. Bu

yüzden tersanelerde işletme belgesinin mevcudiyeti güvenli çalışma koşulları

sürdürülemez ise iş sağlığı ve güvenliği açısından bir anlam ifade

etmemektedir ki bu sonuç istatistiklere de yansımaktadır.

 

5.3. Kaza Öncesi Dış Teftiş Yapılıp Yapılmadığı ve Kazalıların Cinsiyeti

 

4857 sayılı İş Kanunu kapsamına giren işyerleri İş Kanununun 91. Maddesi

Devlet, çalışma hayatı ile ilgili mevzuatın uygulanmasını izler, denetler ve

teftiş eder. Bu ödev Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlı ihtiyaca

yetecek sayı ve özellikte teftiş ve denetlemeye yetkili iş müfettişlerince

yapılır” hükmü gereği iş müfettişlerince denetlenmektedir [36].

Şekil 5.3’te görüldüğü üzere ölümlü iş kazalarının yaşandığı 46 tersanede

kaza öncesi teftiş gören işyeri sayısı 25 ve teftiş yapılmayan işyeri sayısı

10’dur. Kaza öncesi teftiş yapılıp yapılmadığına dair bilgiye rastlanmayan

işyeri sayısı ise 11’dir.

Şekil 5.3. Ölümlü tersane iş kazalarının yaşandığı işyerinin kaza öncesi teftiş

yapılıp yapılmadığına göre dağılım

Şekil 5.4’te görüldüğü üzere uzuv kayıplı ve yaralanmalı iş kazası meydana

gelen 34 işyerinden 15’i kaza öncesi teftiş görmüş; 6’sı teftiş görmemiş ve

geri kalan 13 işyerinin teftiş görüp görmediği konusunda bilgiye

rastlanmamıştır.

Şekil 5.4. Yaralanmalı/uzuv kayıplı tersane iş kazalarının yaşandığı işyerinin

kaza öncesi teftiş görüp görmediğine göre dağılım

Bu istatistikler bize teftiş gören yerlerde daha fazla kaza mı yaşanıyor

yorumunu yapma yanılgısına düşürmektedir. Ancak bu doğru değildir.

Buradan şu sonuç çıkarılmalıdır. Özellikle ölümlü iş kazalarının sık

yaşanmasıyla tersaneler çok sıkı bir şekilde denetlenmekte ve iş sağlığı ve

güvenliği açısından eksikliklerin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı iş

müfettişlerince giderilmesi sağlanmaktadır. Birçok kaza meydana gelen işyeri

denetlenmesine rağmen bu kazalar yaşanmaktadır. Bunun nedeni aslında

işletme belgesi başlığı altında yapılan değerlendirmeyle paralellik

göstermektedir. Müfettiş iş sağlığı ve güvenliği açısından güvenli bir ortamın

varlığını ancak belli bir süre için garanti etmektedir. Güvenliğin tanımı genel

olarak risklerin ve tehlikelerin belli bir zaman dilimi içerisinde kabul edilebilir

bir seviyede tutulmasının garanti altına alınmasıdır. Bu açıdan iş müfettişince

denetim ve denetim sonucu eksikliklerin giderilmiş olması o işyerinin sürekli

güvenli olduğunu değil sadece belli bir süre için güvenli olduğunu ifade eder.

Tersaneler gibi girdilerin, hammaddelerinin ve çalışma ortamının tehlikeleri

ve bu tehlikelerden meydana gelen risklerin değişkenliklerinin çok fazla

olduğu işyerlerinde bu sürenin çok kısa olması kaçınılmazdır.

İş müfettişlerince denetim yapılan işyerlerinde iş kazalarının hız

kesmemesinin diğer izahı dış denetime atfedilen beklentilerin yüksekliğidir.

Sağlıklı ve güvenli bir çalışma ortamının devamı kamu otoritesi denetimlerinin

yanında iç denetimle mümkündür. Bu tür işyerlerindeki iş kazalarının

yoğunluğu işverenin denetim yükümlülüğünü gereği gibi yerine getirmediğini

açıkça ortaya koymaktadır. Çünkü her kademedeki çalışanın güvenli

davranışı benimsemesi uzun bir süreci ve bilinçlenmeyi gerektirmektedir.

Burada işverene büyük görevler düşmektedir. İşverenler işçilere gerekli iş

sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek ve işçileri karşı karşıya bulundukları

mesleki riskler konusunda bilgilendirmekle yükümlüdür. İşverenler işçilerin

kurallara uyup uymadığını ancak işyerinde yapacağı denetimlerle tespit

edebilecektir. İş kazaları sonucu iş müfettişlerince en çok görülen eksiklerden

birisi de iç denetim sisteminin olmamasıdır. Bu yüzden işverenlerin

işyerlerinde iç denetim mekanizmalarını tesis etmesi gerekmektedir.

Tersaneler Türkiye’de emek yoğun bir sektördür ve bu sektörde otomasyon

henüz istenilen seviyede gerçekleştirilebilmiş değildir. Emek yoğun bir sektör

olarak erkeklerin fiziksel dayanıklılığı bu sektörün işleyişinde girdi olarak

daha fazla katkı sağladığından kadın çalışan istihdamı bu sektörde

azınlıktadır.

Bu durum yaşanan ölümlü ve ölümsüz iş kazalarına da yansımaktadır.

İncelenen 46 ölümlü iş kazasında ölen işçilerin hepsi erkektir ve ölümlerde

kadın işçiye rastlanmamaktadır. İncelenen 34 ölümsüz iş kazasında

yaralanan 1 kadın işçiye rastlanmıştır.

Bu iş kazasında kadın işçi temizlik işlerinden sorumlu olup temizlik için

kullanılan klor (Cl2) gazının bu gazı taşıyan kapların sapının kopmasıyla

ortama dağılması sonucu zehirlenmiştir. Hastaneye kaldırılan işçi tedavi

edilerek yaşantısına devam etmiştir.

Ölümlü iş kazalarında kadın işçilerin olmaması ağır ve tehlikeli işlerde kadın,

genç ve çocuk işçilerin çalıştırılmasının yasak olması ile de izah edilebilir

[37].

 

5.4. Asıl İşveren/Alt İşveren

 

Endüstri ilişkilerinde üzerinde en çok tartışılan konulardan birisi de alt

işverenlik (taşeronluk) müessesesidir. Günümüzde rekabet edebilir olmak

işletmelerin mevcudiyeti için hayati öneme sahip bir unsurdur ve maliyet bu

rekabet unsurunun en önemli parçasıdır. İşletmelerin maliyetlerini

düşürebilmelerinin en kolay yollarından birisi de ürün için sabit giderlerini

düşürmektir. Verimliliği arttırmak, otomasyona geçmek vb. şekilde maliyet

azaltıcı çalışmalar hem çok kolay olmayan süreçlerdir ve teknik bilgi gerektirir

hem de sadece önemli yatırımlar sonucu gerçekleştirilebilir. Yaşanan yoğun

rekabet ortamı ve teknolojide ulaşılan seviye, tüm alanlarda uzmanlaşmaya

giderek hızlı, kaliteli ve daha uygun maliyetli mal ve hizmet üretimini zorunlu

kılmaktadır. Bu gereksinime paralel olarak yeni üretim ve çalışma ilişkileri

ortaya çıkmıştır [38].

Sabit giderler ürüne doğrudan yansımayan fakat ürünün maliyetini direkt

arttıran maliyetlerdir. İşletmelerin istihdam ettikleri kadrolu işgücünün

ücretleri, SGK primleri, vergileri ve diğer sosyal giderleri (ulaşım, yemek vb.),

üretim yapılsa da yapılmasa da işveren tarafından karşılanması

gerekmektedir. Tam rekabet piyasası koşullarının gerçekleştirilmesinin

mümkün olmaması ve işgücü piyasasının esnek bir yapıda olmaması

nedeniyle işletmenin kadrolu işgücü, teorik olarak değişken maliyet gibi

gözükse de maliyetlere üretim olup olmamasından bağımsız etki etmesi

nedeniyle ürün maliyetine sabit maliyet gibi etki ettiğinden işverence sabit

maliyet olarak algılanmaktadır. Rekabet edebilirliğini maliyetlerini düşürerek

sağlamaya çalışan işveren ve işletmeler üretim yapılmadığı zaman bir girdi

sağlamayacak işgücünü istihdam etmek istememekte ve ürün üzerinde

işçinin marjinal faydasını en çok arttıracak yöntemlere başvurmaktadır.

Günümüzde artan rekabet, işletmeleri en verimli üretim şekillerine

yönlendirmektedir. Outsourcing (dış kaynak kullanımı) ile işletmeler temel

faaliyet konuları dışındaki işleri uzman kurumlara aktarmakta ve bu şekilde

etkin bir maliyet ve zaman tasarrufu sağlamaktadır. İşletme, tüm enerjisini

uzmanlık konuları üzerine yönelterek iş verimliliğini üst seviyelere

çıkarabilmektedir [39]. Bu yüzden işverenler işyerlerinde sürekli işçi istihdam

etmek yerine iş aldıklarında kullanabilecekleri işgücüne ihtiyaç duymakta ve

bu iş gücünü alt işverenlerce sağlamaktadır.

Tersanelerde yapılan incelemeler ve gemi inşa sektörü işverenleriyle yapılan

görüşmeler sonucu anlaşılmıştır ki bu sektör doğası gereği esnek bir işgücü

piyasasına ihtiyaç duymaktadır. Bazen gemi bakım ve onarım işi için 10-30

işçi ile işgücü ihtiyacını karşılayan bir tersane, gemi siparişi alınan

dönemlerde (özellikle IMO’nun çift cidarlı gemi zorunluluğu getirmesi sonucu

2004-2009 yılları arası) işgücü ihtiyacı 5-10 kat artmakta ve sipariş düştüğü

dönemlerde tekrar işgücü ihtiyacı düşmektedir. Yukarıda da bahsedildiği

üzere Türkiye’de işgücü piyasasının katı olması işverenleri işgücü elde

etmesi konusunda alt işverenlik müessesesine başvurmaya sevk etmektedir.

İşçi sendikaları ve konfederasyonları ise alt işverenlik konusunda birçok

sıkıntı yaşandığı ve işçi kıdem, ihbar tazminatları, ücret düşüklükleri gibi

kaygılarla işçi haklarının gasp edildiğini iddia etmektedir.

Ülkelerin çalışma hayatını düzenleyen kamu kurumları ise asıl işveren alt

işveren (taşeronluk) müessesesinin kurulabilmesini çeşitli şartlara bağlayarak

bu durumun kötüye kullanılmasını ve işçilerin ekonomik, sosyal hayata ve iş

sağlığı ve güvenliğine dair haklarının kısıtlanmasını önlemek istemektedir.

Bu şartlar 4857 sayılı İş Kanununun Madde 2’sinde alt işverene verilecek

işin, ya asıl işe yardımcı iş olması gerektiği ya da asıl işin bir bölümünde

işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektirmesi

şeklinde belirlenmiştir [36].

Yukarıda anlatılan nedenlerden dolayı taşeronlaşmanın adeta kaçınılmaz

olduğu gemi inşa sektöründe yaşanan ölümlü ve ölümsüz kazaların

birçoğunun taşeron işçilerinin yaşaması tesadüfi değildir. Elbette taşeron işçi

sayısının fazla olması kazaların o işçilerin başına gelme ihtimalini

yükseltmektedir. Fakat bu yorum iş kazalarının incelenmesinin önüne geçen

bir engel olarak görülmemelidir ve kazaların bu yoğunlukta yaşanmasının

önemli nedenlerinden birisinin taşeronlaşma olması gerçeğini

değiştirmemektedir.

Tersanelerde yapılan işlerin % 80 oranında alt işveren marifetiyle yürütüldüğü

bilinmektedir. Çok sayıda alt işveren olması, işyerlerinde iş sağlığı ve

güvenliği yönünden gerekli organizasyonun yapılmasını ve gerekli önlemlerin

alınmasını zorlaştırmakta, alınan önlemlerin sürekliliğinin ve kalıcılığının

sağlanmasını da imkânsız kılmaktadır [3].

Aynı çalışma alanı içerisinde, birbiri ile etkileşimi olan işlerin farklı ellerden

yürütülmesinde, iş sağlığı ve güvenliği açısından çok önemli olan bu

etkileşimden kaynaklanacak tehlikeli durumlar saptanamamakta, yetersiz

organizasyon nedeni ile bir bütün olarak ele alınması gereken güvenlik

sorunları birlikte değerlendirilememektedir [3].

Asıl işverenler tarafından yapılan işlerde, organizasyonun daha iyi

yapılabildiği ve iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin daha etkin olarak ele

alınarak sürekliliğinin sağlanabildiği çok sayıda alt işverenlerin yer aldığı

işletmelerde ise bu durumun sağlanamadığı görülmektedir. Tersanelerde

meydana gelen kazalarda hayatını kaybeden işçilerden çok büyük bir

kısmının alt işveren işçisi olması da bu durumu açıkça göstermektedir [3].

Şekil 5.5’te görüldüğü üzere ölümlü 46 iş kazasında ölenlerden 10’u asıl

işveren işçisi olup 36 işçi alt işveren işçisidir.

Şekil 5.5. Ölümlü iş kazalarının işveren durumuna göre dağılımı

Şekil 5.6.’da görüldüğü üzere ölümsüz iş kazalarında yaralanan ya da uzuv

kaybına uğrayan 34 işçiden 11’i asıl işveren; 23’ü ise alt işveren işçisidir.

Şekil 5.6. Yaralanmalı/Uzuv Kayıplı iş kazalarının işveren durumuna göre

dağılımı

Taşeron işçilerinin kazaya daha fazla maruz kalmalarının önemli

nedenlerinden birisi de taşeron işçilerin işyerlerinin ve işlerinin süreklilik arz

etmemesidir ve tabiri caizse nerede iş varsa oraya bu işçilerin işvereni

tarafından gönderilmesidir. İşçiler her iş değiştirdiklerinde mevzuat

hükümlerine göre verilen eğitimlerinin yenilenmesi gerekmektedir. Çünkü iş

değişimiyle beraber çalışma ortamı ve dolayısıyla maruz kalınabilecek tehlike

ve riskler de değişmektedir. Bir gün yüksekte ve açık bir alanda düşme riski

yüksek, patlama riski düşük olan bir ortamda çalışan bir boya işçisi ertesi gün

düşme riski olmayan fakat patlama riski çok yüksek bir işyerinde boya

yapıyor olabilmektedir. Aynı zamanda yine aynı taşeron işçisi kısa bir süre

sonra montaj ve taşıma işlerinin çok yoğun olduğu üzerinde tonlarca yükün

taşındığı riskli bir çalışma ortamında ezilme, yüksekten düşen bir cisme

maruz kalma riski altında çalışabilmektedir. Görüldüğü üzere sabit bir boya

işi yapan bir işçi sadece iş yerinin ve çalışma ortamının değişmesiyle farklı

birçok riske maruz kalabilmektedir. Bundan yola çıkarak ne bulursam o işi

yaparım diyen bir taşeron işçisinin hem yapılan işin hem de çalışma

ortamının sürekli değişmesi hatta işçi tarafından görülen işin değişmesi

sonucu maruz kalabileceği risk çeşitliliği daha fazla olmaktadır. Sonuç olarak

işçinin işyeri riskleri konusunda bilgi sahibi olmadan, mesleki eğitim almadan

ve işin kişiye uygunluğu açısından herhangi bir değerlendirme yapılmadan

işe başlatılması bu durumu daha karmaşık hale getirmektedir.

Ayrıca düşük bir ücretle alt işverene verilen iş, işçilerin çalışma saatlerinin

uzunluğu ve haftalık ve günlük istirahat sürelerinin kısalığı sonucunu

doğurmakta ve işçileri kaza nedenlerinden olan tehlikeli davranışlar

sergilemeye itmektedir [40].

Düşük maliyetle iş yapan alt işveren iş yaparken kullandığı ekipman,

malzeme, teçhizat, kişisel koruyucu donanım gibi tehlikeli durumları meydana

getirebilecek unsurlarda güvenli olmasından ziyade ucuz olana yönelmekte

ve meydana gelen kazalarda bu durum hissedilmektedir [40].

 

5.5. İSG Profesyonellerinin Varlığına Göre Dağılım

 

Bir işyerinin risklerinin kısa bir zaman zarfında kabul edilebilir bir seviyede

kalmasının sağlanması çok da zor olmayan bir durumdur. Zor olan güvenli bir

ortamın ve risklerin kabul edilebilir bir seviyede tutulmasının sürekliliğinin

sağlanmasıdır. İş güvenliği uzmanı tersanelerin güvenliğinin sürekliliğinin

sağlanmasında kilit bir rol üstlenmesi gereken kişidir. Yapacağı veya

yaptıracağı risk değerlendirmesi çalışmalarında yapılan ve yapılacak bütün

işler için tehlike kaynaklarını bulmalı ve bu tehlike kaynaklarını bertaraf

etmeli/ikame etmeli, bertaraf edemiyorsa risk haline dönüşmesini önlemeli,

bu da önlenemiyorsa bu risklerin kabul edilebilir bir seviyede tutulmasının

sürekliliğini sağlamalıdır.

Şekil 5.7. ve Şekil 5.8’de ölümlü ve ölümle sonuçlanmayan iş kazalarının iş

güvenliği uzmanın varlığına dair çıkan istatistiki sonuçlara bakıldığında, iş

kazası yaşanan işyerlerin uzmanı olup olmaması durumu istatistiki anlamda

birbirine yakın çıkmaktadır.

Şekil 5.7. Ölümlü iş kazalarında İSG profesyonelinin varlığı

Şekil 5.8. Yaralanmalı/uzuv kayıplı iş kazalarında İSG profesyonelinin varlığı

İş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi olan işyerlerinde kaza yaşanma ihtimali

biraz fazla gibi yanıltıcı bir sonuç çıkabilir. Bunun nedeni mevzuat açısından

çoğu tersanelerde uzman ve hekim çalışma zorunluluğunun bulunmasıdır.

Burada sorgulanması gereken şudur: Uzman istihdam edilen bir tersanede

neden kazalar meydana gelmektedir? Uzmanların yeterince etkin ve verimli

olamadıkları açıktır [40].

Bunun nedenleri üzerinde birçok tartışmalar yaşanmıştır. Bu tartışma

konularından birisi de işverenin patronajı altında çalışan bir uzmanın belli bir

risk meydana gelmesi durumunda işi durdurabilecek bir hiyerarşik yapıya

sahip olmamasıdır ya da uzmanın, bir tehlikenin ortadan kaldırılması ya da

işin tehlikesiziyle ikame edilmesinin mümkün olduğu bir durumda riski

kaynağından önleyerek daha maliyeti yüksek bir çalışma metodunu işverene

kabul ettirebilecek bir yaptırım gücünün olmamasıdır. Bu gibi handikaplar

uzmanların sadece yasal prosedürü yerine getirmekten öte gidemeyen bir

pozisyonda olmaları sonucunu doğurmakta ve iş güvenliği uzmanlığı

müessesesinin etkin ve verimli bir şekilde çalışma yapmasının önüne

geçmektedir.

Bu gibi sorunların çözümü için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 27

Kasım 2012 tarihinde yayınlamış olduğu İş Güvenliği Uzmanlarının Görev,

Yetki, Sorumluluk Ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelik Madde 9 ve 10’unda

uzmanlara “İşyeri bina ve eklentilerinde, çalışma metot ve şekillerinde veya

iş ekipmanın da çalışanlar açısından yakın ve hayati tehlike oluşturan bir

husus tespit ettiğinde işverene bildirmek, gerekli tedbirler işveren tarafından

alınmadığı takdirde durumu Bakanlığa rapor etmek” vb. yasal yetkiler

tanımıştır [41].

Ancak yetkisi arttırılan iş güvenliği uzmanının görevini yapmadığının tespit

edilmesi halinde uzmanlık belgesinin askıya alınması ve hatta iptaline kadar

bir takım müeyyideler bu yönetmelik çerçevesinde düzenlenmiştir. Böylelikle

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (ÇSGB) iş güvenliği uzmanlarının

çalışmalarını düzene sokmak ve daha etkin ve verimli çalışmalarını

sağlamayı hedeflemektedir.

İş sağlığı ve güvenliği disiplinlerarası çalışma gerektiren bir alan olup işyeri

hekimleri bu alanın önemli aktörlerindendir. İşyeri hekimi iş kazalarının

yaşanmasının önüne geçilmesinde teknik boyutundan ziyade sağlık

boyutuyla işin içine dâhil olmaktadır ve meslek hastalıklarının tespitinde ve

önlemesinde en önemli yere sahiptir.

6331 sayılı İSG Kanununca tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işlerde

çalışacaklar, yapacakları işe uygun olduklarını belirten sağlık raporu olmadan

işe başlatılamaz. İşin işçiye uygunluğunun tespiti işyeri hekimlerince

yapılması gerekmektedir. Aksi halde tehlikeli davranışların meydana

gelmesinin önüne geçilmesinin çok zor bir hale dönüşmesi kaçınılmaz

olmaktadır. Ayrıca ÇSGB’ce uzmanlarla ilgili yapılan yetki arttırımı ve

görevlerindeki ihmal sonucu müeyyideye tabi olmalarını düzenleyen

hükümler aynı tarih ve sayılı Resmi Gazetece yayımlanan “İşyeri

Hekimlerinin Görev, Yetki, Sorumluluk Ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelik”

gereği işyeri hekimleri için de geçerli olmuştur.

5.6. Eğitim Durumu

 

Şekil 5.9. ve şekil 5.10.’da görüldüğü üzere iş kazalarına maruz kalan

işçilerin çok büyük bir bölümünün eğitim seviyesi ilk ve orta öğretim

düzeyindedir.

Şekil 5.9. Ölen işçilerin eğitim durumuna göre dağılım

Şekil 5.10. Yaralanan/uzuv kaybına uğrayan işçinin eğitim durumuna göre

dağılım

Tersanelerde çalışan işçilerin büyük bir bölümünün ilk ve orta öğretim

düzeyinde olduğu düşünülürse kazaya uğrayan işçilerin de bu kişiler üzerinde

yoğunlaşmasının doğal olduğu düşünülebilir. Fakat bu yanıltıcı bir

düşüncedir. Eğer çalışanların eğitim düzeyi daha yüksek olsaydı iş kazası

sayılarının daha düşük olacağı şüphesizdir. Çünkü risk algısı eğitim düzeyi ile

beraber artmakta, eğitim düzeyi düştükçe azalmaktadır. Risk algısındaki

düşüklüğün iş kazalarının meydana gelmesinde tehlikeli davranışların

sergilenmesine yol açtığı şüphesizdir.

Yapılan bir araştırma sonucu eğitim düzeyi yüksek teknik personelin kaza

geçirmesi %44,4’ü güvensiz ortamdan (tehlikeli durum), %55,6’sı ise tehlikeli

davranışlardan kaynaklanmaktadır. Eğitim düzeyi düşük işçilerin ise kaza

sebepleri %15,6’sı güvensiz ortam (tehlikeli durum) ve %84,4’ü tehlikeli

davranışlardan kaynaklanmaktadır [42].

Çalışanların Benton testi skorları değerlendirildiğinde, çoğunluğa yakın

bölümünün (% 91,5) dikkati düşük bulunmuştur. İş kazası geçiren ve

geçirmeyen olarak sonuçlar değerlendirildiğinde ise aradaki farkın istatistiksel

olarak anlamlı olmadığı görülmüştür. Bulunan sonuçlar dikkat testi ile yapılan

araştırmaların sonuçları ile benzerlik göstermektedir. Çalışan kesimde dikkat

genellikle düşük çıkmaktadır. Bu sonuçların eğitim düzeyi ile ilişkili olduğu

düşünülmektedir [42].

Görüldüğü üzere kaza nedenleri incelendiğinde eğitim düzeyi düştükçe

tehlikeli davranış sergilemenin artış gösterdiği görülmektedir. Tehlikeli

davranışların kazaların meydana gelmesindeki etkisini kaza nedenleri analizi

bölümünde değerlendirilmiştir.

Bir diğer tartışılması gereken konu ise işçilerin eğitim düzeyinin düşük

olmasının kazalara etkisi, kazalıların iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili verilen

eğitimlerin işçi tarafından kolayca algılanıp algılanamamasıdır.

 

5.7. Kaza Nedenine Göre Dağılımı (Tehlikeli Durum, Tehlikeli Davranış)

 

İş kazaları tehlikeli durum (fiziksel nedenler), tehlikeli davranış (kişisel

nedenler) veya her ikisinin bir araya gelmesi sonucu meydana gelmektedir.

Bu çalışma çerçevesinde yapılan iş kazası incelemeleri sonucu ölümle

sonuçlanan 46 iş kazasından Şekil 5.11’de görüldüğü üzere yaklaşık

%24’ünde sadece tehlikeli durum (fiziksel nedenler); %2’sinde sadece

tehlikeli davranışlar (kişisel nedenler) ve %63’ünde hem tehlikeli durum hem

de tehlikeli davranış gözlemlenmiştir. Geri kalan %11 ölüm olayında ise kaza

nedenine dair incelenen raporlarda tespit yapılamamıştır.

Şekil 5.11. Ölümlü iş kazalarının kaza nedenine göre dağılımı

Şekil 5.12’de görüldüğü üzere yaralanmalı ve uzuv kayıplı kazaların

incelenmesi sonucu 34 kazadan %18’inde sadece tehlikeli durum (fiziksel

nedenler); %6’sında sadece tehlikeli davranış (kişisel nedenler) ve yaklaşık

%73’ünde hem tehlikeli durum hem de tehlikeli davranış gözlemlenmiştir.

Geri kalan %3’ünde ise müfettişlerce kaza nedenlerine dair bir tespit

yapılamamıştır.

Şekil 5.12. Yaralanmalı/uzuv kayıplı iş kazalarının kaza nedenine göre

Dağılımı

 

5.7.1. Tehlikeli durum (Fiziksel nedenler)

 

Tehlikeli durum toplamda ölümlü kazalarda %87 oranında, yaralanmalı/uzuv

kayıplı kazalarda ise toplamda %92 oranında kendini hissettirmektedir.

Tehlikeli durumların bertaraf edilmesi işveren veya işveren vekilince yerine

getirilmesi gereken bir yükümlülüktür.

Alan yetersizliği

Toplam 1 283 608 m2’lik bir alana sahip Tuzla Tersaneler Bölgesindeki

çalışma alanlarının yetersiz kaldığı, yaşanan bu hızlı gelişme sonucunda,

yetersiz duruma gelen bu dar alanlarda yapılan yoğun çalışmanın; iş sağlığı

ve güvenliği yönünden gerekli önlemlerin alınmasını zorlaştırdığı ve riskli

çalışma ortamlarının oluşmasına neden olduğu görülmektedir [32].

Dünyanın en modern tersanelerinden biri olan Hyundai Tersanesi, 8 000 000

m2 alan üzerine kurulmuş olup 2 400 000 metrekare çalışma alanına sahiptir.

Tek bir tersaneye ait olan bu alan dikkate alındığında, Tuzla Tersaneler

Bölgesi’nde yer alan tersanelerin alan yetersizliği açıkça görülmektedir [32].

İş sağlığı ve güvenliği açısından işyerlerinin tertip ve düzeni önemli bir

konudur. Tertip ve düzen ancak yeterli alanların mevcut olduğu işyerlerinde

sağlanabilir. Alan yetersizliği tersanelerde yapılan birçok iş için güvensiz

alanların çoğalmasına ve güvenli işlerin yapılacağı alanların

oluşturulamamasına neden olmaktadır. Bu yüzden iş sağlığı ve güvenliği

açısından alınacak fiziksel tedbirler, işveren tarafından yerine getirilmek

istenilse bile kısıtlı bir şekilde gerçekleştirilebilmektedir. Bu durum iş sağlığı

ve güvenliği açısından sağlıklı bir işyeri ortamı oluşturulmasının önüne geçen

bir handikaba dönüşmektedir.

Tersanelerde meydana gelen kazaların iş kazası raporlarının incelenmesi

sonucu birçoğu ağır parçaların vinçlerle kaldırılıp taşınması esnasında vinç

altında işçilerin çalışması, malzeme istiflerinin ve depolanmasının düzenli ve

güvenli bir şekilde yapılamaması, çalışma alanı ve geçiş yollarının yetersiz

olması nedeniyle malzeme düşmesi/çarpması ve sıkışma şeklinde meydana

gelmektedir. Tuzla tersanelerinde ölümle sonuçlanan kazaların resmi

kurumların raporlarına göre ise %16,5’inin malzeme çarpması/düşmesi

sonucu, %11’inin ise sıkışma sonucu meydana geldiği görülmektedir [3].

Eğer tersanede iş yapılırken geniş alanlar kullanılabilseydi bu çeşit kazaların

yaşanma sıklığının daha düşük olacağı kesindir.

Alt işveren uygulamaları

Alt işveren uygulamaları, tehlikeli durumların (fiziksel nedenler) oluşmasının

en önemli nedenlerinden birisidir. Alt işveren (taşeron) uygulaması,

tersanelerde, iş sağlığı ve güvenliği açısından yaşanan sorunların çözüme

kavuşturulmasında önemle ele alınması gereken bir husus olarak karşımıza

çıkmaktadır.

Açık alanda çalışmalar

Tersanelerde yapılan birçok iş açık alanlarda yapılmaktadır. Bu durum

çalışanların her türlü hava şartlarından olumsuz olarak etkilenmesine neden

olmaktadır [3].

Tersanelerde blok montajları gibi açık alanda ve iskelede işler yoğun bir

şekilde yapılmaktadır. Şiddetli bir rüzgâr ya da fırtına ani bir şekilde iskelenin

ya da havuzda su üzerinde duran geminin sallanmasına ve işçinin dengesinin

bozulup düşmesine; buzlanmanın meydana gelebileceği bir mevsimsel

durumda işçinin ayağının kaymasına, yüksekte ise düşmesine kolaylıkla

neden olabilir. Şöyle ki incelenen kaza raporlarında görgü tanıklarının bu gibi

nedenlere atıfta bulundukları göze çarpmaktadır. Tehlikeli durumların varlığı

ve tespiti kazaların önlenememesinin izahı olmamalı ve bundan sonra

yapılacak çalışmalara ışık tutacak şekilde değerlendirilmelidir.

Aynı zamanda açık alanlarda çalışmalar kışın soğuğa, yazın sıcağa maruz

kalan çalışanların direkt motivasyonlarını olumsuz etkileyerek tehlikeli

davranışlardan (kişisel nedenler) kaçınmanın azalmasına neden olmaktadır

[3].

Yüksekte çalışma/tehlikeli boşluklar

Tersanelerde yüksekte yapılan çalışmalarda, boşluklar veya seviye farkı

bulunan yerlerden kaynaklanan tehlikeli durumlar oluşmaktadır.

Tuzla tersanelerindeki ölümlü kazaların %34 oranında düşme şeklinde

meydana geldiği dikkate alındığında; düşmelere karşı gerekli tedbirlerin

yeterince alınamadığı, yüksekte yapılan çalışmalarda iskele ve çalışma

platformlarının düşmeyi önleyecek şekilde dizayn edilemediği, düşme

tehlikesi bulunan seviye farklarının bulunduğu yerlerde korkulukların

yapılmadığı ya da güvenli şekilde yapılmadığı, çalışma alanındaki tehlikeli

boşluk ve deliklerde düşmeye karşı önlemlerin yeterince alınmadığı ve

emniyet kemeri kullanımının sağlanamadığı anlaşılmaktadır [3].

Diğer taraftan, alan darlığının yanında, yüksekte yapılan çalışmadan da

kaynaklanan malzeme çarpması/düşmesi nedeniyle tehlikeli durumlar

oluşmaktadır [3].

Bu çalışma çerçevesinde tespit edilen yüksekte çalışma sonucu meydana

gelen kazalar ile ilgili istatistiki değerlendirmeler kaza neden kodu başlığında

verilmektedir.

Kapalı alanda çalışmalar / kimyasallarla çalışma

Tersanelerde yoğun olarak kimyasallar kullanılmaktadır. Özellikle kapalı ve

dar alanlarda kimyasalların kullanılmasında, kaynak, raspa, boya ve benzeri

işler yapılırken tehlikeli durumlar oluşmakta, çalışanların maruziyeti, yangın

ve patlama açısından tehlikeli durum oluşmaktadır. Kapalı ve dar alanlarda

yapılan çalışmalarda, özellikle yeterli ölçüm ve gerekli havalandırma sistemi

yapılmadığında, çalışanlar gaz, toz, gürültü vb. zararlılara yoğun şekilde

maruz kalmakta ayrıca patlamalar meydana gelmektedir [3].

Özellikle yaz aylarında yanma olayının gerçekleşmesi açısından koşullar

daha kolay ortaya çıkmakta ve yangın ve patlamaların meydana gelmesi

kaçınılmaz hale dönüşmektedir.

Kaynak işleri/elektrikle çalışan ekipman

Tersanelerde çok yoğun olarak yapılan işlerden biri de kaynak işleridir.

Kaynak işleri yapılırken, çalışanlar açısından zararlı gaz, toz, duman ve

ışınlara maruziyet meydana gelmekte, kimyasallarla yapılan çalışmalarda

yangın ve patlama riski, enerji kablolarından dolayı elektrik çarpma riski

oluşmaktadır.

Elektrik ve topraklama tesisatlarının uygun olmaması, enerji kablolarının

mekanik etkilerden korunamaması, tesisat kontrollerinin yetersizliği

nedenleriyle tehlikeli durumlar oluşmakta bu nedenle elektrik çarpması ve

yangınlar meydana gelmektedir. Tuzla tersanelerinde resmi kurum

raporlarına göre ölümle sonuçlanan kazaların % 16,5 ’i elektrik çarpması

sonucu meydana gelmiştir [3].

Bu çalışma çerçevesinde tespit edilen elektrik çarpması sonucu meydana

gelen kazalar ile ilgili istatistiki değerlendirmeler kaza neden kodu başlığında

verilmektedir

Kalifiye eleman ve eğitim yetersizliği

Sektörde son yıllarda yaşanan hızlı gelişme, sektörde kalifiye eleman ve

eğitimli işgücü sıkıntısını da birlikte getirmiştir. Yoğun talep sonucu artan

siparişlerin zamanında yetiştirilebilmesi için, sektörde yeterli bilgi ve tecrübesi

olmayan işçilerin tersanelerde çalıştırılması iş kazalarının artmasında etkili

olmuştur.

 

5.7.2. Tehlikeli Davranış (Kişisel Nedenler)

 

Tehlikeli davranışların kazalar üzerindeki etkisi incelendiğinde 46 ölümlü iş

kazasında toplamda %66 oranında, uzuv kayıplı ve yaralanmalı 34 iş

kazasında ise yaklaşık %78 oranında kazalar üzerinde etkisi bulunmaktadır.

Tersane işçilerinin büyük kısmının, tam olarak işe uygun olmadığı, bilgi,

nitelik ve eğitim açısından, yani iş yeteneği açısından yetersiz oldukları

bilinmektedir [3].

Oysa İSG Kanunun 17 inci maddesi tehlikeli ve çok tehlikeli işlerde yaptığı

işle ilgili mesleki eğitim almayan işçilerin çalıştırılması yasaklamıştır. Bu

maddenin gerekçesinde de;

“Mevcut düzenlemede, işyerlerinde genel çalışma şartları ve alınacak iş

sağlığı ve güvenliği ile ilgili gerekli eğitim ve bilgilendirmeye dair hüküm

bulunmasına rağmen, ağır ve tehlikeli işlerde çalışanların yapacakları işlerle

ilgili mesleki eğitim şartı aranmamaktadır. İşyerlerinde son zamanlarda bazı

iş kollarındaki iş kazalarının artışındaki temel sebeplerden birisi de mesleki

eğitim almadan ağır ve tehlikeli işlerde işçi çalıştırılması olduğu

görülmektedir. Buradan hareketle, bu işkollarında çalıştırılacak işçilere iş

öncesi eğitim verildiği takdirde eğitimli ve kalifiye işçi çalıştırılması ve iş

kazalarının önlenmesi hedeflenmektedir” denilerek bazı iş kollarındaki iş

kazalarının artışındaki temel sebeplerden birisinin de mesleki eğitim

alınmaması olduğu vurgulanmıştır. Burada bazı iş kolları olarak nitelendirilen

iş kolunun tersanelerin olduğundan hiç kuşku yoktur.

Diğer taraftan, iş yoğunluğu, fazla çalışma, açık havada soğuk, sıcak, yağış,

rüzgâr altında çalışma, yüksekte çalışma, kapalı ve dar alanlarda çalışmayla

birlikte, sosyal ve özlük haklarındaki olumsuzluklar, sık olarak işyeri ve iş

arkadaşı değişikliği gibi birçok neden, çalışanların iş motivasyonunu

azaltmakta, yaptığı işten zevk almamaya, memnuniyet duymamaya, kendisini

eserin değil sadece emeğin bir parçası olarak algılamasına neden olmaktadır

[3].

Bunun sonucu olarak da çalışanlar, işe konsantre olamamakta, riskleri

algılamakta ve bu risk algısının devamlılığını sağlamakta zorluk çekmektedir.

Tüm bu olumsuzluklar, iş yeteneği açısından da yeterli olmayan çalışanların

tehlikeli davranışlarına neden olmaktadır [3].

 

5.8. Kazalı İş İlişkisine Göre Dağılım

 

Tersanelerde yalnızca boyacılar, kaynakçılar ve demir-çelik işlerinde

çalışanlar gibi yalnız belli meslek gurupları değil aynı ortamda çalışan diğer

bütün işçilerde risk altındadır [4].

Bu çalışma çerçevesinde ölümün meydana geldiği 46 iş kazasında ve

ölümsüz 34 iş kazasında şöyle bir inceleme yapılmıştır. Kazaya maruz

kalanlardan, doğrudan kazanın meydana gelmesiyle sonuçlanan işi yapanlar

ile tesadüfi olarak geçen, başka bir bölümdeyken meydana gelen kazanın

etkisiyle kazalanan vb. gibi işi yapmayanlar da bu çalışma çerçevesinde

değerlendirilmiş olup sonuçlar dikkat çekicidir.

Şekil 5.13’te görüldüğü üzere ölümle sonuçlanan iş kazalarından yaklaşık

%70’i kazayla sonuçlanan işi yapıyorken kazalanmış, çarpıcı olan yanı ise

yaklaşık %19’u yapılan işle bir irtibatı yok iken ya da tesadüfen kazanın

olduğu bölgeden geçerken kazalanarak hayatını kaybetmiştir.

Şekil 5.13. Ölümlü iş kazalarında kazalı iş ilişkisine göre dağılım

Şekil 5.14’te görüldüğü üzere incelenen 34 uzuv kayıplı ve yaralanmalı iş

kazasında da yaklaşık benzer sonuçla karşılaşılmaktadır. 34 kazada

yaralanan işçilerden yaklaşık %18’i yapılan işle bir irtibatı yok iken ya da

tesadüfen kazanın olduğu bölgeden geçerken kazalanarak yaralanmış ya da

uzuv kaybına uğramıştır. Bu konu daha önce araştırma konusu edilmemiştir

ve kazalı iş ilişkisinde bilinmeyen nedenlerin istatistiğini de dağıttığımızda

tersanelerde kazaya maruz kalanların yaklaşık beşte biri işle hiçbir ilgisi yok

iken ölmüş, yaralanmış ya da hayatını kaybetmiştir.

Şekil 5.14. Yaralanmalı/uzuv kayıplı iş kazalarında kazalı iş ilişkisine göre

dağılım

Bunun nedenlerini tartışacak olursak tehlikeli durumlar (fiziksel nedenler)

başlığı altında belirttiğimiz gibi alan darlığı nedeniyle farklı bölümlerde

yapılması gereken birçok iş bir arada yapılmak zorundadır. Ayrıca taşeronluk

müessesesi nedeniyle birçok farklı işveren işçileri ve birçok farklı tehlike ve

riski barındıran işler aynı bölümde yapılmakta, tehlikeli bölümlere giriş çıkışlar

engellenememektedir.

 

5.9. Kaza Neden Kod İlişkisine Göre Dağılım

 

Yapılan birçok araştırma ve yayın şunu göstermektedir ki tersanelerde

meydana gelen kazalar bazı çeşitler üzerine yoğunlaşmaktadır. Tuzlada

2000-2008 yılları arasında yaşanan ölümlü iş kazalarının %32’si yüksekten

düşme; %18’i elektrik çarpması; %17’si malzeme çarpması/düşmesi; %13’ü

sıkışma ve diğer %10’u ise patlama nedeniyle meydana geldiği tespit

edilmiştir [32].

Şekil 5.15 ve Çizelge 5.3’te görüldüğü üzere bu çalışmada incelenen 2002-

2010 yılları arasında meydana gelen muhtelif 46 ölümlü kazada da buna

benzer sonuçlar elde edilmiştir. Yüksekten düşme sonucu meydana gelen

ölümler %30; bir veya birden fazla cismin sıkıştırması, ezmesi, batması ve

kesmesi sonucu ölümler %20; patlama ve yangın sonucu ölümler %15;

düşen cisimlerin çarpıp devirmesi sonucu ölümler %13 ve elektrik akımından

meydana gelen kazalar sonucu ölümler ise %9 oranında gerçekleşmiştir.

Şekil 5.15. Ölümlü iş kazalarının kaza kod ilişkisine göre dağılımı

Çizelge 5.3. Kaza neden kodları

200- Kaza Neticesi Zehirlenmeler

300- Kişilerin Düşmesi

400- Makinelerin Sebep Olduğu Kazalar

500- Patlama Sonucu Çıkan Kazalar

600- Normal Sınırlar Dışındaki Isılara Maruz Kalmak Veya Temas Etmek

700- Düşen Cisimlerin Çarpıp Devirmesi

800- Bir Veya Birden Fazla Cismin Sıkıştırması, Ezmesi, Batması, Kesmesi

900- Elektrik Akımından İleri Gelen Kazalar

1100-Vücudun Doğal Boşluklarına Yabancı Bir Cisim Kaçması

1400- Kazaların Sonradan Meydana Çıkan Akıbetleri

1600-Öldürme Ve Yaralama

1900- Diğer Nedenler

Türkiye genelindeki 2010 yılı iş kazalarına bakıldığında ilk sırayı %37’lik pay

ile bir veya birden fazla cismin sıkıştırması, ezmesi, batması, kesmesi

almaktadır. İkinci sırayı % 19 ile düşen cisimlerin çarpıp devirmesi

almaktadır. Üçüncü sırada ise kişilerin düşmesi %14 oranında

gerçekleşmiştir. Yangın ve patlamalar %3 ve elektrik akımı sonucu meydana

gelen kazalar %1’lik bir paya sahiptir [43].

Cisimlerin sıkıştırması ezmesi, batması ve kesmesi; cisimlerin çarpıp

devirmesi; kişilerin yüksekten düşmesi tersanelerde olduğu kadar Türkiye

genelinde de çözülmesi gereken sorunlardandır. Yani bu çeşit kazaların

meydana gelmesinde yaşanan sıklık, bu kazaların doğrudan tersanelerin

yapısal özelliklerden kaynaklanmamaktadır.

Yangın, patlama ve elektrik akımı kaynaklı kazalar ise tersanelerde toplamda

%24 iken; Türkiye genelinde bu kazaların toplamdaki payı %4 oranında

gerçekleşmektedir [43]. Yangın ve patlama ile elektrik akımı kaynaklı kazalar

tersane işyerlerinin yapısıyla doğrudan ilişkilidir. Tersanelerde özellikle gemi

inşasının gerçekleştirildiği gemi ve gemiye dair kısımlarda boya ve kaynak

işleri çoğunlukla görülen işlerdendir. Boya yapımında kullanılan kimyasallar

gemilerde kapalı ve dar ortamların fazlaca olmasıyla havalandırmasının çok

iyi yapılmadığı zamanlarda yangın ve patlama riski oluşturacak hale

gelmektedir. Gemi inşasında kullanılan bloklar elektrik iletkenliği olan çelik

malzemeden yapılması da elektrik iletiminden kaynaklı kazaların varlığını

arttırmaktadır.

Yangın ile patlamalar ve elektrik iletiminden kaynaklanan kazaların

önlenmesine özel çalışmalar yapılmalıdır. En yoğun rastlanan bu beş çeşit iş

kazası nedenleri incelendiğinde hemen hepsinde tehlikeli durumların varlığı

ve ağırlığı fazladır. Tehlikeli durumların ortadan kaldırılması ile bu kazaların

yaşanmasının önüne geçilebileceği tartışılmaz bir gerçektir.

 

5.10. Günlere Göre Dağılımı

 

 

 

Yapılan bir araştırmada meydana gelen iş kazaların günlere göre dağılımına

bakıldığında Cuma günü meydana gelen kazalar göze çarpmaktadır (Bkz.

Şekil 5.16.). Bu araştırmada yaşanan kazaların %52’si Cuma günü meydana

gelmiştir. Cumartesi, Pazar ve pazartesi günleri ise %7’lik bir pay almıştır. Bu

kazalar Salı, Çarşamba ve Perşembe günleri ise %4 oranında

gerçekleşmiştir [42].

Şekil 5.16. İş kazası gün dağılımı

Şekil 5.16’da görüldüğü gibi tersanelerle ilgili yaptığımız araştırmada ölümlü

kazalarda ölümün en yoğun olduğu Pazartesi günü birinci sırayı %26’lık

payla; ikinci sırayı ise %22’lik payla perşembe günü almaktadır. Uzuv kayıplı

ve yaralanmalı kazalarda ise haftanın perşembe günü %23 ile en fazla kaza

yaşanan gün olarak; Pazartesi ise %20 ile ikinci sırada dikkat çekmektedir.

Ölümlü ya da ölümle sonuçlanmayan kazaların tersanelerde Pazartesi ve

Perşembe günleri yoğunlukta olduğu anlaşılmaktadır.

Pazartesi günü tatil gününden sonra gelmesi ve hafta başı olması nedeniyle

işçinin genel olarak çalışma istek ve arzusunu oluşturan temel

motivasyonunun en düşük olduğu gün diyebiliriz. Tehlikeli davranışların

meydana gelmesinin önüne geçilmesinde en kritik gün pazartesi olarak bu

güne özel önem atfedilmesi gerekmektedir. Halk arasında bugün için yapılan

pazartesi sendromu yakıştırması aslında bu konuyla ilgili ipucu vermektedir.

Hafta başı günleri ya da tatil zamanlarından sonra işçileri direkt olarak işe

başlatmak yerine belli süreler işe yönelik ısındırıcı nitelikte ve işçiyi çalışmaya

motive edecek, işçinin çalışmaya olan motivasyonunu arttıracak nitelikte

uygulamalar yapmak pazartesi yoğunlukla yaşanan kazaların önlenmesine

yardımcı olacaktır.

Perşembe günü tersanelerde iş kazalarının fazla olmasının nedenlerini

tartışacak olursak şöyle bir yorum yapılabilir. Bilindiği üzere tersanelerde

yapılan çalışmalar özellikle çift cidarlı gemi zorunluluğu getirilmesiyle

yaşanan talep patlamasıyla çok büyük bir ivme kazanmıştır. Sipariş kaçırmak

istemeyen işverenler işlerin çabuk bitirilmesi adına işçileri uzun süreler ve çok

az istirahat süreleriyle çalıştırarak üretimin en önemli girdisi olan ve yetersiz

sayıda olan işgücü açığını kapatmak istemiştir. Ağır emek ve güç sarf eden

çalışanlar ayrıca uzun çalışma ve az istirahat süreleri neticesinde ortaya

çıkması beklenen fiziksel yorgunluk normalden daha çabuk ortaya

çıkmaktadır. Zira teknik personelin iş kazası nedenleri üzerine yapılan

araştırmada Cuma Gününde %52 oranında yaşanan iş kazası patlaması

tersanelerde Perşembe günü yaşanmaktadır [42].

Pazartesi günü yaşanan temel motivasyon eksikliği, Perşembe günü işçinin

fizyolojik yeteneğinde ve direkt motivasyonunda azalma olarak karşımıza

çıkmaktadır. Perşembe günleri yaşanan kazaların önüne geçebilmek için

işçilerin yasal süreleri aşan çalışma saatlerini yasal sınırlara çekmek ve

işçilere hak ettikleri istirahat imkânlarını sağlayarak fiziksel olarak

yorulmalarının erken yaşanmasının önüne geçmek bu günlerde yaşanan

kazaların azalmasına katkı sağlayacağı şüphesizdir.

Pazar günleri tatil olmasına rağmen birçok kaza bu günde yaşanmaktadır.

Pazar günleri az sayıda çalışan işçi olmasına rağmen bu gün yaşanan

kazaların sayısı oldukça fazladır. Pazar günü çalışan işçinin hem temel hem

direkt motivasyonunda düşüş yaşanacak ayrıca istirahat etmesi gereken

günde çalışan işçinin istirahat edememeden kaynaklanan fizyolojik

yeteneklerinde düşüş yaşanacaktır.

 

 

5.11. İşe Başlandıktan Sonraki Kaza Saatine Göre Dağılımı

 

Kazaların oluş saatlerine göre dağılımlarına bakıldığında, kazalardan

%37’sinin 13:00-15:00 saatleri arasında, %22,2’sinin ise 15:00-17:00 saatleri

arasında meydana geldiği görülmektedir. SSK (yeni SGK) istatistiklerine

göre, iş kazalarının büyük bölümü işe başlangıçtan sonraki ilk bir saatte

(%29) meydana gelmektedir. Yine, Müngen (1993) ve Altınsoy (1990) iş

kazalarının çoğunlukla öğlen ve akşam iş bitiş saatlerinde yoğunlaştığını

belirtmektedirler. Bu durum yorgunluk ve dikkat dağılmasının bir sonucudur

[42] .

Şekil 5.17. Ölümlü tersane iş kazalarının işe başlandıktan sonraki kaza

saatine göre dağılımı

Tersanelerde meydana gelen ölümlü iş kazaları incelendiğinde, işin ilk iki

saatinde kazaların yoğunlaştığı göze çarpmaktadır. İşe sabah başlayan

işçilerin işe yönelik direkt motivasyonlarında ve temel motivasyonlarında

yüksek bir düzey beklemek yanlış olur. Bu ise işçilerin tehlikeli davranışlar

sergileme eğilimlerini arttırmaktadır. Bu yüzden Kore tersanelerine yapılan

incelemede ziyaret edilen tersanede her gün işe başlamadan bütün işçilerin

bir araya toplanarak işe yönelik motivasyon sağlayıcı ve risklere yönelik algı

düzeylerini arttırıcı etkinlikler yapıldığına dair yetkili kişilerden bilgi

edinilmiştir. Bu yöntemin işçiyi doğrudan işe sokmadan yapılması gereken bir

uygulama olarak faydalı olacağı düşünülmelidir.

Şekil 5.17’de görüldüğü üzere ölümlü tersane iş kazalarıyla ilgili göze çarpan

bir diğer husus da beşinci saatteki artıştır. Beşinci saat genellikle öğle

yemeğinden sonraki ilk saati de kapsamaktadır. Öğle tatilinden sonra

kazalarda artış yaşanması bize şunu göstermektedir: Biyolojik olarak

yemekten sonra vücutta kanın sindirim sistemine pompalanan miktarında

artış meydana gelmektedir. Kanın sindirim sistemine pompalanması

yoğunlaşmışken hemen işe başlanması ve de yapılan işlerin kas gücü

gerektirecek ve kanın kaslara pompalanmasını gerektiren nitelik taşıması,

vücudun işi yapmaya yönelik fizyolojik yeteneklerinde eksikliğe neden

olmaktadır. Doktorların da günlük hayatta yemekten sonra ağır işe

girişilmemesi ya da spor yapılmamasına yönelik tavsiyesi de bu

doğrultudadır. Bundan dolayı öğle yemeklerinden sonra işçilerin bir müddet

istirahat ettirilip görece kas gücü gerektiren ağır işler yerine öncelikle daha

hafif işlere öncelik verilmesinde fayda olacağını düşünmekteyim.

Kazaların iş saatine göre dağılımıyla ilgili önemli bir noktada sekiz, dokuz ve

üzeri çalışma saatlerinde meydana gelen ölümlü kazaların çokluğudur (Bkz.

Şekil 5.17.). Sekiz ve üzeri çalışma saatinde meydana gelen ölümlü kaza

sayısı saati tespit edilmiş olan 37 kazadan 12’si yani neredeyse üçte bir

oranıdır. Uzun çalışma saatleri sonucu fiziksel ve zihinsel yorgunluk had

safhaya çıkmakta ve bu durum kazalara neden olmaktadır. İşçilerin günlük

çalışma saatlerinin yasal çerçevede belirtilen sınırlar içerisinde olmasının

sağlanması gerekmektedir.

 

5.12. Ölümlü İş Kazalarının Mevsimlere Göre Dağılımı: Yaz Ayları

 

Tersanelerde yapılan işlerin birçoğu açık alanlarda yapılmaktadır. Bu yüzden

çalışanların işlerini yaparken mevsimsel etkilerden doğrudan etkilendiği

açıktır. Bu yüzden hem ölümle hem de uzuv kaybı ve yaralanma ile

sonuçlanan tersane kazalarının meydana geldiği hava koşullarının

incelenmesi; kaza nedenlerinin izahında ya da tehlikeli durum ve

davranışlara kaynaklık etmesinin tespiti noktasında fayda sağlayacaktır.

Bu çalışma çerçevesinde incelenen 46 ölümlü ve 34 ölümle sonuçlanmayan

iş kazasının mevsimsel dağılımında göze çarpan kazaların oran olarak en

çok yaz aylarında ortaya çıkmasıdır (Şekil 5.18., Şekil 5.19.). Ölümle

sonuçlanan kazaların %43’ü ve ölümle sonuçlanmayan kazaların %35’i yaz

aylarında meydana gelmiştir.

Şekil 5.18. Ölümlü iş kazalarının mevsimlere göre dağılımı

Şekil 5.19. Yaralanmalı/uzuv kayıplı iş kazalarının mevsimlere göre dağılımı

Kazaların en çok yaz aylarında meydana gelmesi bu mevsimde meydana

gelen kazaların çeşidinde inceleme yapma ihtiyacı hissettirmiş ve bu konuda

yapmış olunan incelemede çarpıcı sonuçlar ile karşılaşılmıştır. Ölümlü

kazalardan yangın ve patlamaların %86’sı ve elektrik akımından meydana

gelen kazaların %100’ü yaz aylarında görülmektedir. Ayrıca düşen cisimlerin

çarpıp devirmesi sonucu yaşanan dokuz ölümlü iş kazasının yedisi yaz

aylarında, biri ilkbaharda ve diğeri kışın meydana gelmiştir. Kaza mevsim

ilişkisine dair yapılan varyans analizi sonucu Ek-1’de verilmektedir.

 

5.12.1. Yaz aylarında yangın ve patlamalar

Şekil 5.20’de görüldüğü üzere yangın ve patlamalar yaz aylarında

yoğunlaşmaktadır. Bilindiği üzere yanmanın üç unsuru vardır. Bu üç unsur

şunlardır:

1- Yanıcı Madde

2- Oksijen

3- Isı

Şekil 5.20. Yangın ve patlamaların mevsimlere göre dağılımı (ölümlü)

Patlama da hızlı gelişen ve yüksek basınç meydana gelmesiyle oluşan bir

yanma çeşididir. Tersanelerde hem yeni gemi inşasında hem de bakım ve

onarım yapılırken yoğun bir şekilde boya işleri yapılmakta ve birçok muhtelif

yanıcı, patlayıcı kimyasallar kullanılmaktadır. Kaynak işlerinde ve de kesme

işlerinde yakıcı özellikteki oksijen kaynağı da yoğun bir şekilde

kullanılmaktadır. Havada mevcut olan oksijen de yangının unsurları

açısından yeterli düzeydedir. Yazın sıcak hava ile yanıcı ve yakıcı gazların

buharlaşması fazlalaşmaktadır. Bazı tehlikeli gazlar ise havadan ağır

olduğundan belli noktalarda çökme yapıp birikebilmektedir. Üçüncü unsur

olan ısının ise yaz aylarında yanma olayının gerçekleşmesi açısından uygun

seviyelere ulaşma kabiliyeti artmaktadır. Bütün bu nedenlerden yanma ve

patlama sonucu meydana gelen kazaların yaz aylarında meydana gelmesi

tesadüflere bağlanamayacak bir realitedir. Bütün bu nedenler yaz aylarında

yanma ve patlama sonucu meydana gelen iş kazalarını arttırmaktadır.

 

5.12.2. Yaz ayları ve elektrik akımı kazaları

 

Elektrik akımından ileri gelen ölümlü kazaların hepsinin yaz aylarında

yaşandığına değinmiştik. Fakat incelenen 34 ölümle sonuçlanmayan kazada

elektrik çarpmasına rastlanmamaktadır. Mutlaka elektrik çarpması sonucu

ölümle sonuçlanmayan birçok kaza yaşanmıştır. Fakat kaza bildirim

mekanizmasının yeterince güçlü olmamasından, ölümle sonuçlanmayan

elektrik kazalarına bu inceleme çerçevesinde rastlanmaması bu kazaların

yaşanmamış olmasını değil bildirilmemiş olması ihtimalini güçlü kılmaktadır.

Çünkü tersanelerde elektrik ve elektriğin iletilmesine imkân sağlayacak

unsurların oldukça fazla olmasına rağmen ölümle sonuçlanmayan kaza

olmama ihtimali oldukça düşüktür. Üzerinde birçok işin yapıldığı gemilerin

elektriği iletme özelliği olan çelik malzemeden yapıldığını unutmamak

lazımdır. Elektrik akımından meydana gelen birçok kaza olmasına rağmen bu

sebeple meydana gelen ölümlü iş kazalarının hepsi yaz aylarında meydana

gelmiştir. Bunun nedenini ise incelenen kaza raporlarının ışığında şu şekilde

açıklanabilir: İnsan vücudunun elektriğe olan direnci temas noktasındaki

derinin direnci ve vücudun iç direncinden oluşur. Derinin direnç değeri, temas

noktasındaki derinin durumuna göre değişir. Bu değer derinin durumuna göre

birkaç yüz ohm ile birkaç milyon ohm arası değişmektedir. Kuru ve nasırlı

derinin direnci çok fazla; buna karşılık ince rutubetli ve sıyrılmış derinin

direnci çok düşüktür [44].

Yaz ayları sıcaklığın en fazla olduğu aylardır. Özellikle tersane bölgelerinin

deniz kıyısında olmasıyla nemin oluşması ve vücudun terlemesi en fazla yaz

aylarında gerçekleşmektedir. Elektriğe temas noktası olan derinin terden

dolayı elektrik direnci düşük olacak ve olası bir elektriğe temas sonucu

vücuttan geçen akım fazlalaşacaktır. Aynı nicelik ve nitelikteki elektriğe

maruz kalmak nemsiz ve kuru havada elektriğe temas eden derinin direncinin

fazla olması nedeniyle vücuttan geçen akımın az olmasına ve elektrik

akımının yaz ayları kadar ölümcül nitelik taşımamasına neden olacaktır. Bu

yüzden bütün ölümcül elektrik akımı kazalarının yaz aylarında meydana

gelmesi yerine yaşanan elektrik akımı kazalarının yaz aylarında ölümcül

niteliğe bürünmesi şeklinde ifade etmek çok daha doğru ve açıklayıcı bir

değerlendirmedir.

 

5.12.3. Yaz aylarında yüksekten düşmeler

 

Düşen cisimlerin çarpıp devirmesi sonucu meydana gelen ölümlü altı

kazadan beşi yaz aylarında biri ise ilkbaharda meydana gelmiştir. Ölümle

sonuçlanmayan düşen cisimlerin çarpması sonucu meydana gelen üç

kazadan ikisi yaz aylarında biri ise kışın meydana gelmiştir. Şekil 5.21’de

görüldüğü üzere toplamda bu çeşit dokuz kazadan yedisi (%78) yaz

aylarında gerçekleşmiştir. Bu bize şu veriyi sağlamaktadır: Yüksekte yapılan

çalışmaların büyük bir bölümü yaz aylarında gerçekleşiyor ki yüksekten

düşen cisim sonucu meydana gelen kazalar yaz aylarında yoğunlaşmaktadır.

Şekil 5.21. Düşen cisimlerin çarpıp devrilmesi sonucu oluşan iş kazalarının

mevsimsel dağılımı

Yüksekte yapılan çalışmalar yaz aylarında çoğunlukla yapılırken diğer bir

kaza çeşidi olan kişilerin yüksekten düşmesi sonucu meydana gelen

kazaların doğal olarak yaz aylarında yoğunlaşması beklenebilir, fakat Şekil

5.22’de görüldüğü üzere çıkan sonuçlar bu şekilde değildir.

Şekil 5.22. Yüksekten düşmenin mevsimlere göre dağılımı (ölümlü)

Şekil 5.22’de görüldüğü üzere 14 yüksekten düşme sonucu ölümün

gerçekleştiği iş kazasından %29’u ilkbahar, %29’u sonbahar aylarında, %21’i

yaz ve %21’i kış aylarında meydana gelmiştir. Yüksekte yapılan çalışmalar

yaz aylarında yoğunlaşıyorken kişilerin yüksekten düşmelerinin dağılımının

bu şekilde olmasının nedenlerini şu şekilde açıklayabiliriz. Kış aylarında

görece en az yoğunlukta yüksekte çalışmalar yapılmasına rağmen yüksekten

düşmeler sonucu ölüm gerçekleşmesi yaz aylarıyla eşit sayıdadır. Bunun

nedeni kışın düşük sıcaklık nedeniyle meydana gelecek buzlanmaların

yüksekte çalışanlar için kayıp düşme riskini arttıracak nitelikte tehlikeleri

meydana getirmesidir. Ayrıca soğuk hava koşullarında açık ortamlarda

yüksekte yapılan çalışmalar işçinin çalışma ortamında termal konforunun

olmaması nedeniyle çalışma motivasyonunu düşürecek bir etken olmakla

tehlikeli davranış sergilenme ihtimalini arttıran bir tehlikedir.

Sonbahar aylarında buzlanma kışın kadar beklenen düzeyde olmasa da

yüksekte çalışmalar için başka bir tehlike ortaya çıkmaktadır. Hava

akımlarının en güçlü olduğu sonbaharda güçlü rüzgâr ve fırtınaların meydana

gelmesi sonucu su üzerinde duran bir geminin iskelesinde çalışan bir işçinin

hem geminin muhtemel bir sarsıntı geçirmesi hem de üzerinde çalıştığı

iskelenin hava akımı nedeniyle sallanması sonucu dengesini yitirme riskiyle

karşı karşıyadır. İş müfettişlerince tutulan raporlarda bu gibi ifadelere

rastlanmakta ve rüzgârlı bir gün olması kazanın meydana gelme sebepleri

arasında görülmektedir. Bu gibi koşullar kaza nedenlerinden tehlikeli durum

sınıfına girmektedir ve tabi ki bunlar kazanın meydana gelmesinde mazeret

teşkil edebilecek nitelikte olmaktan uzaktır. Bu gibi durumların oluşmasının

önceden tahmin edilip gerekli önlemlerin alınması ya da önlemler riski

bertaraf etmiyor ise yüksekte çalışmanın hava koşulları düzelene kadar

ertelenerek işçinin risksiz işlere yönlendirilmesi gerekmektedir.

Yaz aylarında yüksekten düşmelerin nedenleri arasında bu çeşit işlerin yaz

aylarında nispeten fazla yapılması ve açık hava koşullarında yapılan

yüksekte çalışmalar sonucu işçinin sıcaklara maruz kalması sonucu çalışma

motivasyonunda düşme yaşanması gösterilebilir.

İlkbaharın ilk aylarında özellikle Mart’ta soğuk hava nedeniyle donma olayları

yaşanabileceği ve yüksekte yapılan çalışmaların havaların ısınmasıyla yaz

ayları kadar olmasa da yoğunlaşabileceği unsuru göz önünde

bulundurulmalıdır. Ayrıca mevsimsel geçişler nedeniyle vücut direncinin

azalması nedeniyle ve tehlikeli davranış sınıfında yer alan ve fizyolojik

yeterlilikte meydana gelen azalma; bahar aylarında yaşanan düşme

olaylarının nedenleri arasında düşünülmesi gereken bir unsurdur.

 

5.13. Ölümlü İş Kazalarının Kazanın Gerçekleştiği Yere Göre Dağılımı

 

Tersanelerde gemi inşasında yapılan işi, çalışılan mekânın değişip

değişmemesine bağlı olarak iki kısımda incelenebilir. Bir tersanenin yapılan

işin mekânının değişmediği atölye bölümü ve yapılan işin mekânının üretilen

ürün ile (gemi) değişkenlik gösterdiği gemi montajının yapıldığı bölümdür.

Her üretilen gemi, geminin boyutları, üzerinde yapılan işlerin çeşitliliği, işçi

sayılarının fazlalığı gibi nedenlerle adeta yeni bir işyeri niteliği kazanmakta,

hatta atölyede yapılan işlerin çok daha fazlasının yapıldığı bir işyeri niteliğini

taşımaktadır. Bundan dolayı tersane iş kazalarında göze en çok çarpan

sonuçlardan birisi ise kazanın nerede gerçekleştiğidir. Şekil 5.23.’te

görüldüğü üzere gemi inşasında yapılan işlerin gerçekleştirildiği yere göre iki

farklı yerde değerlendirildiğinde meydana gelen ölümlü iş kazalarının

yaklaşık %76’sı gemi üzeri/içi/iskelesi’nde meydana geldiği, geri kalan %24’ü

ise atölyede yapılan işlerde meydana geldiği ortaya çıkmaktadır. İş kazası

sayısı ile çalışılan yer ilişkisine dair yapılan hipotez testi sonucu Ek-2’de

verilmektedir.

Şekil 5.23. Ölümlü iş kazalarının kazanın gerçekleştiği yere göre dağılımı

Şekil 5.24’te görüldüğü üzere uzuv kayıplı veya yaralanmalı kazalara

bakıldığında ise meydana gelen kazalardan yaklaşık %53’ü atölye kısmında,

geri kalan %47’si ise gemi üzeri/içi/iskelesi’nde meydana geldiği tespit

edilmiştir. Tersane iş kazalarını kazanın gerçekleştiği yere göre

karşılaştırdığımızda ortaya çıkan sonuç şudur ki sabit olmayan doğrudan

gemi montajı ve inşasının yapıldığı gemi üzeri/içi/iskelesi ‘nde meydana

gelen kazaların atölyede meydana gelen kazalara nazaran ölümcül

nitelikteliği daha fazla olmaktadır.

Şekil 5.24. Yaralanmalı/Uzuv kayıplı iş kazalarında kazanın gerçekleştiği

yere göre dağılım

Gemiye ilişkin bir mekânda çalışan işçi geminin tamamlanarak yeni gemi

inşasının başlamasıyla ya da bakım ve onarımı biten bir geminin yerine yeni

bakım ve onarıma girecek gemide çalışmaya başlamasıyla yeni bir işyerinde

çalışmaya başlamış gibi değerlendirilmelidir. Üst bölümde incelediğimiz ve

işletme belgesi alınıp alınmadığına dair başlık ve işyerinin teftiş görüp

görmediğine ilişkin başlıkta ortaya konan sonuçlarda bu çerçevede

değerlendirilmelidir. İşletme belgesi işyerlerinin sabit bölümlerine

verilmektedir. Fakat Şekil 5.23’ten de anlaşılacağı gibi işlerin birçoğu hatta

ölümlü kazaların %76 oranında gerçekleştiği değişen çalışma bölümleri

aslında işletme belgesi alınırken yetkili memurlarca incelenmemiş ve iş

sağlığı ve güvenliği açısından eksikliler giderilmemiştir. Aynı şekilde bir

işyerinin teftiş görüp görmediği şu açıdan değerlendirilmelidir ki bir işletme

teftiş görse bile sadece sabit atölyelerdeki ve teftiş zamanında mevcut gemi

inşasındaki riskler ve tehlikeler tespit edilmiş olmaktadır. Bu nedenlerle

üretimine başlanan ya da bakım ve onarımı yapılacak her bir gemi için proje

aşamasında iken olası tehlikeler tespit edilmeli riskler değerlendirilmelidir. Bu

tehlikeler ve riskler belirlenirken sadece atölye kısmı değil gemi inşasıyla

ortaya çıkacak kapalı alanlar, yüksekte çalışmalar, hemzemin boşluklar vb.

tehlikeler ortaya konarak risk değerlendirilmesi yapılmalı, işçiler bu tehlike ve

risklerden haberdar edilmelidir. Aksi takdirde bir işyerinin teftiş görüp

görmediği ya da işletme belgesinin olup olmadığı gemi inşası sektöründe çok

da anlamlı olmamaktadır.

 

5.14. Ölümlü İş Kazalarının Gerçekleştiği Tarihteki Kazalının Yaşına

 

Göre Dağılımı

 

Türkiye genelindeki iş kazalarının Şekil 5.25’teki yaş-kaza ilişkisine

baktığımızda (SGK 2009-2010) şu değerlendirme yapılabilir: Yaş ile iş kazası

meydana gelme ilişkisi arasındaki ters oranlı korelasyon oldukça güçlüdür.

Düşük yaş gruplarında meydana gelen iş kazası en fazla iken yaş ilerledikçe

iş kazası sayısı düşmektedir. 18-24 yaş grubunda istihdam düşük olduğu için

iş kazaları doğal olarak az gibi görünse de yaş grubundaki çalışan sayısına

oranlama yapıldığında iş kazalarının yüksek oranda meydana geldiği

görülmektedir.

Şekil 5.25. Türkiye geneli iş kazalarının yaşa göre dağılımı (%)

Şekil 5.26’da görüldüğü üzere tersanelerde meydana gelen ölümlü ve diğer iş

kazasının yaşa göre dağılımına bakıldığında ise şu değerlendirmeler

yapılabilir. İş hayatına yeni adım atmış olanlar ve tecrübesiz işçi diye

nitelendirebileceğimiz 18-29 yaş grubunda gerçekleşen ölümlü kaza oranı bir

hayli fazladır. Bu oran ölümle sonuçlanmayan iş kazalarına baktığımızda da

aynı şekilde yüksek çıkmaktadır.

Şekil 5.26. Tersane iş kazalarının kazalının yaşa göre dağılımının işgücünün

yaşa göre dağılımı karşılaştırması

Tersanelerde meydana gelen kazaları, 30-34 yaş grubuna SGK istihdam

verilerine bakılıp değerlendirildiğinde bu yaş gurubu istihdam oranı yüksek

olmasına rağmen meydana gelen kazaların işçi sayısına göre en düşük

olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Bunun nedenini şu şekilde

yorumlayabiliriz. Bu yaş grubundaki çalışanlar tarafından tehlikeli davranış

sergilenmesi ihtimalinin en düşük olduğu gruptur. Şöyle ki 30-34 yaş

grubundaki işçilerin hem fiziksel güç hem de genel iş tecrübesi açısından en

olumlu noktada olduğu değerlendirilmesi yapılabilir.

Şekil 5.26’da 35-39 yaş grubundaki tersane kazaları bu yaş grubundaki genel

istihdam verilerine bakılarak incelendiğinde istihdam düşmesine rağmen 30-

34 yaş grubuna nazaran ölümlü kazalarda bir artış gözlemlenmektedir. Yaş

grubundaki artışla işçilerin tersanelerde görece daha nitelik gerektiren ve

daha riski yüksek işlerde (kaynak, boya vb.) çalıştırıldığı sonucu çıkarılabilir.

Ayrıca bu yaş grubu için fiziksel yeterlilik açısından azalmada değerlendirme

yapılırken göz önüne alınması gereken bir durumdur. Yine 40-44 yaş

grubunda çalışan sayısı azalmasına rağmen tersanelerdeki ölümlü iş kazaları

bu yaş grubunda ikinci yüksek noktasına ulaşmaktadır.

Yaş grubuna göre genel bir değerlendirilme yapılırsa tersanelerdeki ölümlü iş

kazaları oranı 25-29 yaş grubu işçiler için en yüksek seviyede; 30-34 yaş

grubu işçiler için ise yine bu yaş grubundaki istihdam rakamları yüksek

seviyede olmasına rağmen en düşük seviyede gerçekleşmektedir. 30-34 yaş

grubunda en düşük seviyede gerçekleştikten sonra bu kazalar 45-49 yaş

grubuna kadar istihdamdaki azalışa rağmen artış göstermektedir.

Tersanelerde uzun çalışma süreleri, emek yoğun işlerin fazlalığı, yetersiz

dinlenme vb. fiziksel dayanıklılık gerektiren işler yaş gruplarının yükselmesi

ve fiziksel anlamda dayanıklılığın azalmasıyla ölümlü kazalarda artışa neden

olmaktadır.

Tersanede gerçekleşen ölümle sonuçlanmayan kazalar ise Türkiye genelinde

kazaların yaş aralıklarındaki dağılımına 18-29 yaş grubu hariç paralel bir

seyir izlemektedir ve yaş artışı ile kazalar arasında ters yönlü bir ilişki ortaya

çıkmaktadır (Bkz. Şekil 5.26.).

Ölümlü kazalar 35 yaş grubundan sonra yükselişe geçmesine rağmen,

yaralanmalı/uzuv kayıplı kazalar Türkiye geneline paralel bir şekilde yaş

artışıyla azalan bir seyir izlemektedir. Tecrübeyle beraber yapılan işin niteliği,

zorluğu ve riski artmaktadır. Artan risk ile beraber tersanenin zor ve karmaşık

yapısı bir araya gelince bu yaş grubunda meydana gelen kazalar ölümcül bir

niteliğe bürünmektedir. Böylelikle risk düzeyi düşük kazalar tersanelerde yaş

arttıkça azalma gösterirken risk düzeyi yüksek kazalar 35 yaştan sonra artış

göstermektedir.

 

5.15. Çalışan Sayısına Göre Dağılımı

 

Bir tersanede aynı anda onlarca alt işveren tarafından çeşitli işler

yapılabildiğinden bunun da iş kazalarının önlenmesi için organizasyonel

tedbirleri almayı güçleştirmektedir. Bu değerlendirmenin destekleyici bir ayağı

ise ölümlü kazaların meydana geldiği işyerlerindeki işçi sayısıdır.

Şekil 5.27. Ölümlü iş kazalarının çalışan sayısına göre dağılımı

Şekil 5.27’de görüldüğü üzere 50’den az veya 50 ila 250 arasında işçisi

bulunan tersanelerde 12’şer (%26) ölümcül iş kazası meydana gelmiştir.

250’den fazla işçisi bulunan işyerlerinde ise 46 ölümcül kazadan 22’si (%48)

gerçekleşmiştir. Gemi inşasında çok sayıda işçi, alt işlere bölünmüş çok

sayıda işveren demektir. Çok sayıda alt işveren iş organizasyonunun

yapılamaması; aynı anda ya da ardarda yapılmaması gereken işlerin (kapalı

bir mekânda boya yapıldıktan sonra, hemen ardından yakın ya da aynı

alanda bir başka işverence kaynak işlerine başlanması vb.) aynı anda

yapılmasının önüne geçecek bir mekanizmanın olmaması veya olması

ihtimalinin zorlaşması demektir. Bu durum ise ölümlere ve kazalara adeta

davetiye çıkarmaktadır. İşyeri büyüklük kaza sayısı ile ilgili yapılan hipotez

testi sonuçları Ek-3’te verilmektedir.

 

5.16. Ölümlü İş Kazalarının Kusur Oranına Göre Dağılımı

 

Kaza kusur oranları Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı iş müfettişlerince

kaza sonucu belirlenen ve kazanın meydana gelmesindeki kusur oranı

dağılımını göstermektedir. Şekil 5.28’de belirtildiği gibi tersanelerdeki ölümlü

iş kazalarında asıl işveren %57 ve ölümsüz iş kazalarında %50 oranında

kusurlu bulunmuştur. Kazanın diğer unsuru işçiler ise ölümlü iş kazasında

yaklaşık %17 ve ölümsüz kazalarda ise yaklaşık %24 oranında kusurlu

bulunmuştur.

Kaza sayısı

Alt işveren olarak bilinen ama müfettiş raporlarında bağımsız işveren olarak

değil de üçüncü bir kişilik olarak görülen taşeron firmalara ölümlü kazalarda

atfedilen kusur %16, ölümsüz kazalarda ise %22 oranındadır. Teftiş raporları

incelendiğinde asıl işverene en çok işyerinde iç denetim ve kontrol

mekanizmasını kurmamak ile kusur atfedilmiştir. İç denetim sistemini

kurmayan işveren tehlikeli davranışlar sergileyen işçilerin bu davranışları

sergilemesine müsaade etmekle ve alınan tedbirlere uyulup uyulmadığını

kontrol etmemekle kusurlu sayılmaktadır. Çünkü 6331 sayılı İSG Kanunu’nun

Madde 4’ünde “İşyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine uyulup

uyulmadığını izler, denetler ve uygunsuzlukların giderilmesini sağlar.” hükmü

gereği bu iç denetim ve kontrol mekanizmasını kurmakla mükellef olmaktadır.

Bu başlıkta tartışma konusu olabilecek diğer bir husus ise meydana gelen

çoğu kazalar alt işveren işçisi olmasına rağmen kusur oranları neden

çoğunlukla asıl işverene verilmiştir? 4857 sayılı İş Kanununun Madde 2’sinde

alt işverenliği bazı koşullara bağlamıştır. Bir işin asıl işverence alt işverene

verilebilmesi için üretilen mal ve hizmete ilişkin yardımcı bir iş veya asıl işin

bir bölümü ise de işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık

gerektiren iş olması gerekmektedir [36].

Ayrıca “asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu

Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş

sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur”

hükmü ile asıl işverene alt işveren işçisi için doğan hak ve yükümlülükler

nedeniyle sorumluluk vermiştir [36].

Şekil 5.28. Ölümlü iş kazalarının kusur oranına göre dağılımı

İş Kanunu’nun bu hükümleri çerçevesince tersanede asıl işverence alt

işverene yaptırılan birçok işte asıl işveren-alt işveren ilişkisi kurulması

hukuken mümkün gözükmemektedir. Çünkü alt işverence yaptırılan birçok iş

ne teknolojik gerek ile uzmanlık gerektirmekte ne de asıl iş için yardımcı bir iş

olma niteliğini taşımaktadır.

Bundan dolayı kanun hükümleri çerçevesinde iş müfettişlerince tersanelerde

kurulan asıl işveren-alt işveren ilişkisi muvazaalı görülmektedir ve alt işveren

işçisi, meydana gelen bir ölümlü kaza yahut yaralanma durumunda en baştan

beri asıl işverenin işçisi gibi değerlendirilmektedir. Bu nedenle hukuki

anlamdaki işveren (uygulamada asıl işveren) hemen hemen bütün kazalarda

kusurlu bulunmuştur.

 

5.17. Ölümlü İş Kazalarının Mesleki Eğitim Durumuna Göre Dağılımı

 

İSG Kanunun 17 inci maddesi gereği mesleki eğitim alma zorunluluğu

bulunan tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işlerde, yapacağı işle ilgili

mesleki eğitim aldığını belgeleyemeyenler çalıştırılamaz. Tersanelerde

yapılan işlerin çoğunluğu çok tehlikeli ve tehlikeli işlerden sayılmaktadır.

%

Ölümlü ve yaralanma veya uzuv kayıplı kazalılarının mesleki eğitim alıp

almadıklarına dair iş müfettiş raporları incelenmiş olup istatistiki bir anlam

taşıyacak nicelikte veriye ulaşılamamıştır.

 

5.18. Ölümlü İş Kazalarında İşçinin İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitimi Alıp

Almamalarına Göre Dağılım

 

Tersanelerde işveren veya işveren vekilleri çalıştırdıkları işçilere iş sağlığı

güvenliği ile ilgili eğitimler vermek zorundadır. Çalışanların İş Sağlığı ve

Güvenliği Eğitimlerinin Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik gereği

“işverenler, işyerlerinde sağlıklı ve güvenli çalışma ortamının tesis edilmesi

için gerekli önlemleri almakla yükümlüdürler. Bu amaçla, işverenler,

çalışanları, yasal hak ve sorumlulukları konusunda bilgilendirmek, onların

karşı karşıya bulundukları mesleki riskler ve bunlarla ilgili alınması gerekli

tedbirler konusunda işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği eğitim programlarını

hazırlamak, eğitimlerin düzenlenmesini, çalışanların bu programlara

katılmasını sağlamak ve verilecek eğitim için uygun yer, araç ve gereç temin

etmekle yükümlüdürler” [45].

Eğitimin amacı, işyerlerinde sağlıklı ve güvenli bir ortamı temin etmek, iş

kazalarını ve meslek hastalıklarını azaltmak, çalışanları yasal hak ve

sorumlulukları konusunda bilgilendirmek, onların karşı karşıya bulundukları

mesleki riskler ile bu risklere karşı alınması gerekli tedbirleri öğretmek ve iş

sağlığı ve güvenliği bilinci oluşturarak uygun davranış kazandırmaktır.

“İşyerinde çalışan her bir işçinin görevini en iyi bir biçimde yerine

getirebilmesi için sahip olması gereken bilgi, beceri, davranış ve tutumlarının

ayrı ayrı ve ölçülebilir bir biçimde ortaya konması esastır. Bireysel seviye

analizi yapılarak işçinin eğitim öncesi seviyesi ve alması gereken eğitimler

tespit edilir” hükmü gereği eğitimlerin işçilerin algılayabileceği şekilde işçilere

verilmesi gerekmektedir [45].

Ayrıca aynı yönetmeliğin 6. Maddesi “verilen eğitimler değişen ve yeni ortaya

çıkan risklere uygun olarak yenilenir” şeklinde hüküm ifade etmektedir. Bu

hükmü tersaneler üzerinden değerlendirecek olursak her bir yeni gemi inşası

adeta yeni bir işyeri niteliği kazanmakta ve değişen şartlara göre eğitimlerin

yenilenmesi gerekmektedir.

Ayrıca aynı yönetmeliğin 12. Maddesi “verilen eğitimin sonunda bir ölçme ve

değerlendirme yapılır. Değerlendirme sonuçlarına göre eğitimin etkin olup

olmadığı belirlenerek yeni eğitime ihtiyaç duyulup duyulmadığına karar verilir

gereği her eğitimden sonra bir değerlendirme yapılmalıdır.

Şekil 5.29. İş kazaları sonucu ölen işçilerin İSG eğitimi alıp almamalarına

göre dağılım

Şekil 5.29 ve Şekil 5.30’da görüldüğü üzere hem ölümlü hem de ölümsüz iş

kazalarında kazaya uğrayan işçilerden eğitim alanların oranı bir hayli yüksek

çıkmaktadır. Bunun anlamının yapılan eğitimlerin işçiler üzerinde risk

algılarını arttıracak ve onların tehlikeli davranış sergilemelerinin önüne

geçecek nitelikte ve nicelikte olmaması olduğu açıktır. Mevzuat hükümleri

çerçevesinde iş müfettişleri tarafından işçinin eğitim aldığına dair bir belge

sonucu işçi eğitim aldı olarak nitelendirilmektedir. Bu durum istatistiklerde çok

da gerçekçi olmayan sonuçların ortaya çıkmasına sebebiyet vermektedir.

Şekil 5.30. Yaralanmalı/Uzuv Kayıplı iş kazasına maruz kalan işçilerin İSG

eğitimi alıp almamalarına göre dağılımı

Eğitim düzeyi yüksek olmayan ve risk algısı düşük olan bir işyerinde iş sağlığı

ve güvenliği bilinci oluşturmak ve işçilere uygun davranış kazandırmak zor

olması beklenen bir durumdur. Bu yüzden verilen iş sağlığı ve güvenliği

eğitimlerinin planlaması doğru yapılmalı eğitimlerden sonra işçiler verilen

eğitimlerle ilgili değerlendirmeye tabi tutulmalı değerlendirme sonucu verilen

eğitimlerin işçiye yeteri kadar katkı sağlamadığı anlaşılırsa eğitimler tekrar

verilmelidir. İşverence verilen eğitimlerin işçiler tarafından uygulanıp

uygulanmadığı kontrol ve takip edilmeli ve iş sağlığı ve güvenliği bir kültür

haline gelene kadar bu takip ve kontrol devam etmelidir. Aksi takdirde iş

kazaları eğitim alan işçilerde bile yüksek oranlarda çıkmaya devam edecektir.

 

5.19. Ölümlü İş Kazalarında İşçilerin (Çalışanların) Tecrübelerine Göre

Dağılım

 

İş kazalarının tehlikeli durum veya tehlikeli davranışların ayrı ayrı meydana

gelmesinden ya da her ikisinin aynı anda ortaya çıkmasından

kaynaklandığından daha önceki bölümlerde bahsetmiştik. Tehlikeli

davranışlar ise iş yeteneği ve iş motivasyonu olarak ikiye ayrılmaktaydı.

İşçinin tecrübesi, hem iş yeteneğini hem de iş motivasyonunu doğrudan

etkilemektedir. Fakat Şekil 5.31.’e ve Şekil 5.32.’ye bakıldığında işçinin

tecrübeli olmasının iş kazalarının önlenmesinde yeterli olmadığı

anlaşılmaktadır. Çünkü uzun çalışma süreleri ve yetersiz istirahatler de

tehlikeli davranışların ortaya çıkmasında doğrudan etkilidir. Eğer tehlikeli

davranışlar tamamen yok edilmek isteniyorsa tecrübeyle beraber işçinin işe

motivasyonu ve iş yeteneğinin de yüksek olması gerekmektedir.

Şekil 5.31. Ölümlü iş kazalarının işçilerin (çalışanların) tecrübelerine göre

dağılım

Şekil 5.32. Yaralanmalı/uzuv kayıplı iş kazalarının işçilerin (çalışanların)

tecrübelerine göre dağılım

Tersanede meydana gelen birçok iş kazasında tehlikeli davranışların kaza

sebeplerinden olduğu üst başlıklarda tartışılmıştır. Eğer tehlikeli durumlar

ortadan kaldırılmaz ve işçinin iş motivasyonunu arttıracak şekilde istirahat

süreleri yeterli hale getirilmez ve uzun çalışma saatleri kanuni sınırlar

çerçevesinde düzenlenmezse işçinin tecrübeli olmasının tek başına kazaların

önüne geçemeyeceği açıktır.

 

  1. SONUÇ

Tersanelerde meydana gelen kazalarda kazaya maruz kalan işçilerden

yaklaşık %20’si yapılan işle doğrudan ilgisi olmayan işçiler olduğu bu

çalışmayla saptanmıştır. İş kazasına maruz kalanların %20’sinin doğrudan

işle ilgisinin olmamasında organizasyonel eksikliklerin varlığı açıktır.

Yapılması gereken, her işçinin çalışma yapacağı alanların belirlenmesi bu

alanlar dışında ve tehlikeli alanlara giriş çıkışların belirli şartlara bağlanarak

kısıtlanması ve kontrollü bir şekilde gerçekleştirilmesidir. Farklı işveren

işçilerinin yapacakları işlerin, çalışma yerlerinin önceden planlanması

yapılmalıdır. Ayrıca ana işveren tarafından, bütün alt işverenlerin işleri dâhil

bütün çalışmaların günlük/haftalık planlamasını yapacak bir koordinatörün

atanması gerekmektedir.

Tersanelerde yaşanan iş kazalarının gün dağılımına baktığımızda Pazartesi

ve Perşembe günlerinde diğer günlere oranla fazlalık tespit edilmiş ve bunun

nedenleri ile ilgili yorumlar yapılmıştır. Pazartesi günleri işçinin temel

motivasyonu eksik olması bunun nedenlerinden biri olarak gösterilebilir.

Tersaneler pazartesi günleri işçilerin, temel motivasyonunu arttırıcı nitelikte

işe başlamadan önce kendi yapısına uygun uygulamalar yapmalı ve işçiyi

çalışmaya ısındırmalı, motive etmelidir.

Perşembe günleri sıklaşan kazaların nedenleri ise işçilerin yoğun ve uzun

çalışma süreleri, yetersiz istirahat imkânları yüzünden beklenenden çabuk

yorulmaları ve fizyolojik olarak yapılan işi kaldıramamalarıdır. Böylelikle

işçinin işe yönelik direkt motivasyonunda da düşme yaşanmakta ve hafta

sonları görülmesi beklenen yorgunluk bu nedenlerden Perşembe günü

meydana gelmektedir. Buna yönelik çözüm ise işçilerin günlük, haftalık

çalışma saatlerinin kanuni sınırlar çerçevesinde belirlenen sürelere uyularak

azaltılması istirahat sürelerinin arttırılmasıdır. Böylece kişisel nedenlerden

olan direkt motivasyonda ve fizyolojik yeterlilikte meydana gelen artış

kazaların azalmasına katkı sağlayacaktır.

Tersanelerde yaşanan ölümlü iş kazaların günün saatleri dağılımına

bakıldığında özellikle ölümlü kazalarda ilk iki saat ve öğleden sonraki ilk saat

yani beşinci saatteki yükseklik göze çarpmaktadır. Bunun nedeni işçilerin işe

yönelik ilk saatlerde temel motivasyonlarının eksikliği ve öğleden sonraki ilk

saatte ise yemekten sonra fizyolojik yeteneklerinde düşüşün beklenmesi

olarak gösterilebilir. Ters bir bakış açısıyla ölümlü kazalar en az üçüncü ve

dördüncü saat diliminde yaşanmaktadır. Bunun nedeni bir önceki cümlede

belirtilen kaza nedenlerinin (temel motivasyon ve fizyolojik yetenekteki düşüş)

bu saat diliminde en az etkili olması yani üçüncü ve dördüncü saatte işe

yönelik motivasyonlarının artmış olması ve fiziksel olarak yorgunluğun düşük

seviyelerde olmasıyla kazalar en düşük seviyede yaşanmaktadır. Bu yüzden

sabahları işe başlanmadan işçilerin işe yönelik temel motivasyonlarını arttırıcı

uygulamalar yapılmalı, öğle yemeğinden hemen sonra işe başlanmamalı, bu

mümkün değil ise doğrudan ağır işler yerine görece hafif işler işçilere

gördürülmelidir.

Sabahları işçilerin işe başlamasından önce gece boyunca oluşma ihtimali

olan tehlikeli durumların yokluğu görevlilerce garanti edilmelidir. Örneğin

incelenen kaza raporlarında gece boyunca gaz sızmasının yaşanması ve

ertesi gün işe başlanmadan bu sızıntının tespit edilmeyip işe doğrudan

başlanması nedeniyle yaşanan ölümlü kazalara da rastlanmıştır.

Sekiz ve üzeri çalışma saatlerinde tespit edilebilen ölümlü iş kazalarının

yaklaşık üçte bir oranında yaşandığı sonucuna ulaşılmıştır. Bunun nedeni de

ağır çalışma koşulları, uzun mesai saatleri ve yetersiz dinlenmenin kaza

nedenlerinden tehlikeli davranışla ilgili fizyolojik yetersizliğe sebebiyet

vermesinin olduğu açıktır. Bu yüzden işçilerin çalışma saatlerinin ve istirahat

zamanlarının mevzuatta belirtilen sürelere uygun şekilde düzenlenmesi

gerekmektedir.

Bu çalışma çerçevesince yapılan istatistiki çalışmalar ile görülmektedir ki yaz

aylarıyla patlama ve yangın ile elektrik akımı sonucu ölümler adeta

özdeşleşmektedir. Görüldüğü üzere tersanelerde yapılan işlerin birçoğunun

açık havada yapılması neticesinde mevsimsel şartlar işçiyi ve çalışma

koşullarını (tehlikeli durum ve tehlikeli davranışları) doğrudan etkilemektedir.

Burada çıkarılması gereken en önemli sonuç tersanelerde işveren tarafından

mevsimsel risk değerlendirilmesi yapılmalıdır. Her mevsimde yapılacak işler

ve muhtemel tehlikeler önceden tespit edilip riskleri bertaraf etmeye yönelik iş

planlamaları bu doğrultuda yapılmalıdır. Yangın, patlamalar ve elektrik akımı

kaynaklı iş kazalarının meydana gelmemesi için yaz aylarında özel önlemler

alınmalıdır.

Ölümlü tersane iş kazalarının gerçekleştiği çalışma alanı iki gruba ayrılarak

incelenmiştir. Birincisi tersanelerin sabit atölye kısmı ve ikincisi gemi inşaatı

ile doğrudan ilişkili ve ürünün üretilmesiyle değişkenlik yaşanan gemi

üzeri/içi/iskelesi’dir. Yaşanan ölümlü iş kazaları yaklaşık %76’sı değişken

kısımda meydana gelirken, atölye kısmında meydana gelen kazalar yaklaşık

%24’tür. Ölümlü iş kazalarını azaltmak için tersane işverenleri her bir gemi

inşasına başlamadan geminin tasarım aşamasında ya da bakım ve onarımı

gerçekleştirilecek her gemi için risk değerlendirmesi yapmalı ve belirlenen

tehlike ve risklerle ilgili tedbirler alınmalıdır. İşçiler bu tehlike ve risklerle ilgili

İSG eğitimine tabi tutulmalıdır. İnşasına başlanacak her bir gemi için

oluşacak tehlikeli boşluklar, patlama, yangın meydana gelebilecek kapalı

alanlar vb. tehlikeler işçilere anlatılarak işçilerin tehlike ve risk

farkındalıklarının arttırılması sağlanmalıdır.

Ayrıca gemi kızakta iken gemi üzerinde yapılan işlerin azaltılması da bu

kazaların azalmasında etkili olacaktır. Ancak bu ileri teknoloji gerektiren bir

üretim şeklidir ve bunun yapılabilmesi için yeni yatırımların yapılmasına

ihtiyaç duyulmaktadır.

Tersanelerdeki iş kazaların yaşa göre dağılımına bakıldığında hem ölümle

sonuçlanan (%38) hem de sonuçlanmayan (%31) kazaların 25-29 yaş

grubunda en çok yaşandığı sonucuna ulaşılmıştır. Bunun nedeni bu yaş

grubu çalışanların hem iş yeteneğini hem de iş motivasyonunu etkileyen

tecrübe ve bilginin en az düzeyde olduğu grup olmasıdır. Bunun için bu yaş

grubu işçilere yönelik eğitimlere daha fazla önem verilmeli ve bu işçilere

yönelik özel tedbirler alınmalıdır. Hatta iç denetim mekanizmaları bu yaş

grubunun tehlikeli davranışlar sergilemesi ihtimalinin fazlalığı dikkate alınarak

oluşturulmalıdır.

İşçilere verilen İSG eğitimlerinin iş kazalarının önlenmesinde yeterince katkı

sağlamadığı sonucuna varılmıştır. Verilecek eğitimlerin planlamasının iyi

yapılması, işçinin eğitim sonucu değerlendirmeye tabi tutulması ve

gerekiyorsa eğitimin tekrarlanması gerekmektedir. Ayrıca verilen eğitimler

işçiler tarafından içselleştirilene kadar işçilerin gözetim altında tutulması

gerekmektedir.

 

KAYNAKLAR

  1. 03.11.2008 tarihli ve 27043 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmış olan

PETROL Tankerlerinin Çift Cidar Veya Eşdeğer Tasarım Şartlarının

Uygulama Esasları ve Kabotajda Çalışan Petrol Tankeri

Operasyonlarının Emniyetli Yürütülmesi Hakkında Yönetmelik,T.C.

Başbakanlık, Ankara, (2008)

  1. MARPOL 73/78 1978 Protokolü ile tadil edilmiş Gemilerden Kirlenmenin

Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi, Akademi Denizcilik, İstanbul,

(2004)

  1. TBMM, “Gemi İnşa Sanayisindeki İş Güvenliği ve Çalışma Şartları

Sorunlarının Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi

Amacıyla Kurulan TBMM Meclis Araştırması Komisyonu Raporu”; Dönem

23, Yasama Yılı 2, Sıra sayısı 295, sayfa sayısı 226, TBMM, Ankara,

(2008)

  1. Baginsky E., “Occupational Ilness and Accidents Reported from

California Shipyards”, Occupational Health Section, California State

Department of Health, 271-279 (1976)

  1. Näsänen M., Saari J., “The effects of positive feedback on housekeeping

and accidents at a shipyard”, Journal of Occupational Accidents, 8(4):

237-250 (1987)

  1. Taylan M., “Tersanelerde Meydana Gelen İş Kazaları Ve İş Güvenliği”,

Gemi İnşaatı Ve Deniz Teknolojisi Teknik Kongresi, İTÜ, İstanbul,

2:270-281 (2008)

  1. Tezdoğan T., Taylan M., “Tersanelerdeki İş Kazalarının İstatistikî Olarak

İncelenmesi”, Gemi ve Deniz Teknolojisi, Nisan (2009)

  1. İnternet: İngiltere İş Sağlığı ve Güvenliği kuruluşu (HSE), “Accident

Statistics for Shipbuilding and Ship Repair”

http://www.hse.gov.uk/aboutus/meetings/committees/ships/031203/49ac

cstats.pdf

  1. Barlas, B., “Shipyard fatalities in Turkey”, Safety Science, 50: 1247–

1252 (2012)

  1. Toprak O., “Tuzla Gemi İnşa Endüstrisinde Ölümlü İş Kazalarının

Analizi”, Yüksek Lisans Tezi, Karabük Üniversitesi Fen Bilimleri

Enstitüsü, Karabük, 57-61 (2009)

  1. Duyar G., “İş Sağlığı ve Güvenliği (Tuzla Tersaneleri Örneği)”, Yüksek

Lisans Tezi, Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kocaeli,

142-148 (2010)

  1. Özdemir N., “Gemi Sanayinde İş Güvenliği Yönetimi ve OHSAS 18001

Uygulaması”, Yüksek Lisans Tezi, Yıldız Teknik Üniversitesi Fen

Bilimleri Enstitüsü, İstanbul, 57-65 (2009)

  1. Ömür M., “Tuzla Tersaneleri İşçilerinde Ölümcül İş Kazası Riski Algısı ve

Stres”, Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler

Enstitüsü, Ankara, 76-106 (2010)

  1. Tiryaki D., “İş Sağlığı ve Güvenliğindeki Gelişmeler: Altınova Tersaneleri

Çalışanlarının Farkındalıklarının Değerlendirilmesi”, Yüksek Lisans Tezi,

Yalova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yalova, 76-106 (2011)

  1. Aydın F., “İş Sağlığı ve Güvenliği Kavramının Toplam Kalite Yönetimi

Açısından İrdelenmesi ve Gemi İnşaa Sanayinde (Tuzla Tersaneler

Bölgesi) Bir Araştırma”, Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi

Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 76-106 (2011)

  1. Alduntaş E., “Tersane İşçilerinde Mesleki Sağlık Risklerinin Belirlenmesi”,

Uzmanlık Tezi, Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı

Anabilim Dalı, İstanbul, 73-85, (2009)

  1. Şener V., Occupational Safety & Health Implications On Work Efficiency:

A Case Study On ’’Gemi İnşaa San. A.Ş.’’, Yeditepe University

Graduate Institute Of Social Sciences, İstanbul, 119-127 (2009)

  1. ILO Introductory Report: Global Trendsand Challenges on OHS (XIX

World Congress on Safety and Health at Work), Dünya Çalışma Örgütü,

İstanbul, (2011)

  1. WHO/Europe, European HFA Database, Dünya Sağlık Örgütü, January

(2009)

  1. İnternet :Türkiye İstatistik Kurumu “SGK 2013 İstatistik Yıllığı Tablo 3.1,

3.4 ve 3.18”

http://www.sgk.gov.tr/wps/portal/tr/kurumsal/istatistikler

  1. İnternet: Türkiye İstatistik Kurumu “SGK 2013 İstatistik Yıllığı Tablo 1.9”

http://www.sgk.gov.tr/wps/portal/tr/kurumsal/istatistikler

  1. İnternet: Türkiye İstatistik Kurumu “SGK 2013 İstatistik Yıllığı Tablo Tablo

3.41”

http://www.sgk.gov.tr/wps/portal/tr/kurumsal/istatistikler

  1. Cuscio, Nayne F., Managing Human Resources. 5. Edition Irwin

McGrawHill, (1995)

  1. Gülhan, Buket., “Bir Ağır Metal Üretim Fabrikasında İş Kazası Geçirme

Sıklığı ve İlişkili Etmenler”, Yüksek Lisans, Gazi Üniversitesi Sağlık

Bilimleri Enstitüsü, Ankara, (2008)

  1. Cankurt M., “İş Yeri Çalışma Sistemi ve İşyeri Fiziksel Faktörlerin İş

Kazaları Üzerindeki Etkileri”, TUHİS İş Hukuku ve İktisat Dergisi, 6 (20)

: 1(2007)

  1. DTO, “İstanbul ve Marmara, Ege, Akdeniz, Karadeniz Bölgeleri Deniz

Ticaret Odası”, 2010 Yılı Deniz Sektör Raporu Yayın No:81, İstanbul,

88-108 (2011)

  1. İnternet: ILO Ansiklopedisi, 3.Cilt 15.Bölüm “Gemi ve Tekne İnşası ve

Tamiri”

http://www.ilo.org/safework_bookshelf/english?d&nd=170000102&nh=0

  1. TC Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu Başkanlığı,

“Tersanelerde İş Sağlığı ve Güvenliği Teftiş Projesi–2 Genel

Değerlendirme Raporu”,ÇSGB, 21:40, Ankara,(2007).

  1. DPT IX. KALKINMA PLANI (2007–2013), “Gemi İnşa Sanayi Özel İhtisas

Komisyonu Raporu”, DPT, s.150, Ankara, (2006)

  1. Bakacak M.,”Gemi İnşa Ve Onarım Faaliyetlerinde Meydana Gelen

Kazaların Analizi”, Tezsiz Yüksek lisans Projesi, Dokuz Eylül

Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir (2007)

  1. TMMOB Gemi Mühendisleri Odası İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği

Komisyonu, “Türkiye Gemi İnşa Ve Bakım-Onarım Sanayisinde İşçi

Sağlığı Ve İş Güvenliğine Bakış”, Gemi İnşaatı Ve Deniz Teknolojisi

Teknik Kongresi Bildiriler Kitabı, s.454-470, (2008)

  1. Devlet Denetleme Kurulu Araştırma Ve İnceleme Raporu, “Tersanecilik

Sektörü ile İş Sağlığı ve Güvenliği Açısından Tuzla Tersaneler Bölgesinin

İncelenmesi ve Değerlendirilmesi Hakkında”, T.C. Cumhurbaşkanlığı,

(2008)

  1. İnternet: GİSBİR, İstatistikî Bilgiler, yıllara göre istihdam, 2012

http://www.gisbir.com

  1. İnternet: GİSBİR, İstatistikî Bilgiler, yıllara göre ihracat, 2012

http://www.gisbir.com

  1. 04.12.2009 tarih 27422 sayılı R.G.’de yayımlanan Mülga İşletme Belgesi

Hakkında Yönetmelik, T.C. Başbakanlık, Ankara,(2009)

  1. 22.05.2003 tarihli ve 25134 sayılı R.G.’de yayımlanan 4857 sayılı İş

Kanunu, T.C. Başbakanlık, Ankara ,(2003)

  1. 16.06.2004 tarih 25494 sayılı R.G.’de yayımlanan Mülga Ağır ve

Tehlikeli İşler Yönetmeliği, T.C. Başbakanlık, Ankara, (2004)

  1. TC Yargıtay Hukuk Genel Kurulu “2004/10-233 E., 2004/262 K. Sayılı

Karar”, Yargıtay Başkanlığı, Ankara, (2004)

  1. Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu, ”TİSK’in Genel Görüşleri”

,s.14, ( 2011)

  1. Tuzla Tersaneler Bölgesi İzleme ve İnceleme Komisyonu,“Tuzla

Tersaneler Bölgesi’ndeki Çalışma Koşulları ve Önlenebilir Seri İş

Kazaları Hakkında Rapor”, DİSK Limter-İş-TMMOB İstanbul İKKİstanbul

Tabip Odası, İstanbul İşçi Sağlığı Enstitüsü, s.26-34 (2008)

  1. 29.12.2012 tarih 28512 sayılı R.G.’de yayımlanan İş Güvenliği

Uzmanlarının Görev, Yetki, Sorumluluk Ve Eğitimleri Hakkında

Yönetmelik Eğitimleri Hakkında Yönetmelik, (2012)

  1. Aybek, A., Güvercin Ö., Hurşitoğlu Ç., “Teknik personelin iş kazalarının

nedenleri ve önlenmesine yönelik görüşlerinin belirlenmesi üzerine bir

araştırma ”, KSÜ Fen ve Mühendislik Dergisi, 95-96 (2003)

  1. İnternet: Türkiye İstatistik Kurumu “SGK 2010 İstatistik Yıllığı_Tablo

1.3.8”

http://www.sgk.gov.tr/wps/portal/tr/kurumsal/istatistikler

  1. Elektrik Akımı, Bayram M.,İlisu İ.,”Elektrik Akımının İnsan Üzerine Etkisi,

Elektrik Tesislerinde Güvenlik ve Topraklama”, TMMOB Elektrik

Mühendisleri Odası, (1995)

  1. 15.05.2013 tarih ve 28648 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan

Çalışanların İş Sağlığı Ve Güvenliği Eğitimlerinin Usul Ve Esasları

Hakkında Yönetmelik, T.C. Başbakanlık, Ankara, (2013)

EKLER

EK-1. Kaza Mevsim İlişkisi

İkiden fazla grubun ilişkisi olup olmadığını sadece grupların ortalamalarına

bakarak tespit edemeyiz. Çünkü grupların ortalamaları neredeyse hiçbir

zaman aynı olmaz. Bu durumda ortalamalarının yanısıra bir de sapmalarına

bakmak gerekir. İşte bu tür analizlere varyans analizi denir. Varyans

analizinde temel yöntem toplam kareler toplamını modelde kullanılan etkilere

uygun olan parçalara bölmektir.

Çizelge 2.1’de görüldüğü üzere varyans analizi tablosunun Sig. (Anlamlılık)

sütunundaki değerin 0,020 olduğu görülmektedir. Söz konusu değer 0,05’den

küçük olduğu için, mevsimler ile kaza sayısı arasındaki ilişkinin p<0,05

düzeyinde istatistiksel olarak anlamlı olduğunu söyleyebiliriz.

Çizelge 1.1. Mevsimler ile kaza sayısı ilişkisi varyans analizi

Karelerin

toplamı

df

Karelerin

ortalaması

F Anlamlılık

Gruplar arası 37,821 3 12,607 3,937 0,020

Gruplar içi 76,857 24 3,202

Toplam 114,679 27

EK-2. Kaza Yer İlişkisi

Çizelge 2.1.’e bakıldığında Independent Samples (bağımsız örnekleme) Test

tablosunun Sig. (Anlamlılık) sütunundaki değerin 0,044 olduğu görülmektedir.

Söz konusu değer 0,05’den küçük olduğu için, çalışılan yer ile kaza sayısı

arasındaki ilişkinin p < 0,05 düzeyinde istatistiksel olarak anlamlı olduğunu

söyleyebiliriz.

Çizelge 2.1. Çalışılan yer ile kaza sayısı arasındaki ilişkinin Independent

Samples (bağımsız örnekleme) Testi

Varyans eşitlikleri

için Levene Testi

Ortalamaların eşitliği için T-Testi

F

Anlamlılık

(Sig)

t df

Anlamlılık

(Sig. 2-

tailed)

Farkların

ortalaması

Standart

Hata Farkı

95% Farkın güven

aralığı

En Düşük En Yüksek

Öngörülen Eşitlik

Varyansı

5,060 0,044 2,048 12 0,063 3,57143 1,74379 -,22797 7,37083

Ön Görülmeyen

Eşitlik Varyansı

2,048 8,844 0,071 3,57143 1,74379 -,38391 7,52677

EK-3. İşyeri Büyüklük Kaza Sayısı

Çizelge 3.1’de görüldüğü üzere Varyans analizi tablosunun Sig. (Anlamlılık)

sütunundaki değerin 0,010 olduğu görülmektedir. Söz konusu değer 0,05’den

küçük olduğu için, işyeri büyüklüğü ile kaza sayısı arasındaki ilişkinin p<0,05

düzeyinde istatistiksel olarak anlamlı olduğunu söyleyebiliriz.

Çizelge 3.1. İşyeri büyüklüğü ile kaza sayısı ilişkisi varyans analizi

Karelerin

toplamı

df

Karelerin

ortalaması

F Anlamlılık

Gruplar arası 8,000 2 4,000 6,000 0,010

Gruplar içi 12,000 18 0,667

Toplam 20,000 20

 

 

 

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ