Tuzla Tersaneleri: Tersanelerde Kazaların Önlenmesi Ve İş Güvenliği
ÖNSÖZ
İş kazaları endüstri ilişkilerini bozan, makro ve mikro ölçekte ekonomik verimliliği düşüren, maliyetleriyle işletmelerin rekabet edebilirliğini azaltan bir olgudur. İş sağlığı ve güvenliğinde kuşkusuz devlet, işveren ve işçilerdenoluşan bütün paydaşlara görev düşmektedir. Bu nedenle, üniversitelerin, meslek kuruluşlarının ve bu konuda kurulacak gönüllü derneklerin iş sağlığı
ve güvenliği faaliyetlerine etkili bir biçimde katılması, iş kazaları ve meslek hastalıklarının önlenmesi amacına olumlu katkılar sağlayabilecektir.
Bu çalışmada Türkiye tersanelerinde meydana gelen 46 ölümlü ve 34 uzuv kayıplı/yaralanmalı iş kazası olmak üzere 80 iş kazası raporu incelenerek kazalarla ilgili çaprazlama sorgulamalar yapılarak istatistiki sonuçlar ortaya konmuş ve değerlendirilmiştir. SGK Türkiye genelinde yaşanan iş kazası istatistikleri ile elde edilen sonuçlar karşılaştırılmış. Ülkemizde iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili sektörel bazda yapılan sınırlı çalışmalara ve de iş kazalarının doğru bir şekilde ele alınmalarına katkı sağlamasını temenni ederim.
Tersanelerde Kazaların Önlenmesi Ve İş Güvenliği:
Tuzla Tersaneleri
İşyerlerinde tam anlamıyla iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanabilmesi öncelikle güvenlik kültürü bilincinin toplumun her kesiminde oluşmasına bağlıdır. Yasalar ve iş sağlığı ve güvenliği mevzuatında getirilen alt düzenlemeler ne kadar iyi yapılmış olurlarsa olsunlar, ilgili tüm taraflarda yeterli bilinç oluşturulamamışsa, kâğıt üzerinde kalan temenniler olmaktan başka bir anlam taşımazlar. Her şeyden önce iş sağlığı ve güvenliğinde koruma ve önleme; çalışma hayatımızın önceliklerinin ilk sırasında olmadan bu alanda ilerlemenin imkânı bulunmamaktadır. İş sağlığı ve güvenliğinde kuşkusuz devlet, işveren ve işçilerden oluşan bütün paydaşlara görev düşmektedir. Bu nedenle, üniversitelerin, meslek kuruluşlarının ve bu konuda kurulacak gönüllü derneklerin iş sağlığı ve güvenliği faaliyetlerine etkili bir biçimde katılması, iş kazaları ve meslek hastalıklarının önlenmesi amacına olumlu katkılar sağlayabilecektir. İş kazası ve meslek hastalıklarının 2011 yılı rakamları ile Türkiye’ye hesaplanabilir maliyeti 7,7 milyar TL civarındadır.
Diğer bir hesaplama yöntemiyle ILO tahminlerine göre iş kazası ve meslek hastalıklarının maliyeti ülkelerin gelişmişlik düzeylerine göre GSYİH’sinin (gayri safi yurtiçi hâsıla); gelişmiş ekonomilerin %1-3’ü, gelişmekte olanların ise %4-6’sı olarak hesaplanmaktadır. Bu yöntem esas alındığında ise Türkiye’ye maliyet toplam tutarı 44 milyar TL’dir.
Yapılan hesaplamalara göre; 2008 yılı verileri ele alındığında dünyadaki GSMH 60 trilyon USD olarak belirlenmiştir. Buna göre; iş kazaları ve meslek hastalıkları yönünden dünyadaki toplam yıllık maddi kayıpların asgari 600 milyar USD, azami 2,4 trilyon USD olduğu hesaplanmaktadır. Bu durum değerlendirildiğinde ortaya çıkan maddi kayıpların dünyanın yaklaşık olarak 170’den fazla ülkesinin GSMH’larından daha büyük olduğu ortaya çıkmaktadır.
Bu maliyetin yanında verimliliğin düşmesi, çalışma barışının bozulması ve sosyal ve kültürel maliyetler de önemli zararlara yol açmakta, aynı zamanda toplumların belli kesimlerinde de duygusal sarsıntılara (travmalara) neden olmaktadır. Bilindiği üzere bunun benzeri olumsuzluklar 2004-2010 yılları arasında sıkça gemi inşa sektöründe yaşanan iş kazaları nedeniyle yaşanmıştır.
Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO) deniz taşımacılığında kullanılan gemilere, yaşanan tanker kazalarından dolayı meydana gelen deniz kirliliğini önlemek için belirli standartlar getirmiştir. Bu standartlardan birisi de 1 Ocak 2010 tarihinden itibaren uluslararası arenada bazı sınır büyüklük değerini aşan (kategori 2 ve kategori 3) tankerlerin çift cidarlı hale getirilmesi ve tek cidarlı gemilerin yasaklanmasıdır [1, 2]. Bu yasak sonucu 2010 yılından itibaren mevcut gemilerin birçoğu bu standartlara uygun olmadıkları için kullanılamaz hale gelmiştir. Bu demek oluyordu ki mevcut gemiler zamanla azalacak ve yerine yeni çift cidar standartına uygun gemilerin üretiminde patlama yaşanacaktır. Bunun sonucu olarak da 2004 yılında ivmelenen gemi inşa sanayi bilindiği üzere Türkiye’de ve dünyada 2007-2008 yıllarında rekor seviyede üretim gerçekleştirmiştir.
Dünya sipariş sıralamasında en önlere çıkma başarısı gösteren tersanelerimiz, tanker siparişlerini 207 adede çıkararak 4 kattan fazla arttırmıştır. 1998-2002 arasında tersanelerimiz 142 adet gemi teslim etmişken 2003-2007 arasında 409 adet gemi teslim etmiştir. 1998-2002 arasında tersanelerimiz 0,68 milyon DWT gemi teslim etmişken 2003-2007 arasında 2,097 milyon DWT gemi teslim etmiştir [3]. Dört yıllık iki dönem karşılaştırıldığında üretimin yaklaşık 3 kat arttığı görülmektedir.
Ekonomi ve istihdam anlamında yaşanan bu olumlu tablo maalesef meydana gelen iş kazaları ve ölümlerin gölgesinde kalmıştır. Bütün ilgili taraflar biraraya gelerek bu kazaların ve ölümlerin önlenebilmesi için işbirliği yapmasına rağmen, sektörde daralma yaşanıncaya, istihdam ve üretim azalıncaya kadar sonuçlar istenen düzeyde elde edilememiştir. Bu çalışmanın amacı, yoğunlaşan ve önüne geçilemeyen tersane iş kazalarının nedenlerini incelemek, kazalarla ilgili sonuçlar çıkarmak ve bu sonuçlarla ilgili önerilerde bulunmaktır. Bu çalışma çerçevesinde 2002-2010 yılları arasında gerçekleşen 46 ölümlü iş kazası ve 34 uzuv kaıplı/yaralanmalı iş kazası olmak üzere toplamda 80 iş kazası incelenmiştir. Ölümlü ve uzuv kayıplı/yaralanmalı kazalara ilişkin istatistiki çıkarımlar yapılarak bulunan sonuçlar üzerinden kaza nedenleri tartışılmış ve önerilerde bulunulmuştur.
Bugüne kadar tersaneler üzerinde yapılan çalışmalar ve değerlendirmeler genelde kaza meydana geldikten sonra, o kazaya ilişkin nedenler üzerinde tartışılarak geneli kapsayan sonuçlar çıkarılmıştır. Bu çoğu zaman tarafları palyatif (geçici) çözümler üretmeye sevketmiş ve istenen neticeler elde edilememiştir. Bu çalışmayla kazalar şimdiye kadar yapılan tümevarım sayılabilecek yöntemlerin aksine tümdengelim bir teknikle ele alınması bakımından özgün bir nitelik taşımakta olduğu söylenebilir.
Örnek vermek gerekirse bir kaza sonucu hayatını kaybeden bir işçinin İSG (iş sağlığı ve güvenliği) eğitimi almadığı tespit edilmesiyle kazaya eğitimsizliğin sebebiyet vermesi sonucunu çıkararak bütün tersane işçilerine eğitim verilmesi/verdirilmesi tümevarım bir nitelik taşıdığı söylenebilir. Verilen eğitimlerin işçilerin kaza ve risk algılarında meydana getireceği beklenen artış ile kazaların önlenmesine katkı sağlayacağı düşünülebilir. Bu çalışmada yapılan sorgulama şekli ise 80 kazada kazaya uğrayan işçilerin eğitim alıp almamasının kaza meydana gelmesi üzerindeki etkisidir. Yani tümevarım ile ulaşılan sonuç olan tersane işçilerine verilen eğitimlerin kazaların meydana gelmesinin önlenmesinde yeterliliği tartışılmış ve sonuçlardan eğitimlere dair bir sorgulama yapılmıştır. Bu yaklaşım şüphesiz ki kazaların önlenememesinin nedenlerine dair bilgilere yeni bir bakış açısı katacaktır.
Yapılan çıkarımların netice elde etmekteki derecesini ölçmesi nedeniyle
tamamlayıcı bir tarafı olacaktır. Bu çalışma çerçevesinde iş kazası yaşanan
tersane ve işçiler ile ilgili yapılan sorgulamalar şunladır:
– İşyerinin işletme belgesinin varlığı,
– Kaza öncesi dış teftiş yapılıp yapılmadığı,
– Kazalının cinsiyeti,
– Kazalının asıl işverenin mi alt işverenin mi işçisi olduğu,
– İSG profesyonellerinin varlığı,
– Kazalının eğitim durumu,
– Kazanın kaza nedenine göre dağılımı (tehlikeli durum, tehlikeli
davranış),
– Kazalının işi yapan işçi olup olmaması,
– Kaza neden kod ilişkisine göre dağılım,
– Günlere göre dağılım,
– İşe başladıktan sonraki kaza saatine göre dağılım,
– Mevsimlere göre dağılım,
– Kazanın gerçekleştiği yere göre dağılım,
– Kazalının yaşına göre dağılım,
– Çalışan sayısına göre dağılım,
– Kusur oranına göre dağılım,
– Mesleki eğitim durumuna göre dağılım,
– İşçilerin İSG eğitimi alıp almamasına göre dağılım,
– İşçilerin tecrübe durumuna göre dağılım.
Bu sorgulamalar yapıldıktan sonra bulunan istatistiki veriler değerlendirilerek
kaza nedenleri üzerinde detaylı sonuçlar çıkarılmış ve önerilerde
bulunulmuştur.
Bu çalışma sonucu elde edilen bulgular ve getirilen öneriler tersanelere
yönelik yapılacak İSG çalışmalarına katkı sağlayacak özelliktedir. Örneğin
ulaşılan sonuçlar; gemi inşa sanayine yönelik risk değerlendirmesi
çalışmalarına katkı sağlayacak bir muhteviyattadır. Bulunan sonuçlar ve
yapılan öneriler tersanelerde mevcut ya da muhtemel risklerin tespit
edilmesine veya bu risklerin bertaraf edilmesi çalışmalarına, hatta yapılacak
iç ve dış teftişlere ışık tutabilecek niteliktedir.
- LİTERATÜR ÇALIŞMASI
Tersanelerde iş sağlığı ve güvenliği ve tersane iş kazaları üzerine Türkiye ve
diğer ülkelerde çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmalar Dünya ve Türkiye
tersaneleri olarak incelenmiştir.
2.1. Dünya Tersanelerinde İş Kazaları
Tersanelerde yaşanan iş kazaları sadece Türkiye’nin değil, gemi inşa sektörü
olan diğer ülkelerin de sorunudur. Esther Baginsky Kaliforniya tersaneleri
üzerine yaptığı çalışmada 1970-1971 yıllarında meydana gelen 1466 uzuv
kaybına neden olan iş kazaların %75’inin üç ana nedenden kaynaklandığını
ortaya koymuştur. Bunlar bir cisme çarpmak ya da cismin çarpması %29.2,
düşmek ya da kaymak %24.6 ve %21 ile aşırı zorlanma teşkil etmektedir.
Ayrıca çeşitli yıllar aralığında meydana gelen 15 ölümlü iş kazasından dördü
düşen cisim, üçü çöken vinç ya da iskele, biri mobil vincin ezmesi, biri
merdivenden düşme, biri payanda ile gemi arasına sıkışma, biri elektrik
akımına kapılma, biri boğulma ve üçü ise kalp-damar zorlanması sonucu
meydana geldiği bu çalışmada tespit edilmiştir [4].
Jorma Saari ve Merja Näsänen bir tersanenin üretim bölümünde yaptıkları
deneysel çalışmada işçilere olumlu geribildirim sağlayarak birçok davranış
çeşidini değiştirmede başarılı olmuştur. Deneyler bir dizi, güvenli davranışları
güçlendirmede iyi sonuçlar vermiştir. Sonuçta temizlik standardı hızla
düzelmiş ve yeni standart takip eden yıl boyunca devam etmiştir. Kazaların
güvenli davranışların arttırılması ile önemli ölçüde azaldığı görülmüştür [5].
Şekil 2.1.’de çeşitli ülkelerde çalışan sayısına göre yapılmış olan
araştırmada, tersanelerdeki ölümlü iş kazası oranları sunulmuştur. Bu oran,
Türkiye’de onbin işçide üç iken, İsveç ve İngiltere’de onbinde bir, Amerika’da
onbinde iki, Singapur, Tayvan ve Çin’de onbinde on ‘dur [3]. Gelişmiş
ülkelerde, iş güvenliği sistemi etkin biçimde uygulandığı için İsveç, İngiltere
ve Amerika gibi ülkelerde bu oranlar daha azdır. Amerika’da OSHA,
İngiltere’de ise CDM 2007 iş güvenliği konusunda yapılması gerekenleri
ortaya koymuştur [6].
Şekil 2.1. Bazı ülkelerin ölümlü tersane kaza oranları [3]
2.1.1. Hong Kong tersanelerindeki durum
Şekil 2.2’de görüldüğü üzere Hong Kong tersanelerinde 1992-2006 yılları
arasında gemi inşa, onarım ve söküm sektöründe 25 ölümlü kaza
gerçekleşmiştir. Ayrıca bu yıllar arasında görülen toplam iş kaza sayısı
2765’tir. Yani yıllık ortalama 184 iş kazası meydana gelmektedir. Gemi inşa
sektöründe bütün Dünyada yaşanan büyümeye rağmen Hong Kong
tersanelerinde büyümenin yaşandığı 2004 yılında 2 ölümlü kaza yaşanmış,
2005 ve 2006 yılında ise ölümlü kaza yaşanmamıştır.
Şekil 2.2. Hong Kong tersaneleri (1992-2006) ölüm sayıları [7]
Şekil 2.3. Hong Kong tersanelerinin kaza istatistikleri [6].
Şekil 2.3.’de toplam kaza sayısına bakıldığında ise 2004 yılında bir önceki
yıla göre yaşanan artışa rağmen sonraki iki yılda göze çarpan bir artış
yaşanmamış hatta 2006 yılında kaza sayısında azalma yaşanmıştır. Bu
durum bize gösteriyor ki 2004 yılında hem ölümlü hem de toplam kaza
sayısında artış yaşanmasıyla sektöre yönelik risk algısında artış yaşanmış ve
risklerin bertaraf edilmesine yönelik tedbirler alınmış olmalıki sektördeki
büyümeye rağmen kaza sayılarında anlamlı bir artış yaşanmamıştır.
Şekil 2.4. Hong Kong tersanelerinin kaza nedenleri [7].
Şekil 2.4’de Hong Kong tersanelerinde 2006 yılında 71 ve 2007 yılında
görülen 79 kazanın çeşitlerinin dağılımı verilmiştir. Görüldüğü üzere en çok
kaza %28 oranla hareket eden cisimlerin çarpmasından kaynaklanmaktadır.
Daha sonra bir şey kaldırırken ya da taşırken meydana gelen kazalar
%24’lük oran ile ikinci sırada gelmektedir. Sabit cisimlerin çarpması %14
oranla üçüncü sırada ve seviye farkı olmadan kaymak ya da düşmek %11 ile
dördüncü sırada yeralmaktadır. Tuzla tersanelerinde en çok görülen kaza
tiplerinden olan cisimler arasında sıkışmak, yangın ve patlamalar, elektirik
akımından kaynaklananlar toplamda yaklaşık %3 oranında yaşanmıştır.
Yüksekten düşme kaynaklı kazalar ise yaklaşık %5 oranında yaşanmıştır.
2.1.2. Singapur tersanelerindeki durum
Şekil 2.5’de Singapur tersanelerinde 1994-2004 yılları arasında istihdam
durumunu gösteren değerler yer almaktadır. İstihdam edilen işçi bakımından
Türkiye tersaneleriyle benzer yapıya sahiptir.
Şekil 2.5. Singapur tersanelerinde yıllara göre istihdam durumu [7].
Şekil 2.6.’da görüldüğü üzere Singapur tersanelerinde yaşanan kaza sayısı
Türkiye’de yaşanan kaza sayılarından fazladır. 2004 yılından sonra toplam
tersane kazası sayılarında artış yaşanmıştır. Ayrıca 2004 yılında gerçekleşen
ölümlü iş kazası ise en yüksek seviyeye çıkmıştır. Ölümlü kazalar sonucunda
risk algısında meydana gelen artışla beraber ölümlü iş kazalarında azalış
yaşandığı tahmin edilebilir.
Şekil 2.6. Singapur tersanelerinde görülen kaza ve ölüm sayısının yıllara
göre dağılımı [7].
Şekil 2.7. Singapur tersaneleri iş kazası başına ölüm oranı [7]
Şekil 2.7 ‘de iş kazası başına ölüm oranlarına bakıldığında ise bu oranlar
2004 yılında % 4,33 ile en yüksek değerine ulaşmıştır. 2005 yılından önceki
yılda yaşanan kazalar nedeniyle meydana gelen risk algısındaki artış ile bu
oran azalmış sonraki yıllarda ise sektördeki büyüme ve üretim hacmindeki
artışa rağmen 2000’li yılların başlarıyla aynı düzeyde seyretmiş yorumu
çıkarılabilir.
Şekil 2.8. Singapur tersanelerinde yaşanan ölümlü kazaların nedenleri [7]
Şekil 2.8‘de Singapur’da yaşanan ölümlü dokuz tersane iş kazasının
nedenlere göre dağılımı verilmiştir. Görüldüğü üzere düşen cisim çarpması
%34 ile en çok görülen ölümlü kaza nedenidir. Yüksekten düşme, kayma
veya cisim çarpması, patlama ve yangın, sıkışma nedenli kazalarda
Türkiye’deki ölümlü iş kazaları gibi kaza nedenleri arasında yer almaktadır.
Şekil 2.9. Singapur tersanelerinde yaşanan ölümlü kazaların nedenleri [7]
Şekil 2.9.’da Singapur’da yaşanan bütün tersane kazalarına dair dağılım yer
almaktadır. Görüldüğü üzere Türkiye tersanelerinde ağırlıkla görülen
yüksekten düşme, düşen cisim çarpması ve sıkışma nedeniyle yaşanan
kazalar Singapur tersanelerinde de ağırlıktadır. Fakat elektrik akımı, patlama
ve yangın kaynaklı kazaların oranı oldukça azdır.
2.1.3. ABD tersanelerindeki durum
Tersanelerde istihdam konjonktüre göre artma ya da azalma
gösterebilmektedir. Özellikle savaş dönemlerinde askeri amaçla kullanılmak
üzere ihtiyaç duyulan gemi sayısı ve üretilen gemi ve de dolayısıyla istihdam
büyük artış göstermektedir. Örneğin California Tersanesinde ortalama 35000
–40000 civarında çalışan bulunurken 2. Dünya savaşında bu rakam 312 000’i
bulmuştur. ABD genelinde ise 1920’lerde istihdam edilen kişi sayısı en düşük
63000’lerden 1935-1943 yılları arasında 1700000 civarlarına kadar
tırmanmıştır. İkinci Dünya savaşı boyunca tersanelerde çalışan sivil insan
sayısı ise 3 ile 3,5 milyon insan arası değişim gösterdiği tahmin edilmektedir
[4].
Amerika Birleşik Devletleri “Federal Register” İşçi Departmanının 2007 Aralık
ayında hazırlamış olduğu rapora göre, tersanelerde çalışmak ABD’deki en
riskli işlerden birisidir. Tersane çalışanları işin doğası gereği risk altındadırlar.
Çünkü gemi inşası sektörü içinde çelik imalatı, kaynak, raspa, alev, elektrik
işi, boru işçiliği, donanım, boyama ve söküm gibi birçok endüstriyel faaliyetleri
barındıran bir iş koludur. İşçiler aynı zamanda vinçler ve uzun yük kamyonları
gibi karmaşık ve ağır makineleri çalıştırmak durumunda kalırlar. Bütün bu
işler her türlü iklim koşulu durumunda açık havada ya da geminin üzerinde
yapıldığı ve genellikle dar, sıkışık yerlerde, iskele gibi tehlikeli yerlerde, çeşitli
ekipmanla donatılmış kalabalık bölgelerde çalışıldığı için risk daha fazla
artmaktadır [7].
Çizelge 2.1’de görüldüğü üzere ABD’de imalat sanayinde yaşanan 400
ölümlü iş kazasından 13 tanesi, %3,25 oran ile gemi inşaatı ve onarımı
sektöründe yaşanmıştır. Buna göre Amerika Birleşik Devletleri’nde 2007
yılındaki toplam 5657 ölümcül iş kazasından, binde 2,30’u gemi inşası ve
onarımı sektöründe yaşanmıştır.
Çizelge 2.1. 2007 yılında ABD’de iş kazalarından dolayı yaşanan ölümlerin
sayısı [7]
Endüstri Ölüm
sayısı
Toplam ölüm sayısına oranı (%)
Toplam 5657 100
Özel sektör 5112 90.36
İmalat 400 7.07
Gemi inşaatı ve onarımı 13 0.23
OSHA’nın internet sitesinde 373 SIC kodlu Gemi&Bot İnşaatı ve Tamiri
sektörüyle ilgili vermiş olduğu bilgilere göre 2002 yılında ABD’deki özel ve
kamu tersanelerinde çalışan işçi sayısı 95 000’dir. Bot inşaatı ve tamiri
sektöründeki toplam istihdam ise 53 000’dir [7].
1987-2002 yılları arasında toplam 231 ölümcül tersane kazası yaşanmıştır.
Bu da yılda ortalama 15 kaza anlamına gelmektedir. Bu bilgi, CFOI’nın
(Census of Fatal Occupational Injuries) vermiş olduğu 1992-2002 yılları
arasındaki 155 ölümcül tersane kazası, yılda ortalama 14 kaza, verisine
uymaktadır. CFOI’nın bu verisine göre, tersanelerdeki istihdam göz önüne
alınarak hesaplanan ölüm oranı, bütün özel sektörlerin birleşiminin yaklaşık
iki katı kadardır. Bu da tersanelerdeki işlerin tehlikeli yapısını açıkça ortaya
koymaktadır [7].
2.1.4. İngiltere tersanelerindeki durum
İngiltere İş Sağlığı ve Güvenliği Kuruluşu’nun (HSE) kayıtlarına göre 100 000
çalışanın istihdam edildiği tersanelerde 2000-2001 yılları arasında 579, 2001-
2002 yılları arasında 531 ve 2002-2003 yılları arasında ise 594 iş kazası
yaşanmıştır. 1998-2002 yılları arasında hiç can kaybı olmazken, 2003 yılında
iki kişi yaşamını yitirmiştir [8].
Şekil 2.10. İngiltere’de 2000-2003 yılları arasında yaşanan tersane
kazalarının nedenleri [8]
Şekil 2.10’da İngiltere’de 2000-2001, 2001-2002 ve 2002-2003 yılları
arasında yaşanan tersane kazalarının nedenleri dağılımı gösterilmiştir.
Şekilden de anlaşıldığı üzere iş kazası nedenleri arasında taşıma yaparken
meydana gelen kazalar, üç yılın ortalaması %28 ile en çok yaşanmıştır.
Taşıma yaparken taşınan cismin keskin yüzeyleri tarafından vücudun bir
organının kesilmesi, ya da elle taşıma yaparken burkulma ya da zorlanma
gibi nedenler yer almaktadır. İkinci sırada aynı zemin yüksekliğinde düşmek
üç yılın ortalaması ile %26, üçüncü sırada cisim çarpması sonucu meydana
gelen kazalar ise üç yılın ortalaması ile %18 oranında yer almaktadır.
Dördüncü sırada ise %10 ile yüksekten düşme yer almaktadır. İngiltere
tersanelerinde en çok yaşanan ilk üç kaza ölümcül niteliği fazla olmayan
kazalardır.
Şekil 2.10’dan da anlaşıldığı üzere Tuzla tersanelerinde yaşanan ölümlü iş
kazalarının nedenlerinden olan yangın, patlama, elektrik akımı, ezilme (Bkz.
Şekil 4.8.) sonucu meydana gelen kazalar çok az sayıda yaşanmaktadır.
İngiltere tersanelerinde ölümcül niteliği fazla olan iş kazaların sayısının az
olması ölümlerin az yaşanması sonucunu doğurmaktadır.
Şekil 2.11. Tersane iş kazası yaralanmalarının üretim sektörü iş kazası
yaralanmalarına oranı [8]
İngiltere’de tersanelerde meydana gelen kaza sonucu yaralanmalar, üretim
sektöründe yaşanan yaralanmalara göre oransal olarak fazladır. Şekil
2.11’de görüldüğü üzere İngiltere tersanelerinde meydana gelen 100000
işçide yaralanma sayısı, üretim sektöründe 100000 işçide görülen yaralanma
sayısına oranı 1998 ve 1999 yıllarında 2 kattan fazladır. Bu oranlar şunu bir
kez daha ispat ediyor ki tersaneler üretim sektörüne nispeten yapısı gereği
daha riskli bir sektördür.
2.2. Türkiye Tersaneleri Üzerine Çalışmalar
Barış BARLAS tarafından yapılan 2000-2010 yılları arasındaki ölümcül
kazaları inceleyen çalışmada diğer bütün sanayi gruplarına göre Türkiye
tersanelerinde ölüm oranının kabul edilemez bir oranda 3,5 kat fazla olduğu
tespit edilmiştir. Gemi inşa sektöründe ölümcül iş kazaları beş ana sebepte
açıklanmıştır. Bunlar yüksekten düşmek, elektrik şokuna maruz kalmak,
yangın ve patlamalar, cisimlerin çarpması ve cisimler arasına sıkışmak veya
ezilmektir. İstatistiksel analizler şunu göstermektedir ki ölümcül kazalarda
Pazartesi ve Cumartesi günlerinin özel bir etkisi vardır. Ayrıca Haziran ve
Eylül aylarını kapsayan 25 0C ve üstü sıcaklıklarda ölümcül kazaların sayısı
en yüksektir [9].
Osman TOPRAK tarafından hazırlanan tez çalışmasında ölümlü iş
kazalarının genelde birinci vardiyada (%59), bir yıl altı tecrübe seviyesinde
(%39), 25 yaş ve altı yaş grubunda (%32), ilkokul mezunlarında (%70),
kaynak ve montaj işçilerinde (%33) ve yüksekten düşme (%27) sonucu
meydana geldiği, ayrıca aynı firmada tekrar ederek meydana gelen kazaların
%80 oranında birbirleri ile örtüştüğü sonucuna ulaşılmıştır [10].
Gürkan DUYAR yüksek lisans tez çalışmasında 65 tersane işçisiyle yaptığı
mülakat sonucu şu verilere ulaşmıştır: Bu 65 işçiden 18-22 arası yaş grubuna
girenler 23 kişi (%35,4), 23-28 arası yaş grubu 19 kişi (%29,2), 29-33 arası
yaş grubu sekiz kişi (%12,3), 34-38 arası yaş grubuna giren altı kişi (%9,2),
38 ve üstü yaş grubuna girenlerin sayısı ise dokuz kişidir (%13,9); evli
olanların sayısı 17 kişi (%26,2), bekâr olanların sayısı ise 48 kişi (%73,8)
olmakla birlikte örnek kütlenin hepsi erkektir; 54’ü (%83,1) ilkokul mezunu
iken yedisi (%10,7) lise ve dördü (%6,1) lise üstü bir okuldan mezun
olmuştur; hala Tuzla Tersaneler Bölgesinde çalışanların sayısı altı kişi
(%9,2), artık Bölgede çalışmayanların sayısı ise 59 kişidir (%90,8); tersaneler
bölgesinden ayrılan 59 kişiden 51’i 2009-2010 yılları arasında Tuzla
Tersaneler Bölgesinden ayrılmışken, sekiz kişi ise 2009 yılı öncesinde
bölgeden ayrılmışlar; 57’si (%87,6) bir yıldan az bir süre tersaneler
bölgesinde çalışmışken, sekiz kişi (%12,3) bir yıldan fazla bir süre tersaneler
bölgesinde çalışmıştır; 14’ü (%21,6) Tuzla Tersaneler Bölgesinde bir iş
kazası geçirmişken, 51’i (%78,4) iş kazası geçirmemiş; örnek kütleyi
oluşturan kişilerden 39’u (%60) Tuzla Tersaneler Bölgesinde bir iş kazasına
şahit olmuşken, 26 kişi (%40) iş kazasına şahit olmamış; 61’i (%93,8) alt
işveren işçisi iken, dördü (%6,2) asıl işveren işçisidir [11].
Nihat ÖZDEMİR’in yaptığı çalışmada Türkiye tersanelerinde yaşanan
kazaların birkaç iş kazası tipinde yoğunlaştığı tespit edilmektedir. Bunlar;
yüksekten düşme, ağır bir yükün çalışanın üstüne düşmesi, elektrik
çarpması, kapalı hacimlerde patlamalardır. Tersanelerde yaşanan iş
kazalarının oluşmasına neden olan en önemli faktörlerin; tersane fiziksel
altyapı eksiklikleri, çalışma organizasyonu ile ilgili eksiklikler, tersanelerde
çalışanların eğitim yetersizliği, tersanelerin denetim eksikliği/yetersizliği,
mevzuat eksikliği/yetersizliği ile ilgili nedenler olduğu tespit edilmiştir [12].
Mediha ÖMÜR yaptığı çalışmada Tuzla tersaneler bölgesindeki tersanelerde
çalışmakta olan 188 işçiye, araştırmacının oluşturduğu ve demografik
bilgilerin yanı sıra risk algısı ile ilgili bir takım soruların da yer aldığı Kişisel
Bilgi Formu ve Stres Belirtileri Ölçeği uygulanmıştır. Yapılan analizler
sonucunda, Tuzla Tersaneler Bölgesindeki tersanelerde iş kazası sonucu
ölen işçilerle benzerlik algılayan işçilerin benzerlik algılamayanlara göre,
işyerlerinde ölümcül bir iş kazasının gerçekleşmesi olasılığını daha yüksek
kestirdikleri bulunmuştur. Benzer şekilde, bu grup kendilerinin ölümcül bir iş
kazası yaşamaları bakımından da diğer gruptan daha yüksek olasılık
kestirimlerinde bulunmuşlardır. Çalışmanın bir başka bulgusuna göre, daha
önce bir iş kazası yaşamış olan katılımcıların hem kişisel hem de işyeri
bağlamındaki ölümcül iş kazalarına ilişkin kestirimleri, iş kazası
yaşamayanlarınkinden daha yüksektir. Çalışmanın başka bir bulgusu, kişinin
kendisinin ölümcül bir iş kazası yaşamasıyla ilgili kestirimlerinin, kişinin
çalıştığı işyerinde böyle bir iş kazası yaşanmasıyla ilgili kestirimlerinden daha
düşük olduğudur [13].
Davut TİRYAKİ yaptığı çalışmada tersanelerde çalışan yaklaşık 2500 işçi
içinden örnekleme yolu ile 300 işçiye yönelik anket uygulayarak sonuçları
anket analiz programı ile değerlendirilmiştir. Elde edilen veriler sonucunda
Altınova Tersaneler Bölgesinde çalışan işçilerin büyük çoğunluğunu
erkeklerin oluşturduğu (%98,8) tespit edilmiştir. Bünyesinde ağır ve tehlikeli
işlerin olduğu tersanelerde çalışanların erkeklerden oluşması doğal bir sonuç
olarak değerlendirmiştir. Çalışanların yaş kategorilerinde %89,4’ünün 40
yaşın altında olduğu sonucu elde edilmiştir. Ayrıca araştırmada çalışanların
eğitim seviyeleri de incelenmiş ve %91,6’sının ilk,orta ve lise mezunu
(%57,1’inin ilkokul/ortaokul, %34,5 lise ve meslek lisesi) olduğu tespit
edilmiştir. Tersane çalışanlarının çalışma süreleri de incelenmiş ve
%75,3’ünün 10 yıl ve daha az süredir çalışmakta olduğu bilgisi elde edilmiştir.
Araştırma sonucunda elde edilen önemli bir veride çalışanların % 93’ünün iş
sağlığı ve güvenliği ile ilgili bir eğitim aldıkları bilgisidir. Eğitim aldıklarını ifade
edenlerin verdiği cevaplar incelenmiş ve konu ile ilgili bilgi seviyelerini iyi ve
çok iyi olarak değerlendirdikleri, iş kazalarının büyük çoğunluğunun
önlenebileceğini düşündükleri ve iş güvenliği kurallarına uyulmasını gerekli
gördükleri sonucuna ulaşılmıştır [14].
Fetiye AYDIN yaptığı çalışmada ise; tersanelerde uygulanan toplam kalite
yönetimi ile iş sağlığı ve güvenliği arasındaki ilişki kurmaya çalışmıştır. Tuzla
Bölgesi özelinde iş sağlığı ve güvenliğinin mevcut durumu incelendiğinde;
işletmelerin yönetim sistemleri ile iş sağlığı ve güvenliği arasındaki ilişkiyi
gördükleri belirlenmiş ve bu alanda yatırım yapmaya başlamışlardır. Toplam
kalite sistemleri kuruluşların faaliyetlerini ve bu faaliyetleri süresince oluşan
veya oluşmaya yakın olayları sistematik bir biçimde irdeleyerek elde edilen
sonuçların işlenmesini ve aynı problemin tekrarına imkân vermeyecek
önlemler alınmasını sağlamaktadır. Toplam Kalite Yönetimi uygulayan
işletmeler bu uygulamaya son beş yıl içinde geçmiş, sistemin istediği en
temel gerekleri yerine getirmişlerdir. Bu çalışmada sistemin tüm gerekleri
alanda hayat bulamamış olmakla birlikte iş kazalarının azalmasına katkı
sağladığı belirtilmektedir [15].
Dr. Elif ALDUNTAŞ uzmanlık tezi araştırmasında, özel bir tersanede altı ay
süresince yapılan izlem sonucunda yaralanmayla sonuçlanan kaza sıklık
hızını 101,26 olarak hesaplamıştır. Bu rakam gerek gemi inşa sanayi ile
gerekse diğer is kolları için hesaplanan kaza hızlarına göre çok fazladır. Yine
taşeron firmaya bağlı olarak çalışan işçilere özel hesaplanan kaza sıklık hızı
ana firmaya bağlı olarak çalışan işçilere göre daha fazladır. Tekrarlayan kaza
geçirme açısından risk altında olanlar, tersanede toplam çalışma süresi 3
yılın altında olan, haftalık çalışma saati 48 saatten fazla olan, yeterince mola
veremeyen, artmış iş yükü olan, üstlerinden daha sık çelişkili talimatlar alan
işçilerdir [16].
Volkan ŞENER tarafından yapılan çalışmada işverenlerin ve iş görenlerin iş
sağlığı ve güvenliği konusundaki bilgi düzeylerinin yeterli olduğu, bu nedenle
doğru tutum, beklenti ve bilinç içerisinde oldukları tespit edilmiştir. Fakat iş
görenlerce iş sağlığı ve güvenliği bilincinin bir firmayı seçerken ki uygulama
düzeyinde öneminin yeteri kadar anlaşılmadığı, maddi kazancın güvenlik ve
sağlık koşullarının önüne geçtiği, iş sağlığı ve güvenliği uygulamalarının çoğu
işveren ve yöneticilerce yasal gereklilik ve ilave bir maliyet olarak
algılanmadığı fakat hala bazılarının aksini düşündüğü tespit edilmiştir [17].
Bu çalışmada yapılan diğer çalışmalara göre daha kapsamlı sorgulamalar
yapılarak istatistiki çıkarımlar elde edilmekte ve tersanelerde meydana gelen
iş kazalarının açıklanmasında yeni veriler sağlamaktadır. Kazanın meydana
geldiği yer (sabit atölye/gemi üzeri), kazaya maruz kalan işçinin işi yapan
olup olmaması, işyeri hekimi veya iş güvenliği uzmanının varlığı, iş kazası
nedenine göre dağılım, iş kazasının mevsimsel dağılımı, kaza kusur oranına
göre dağılım, kaza yaşanan işyerinin iş kazası öncesi dış teftiş görüp
görmediği gibi nedenler bu çalışma çerçevesinde ilk defa sorgulanmış ve iş
kazalarının açıklanmasında bu veriler değerlendirilerek kazaların
açıklanmasında ışık tutması sağlanmıştır.
- TÜRKİYE VE DÜNYADA İŞ KAZALARI VE MESLEK HASTALIKLARI
3.1. İş Kazası
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) iş kazasını “önceden planlanmamış, çoğu kez
kişisel yaralanmalara, makinaların, araç ve gereçlerin zarara uğramasına,
üretimin bir süre durmasına yol açan bir olay” olarak tanımlamıştır.
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) iş kazasını “belirli bir zarar ya da
yaralanmaya neden olan, beklenmeyen, önceden planlanmayan bir olay”
olarak tanımlamıştır.
Her iki tanımdan da anlaşılacağı üzere iş kazası istenmeyen sonuçlar
doğuran, planlanmamış ve beklenmeyen olaylardır. İş kazası, Türkiye mevcut
mevzuatında 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanunu’nun 13. maddesinde aşağıdaki şekilde tanımlanmıştır.
İş kazası;
- A) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,
- B) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle veya görevi nedeniyle,
sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş
veya çalışma konusu nedeniyle işyeri dışında,
- C) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında
başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen
zamanlarda,
- D) Emziren kadın sigortalının, çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,
- E) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi
sırasında,
meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen
özre uğratan olaydır.
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasasında ise iş kazası “işyerinde veya
işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut
bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hâle getiren olay” olarak
tanımlanmıştır.
Yukarıdaki tanımdan da anlaşılacağı üzere, Türkiye’de bir kaza olayının iş
kazası olarak değerlendirilmesi için, olayda sigortalının bedenen ya da ruhen
özre uğraması gerekmektedir.
3.2. Meslek Hastalığı
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) meslek hastalığını “yapılan işten kaynaklanan,
ölçülebilen, tanımlanabilen ve kontrol altına alınabilen özel etmenlerle
hastalık arasındaki ilişkinin tam olarak kurulabildiği hastalıklar” olarak
tanımlamıştır.
Meslek hastalığı Türkiye’de, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu’nun 14. Maddesinde, “Sigortalının çalıştırıldığı işin
niteliğine göre tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden
uğradığı geçici veya sürekli hastalık, sakatlık veya ruhi arıza halleridir”
şeklinde tanımlanmıştır. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda ise meslek
hastalığı mesleki risklere maruziyet sonucu ortaya çıkan hastalık olarak
tanımlanmıştır.
İş kazası ve meslek hastalıkları, işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili
çalışmaların yeterince yapılmaması ve gerekli önlemlerin alınmaması sonucu
ortaya çıkmaktadır. Meslek hastalıklarının ortaya çıkması ani bir olay olmayıp
uzun süreler sonucu ortaya çıkabilmektedir. Ayrıca teşhis edilen hastalıkların
meslek ile olan ilişkisi yeterince tespit edilememektedir. Bu nedenle meslek
hastalıklarının teşhisi ve takibinde zorluklar yaşanmaktadır. Özellikle
Türkiye’de tespiti yapılan resmi meslek hastalığı sayısı çok düşük seviyede
kalmaktadır.
3.3. Dünyada İş Sağlığı ve Güvenliğine Dair İstatistikler
Dünyada iş sağlığı ve güvenliğinin mevcut durumu ortaya koyacak, bu
konuda öncü olan iki uluslararası kurumun; Uluslararası Çalışma Örgütü
(ILO) ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO)’nün verileri şu şekildedir.
ILO tahminlerine göre [18, 19];
Dünyadaki işgücü : 3 Milyar
Kadın İşgücü : 1,2 Milyar
İşle ilgili ölümler : 2,34 Milyon (2.02 milyonu iş kazaları,
321000’i meslek hastalıkları nedeniyle)
İş kazaları :337 Milyon
Meslek hastalıkları : 160 Milyon
100 bin işçide iş kazası oranı : 10600
100 bin işçide ölümlü iş
kazası oranı
: 10,7
Dünya GSMH : 60 Trilyon $
İSG kaynaklı kayıp : GSMH’nin (Gayri Safi Milli Hâsıla) %4’ü
düzeyindedir (2,4 Trilyon $)
Çizelge 3.1. ve Çizelge 3.2.’de değişik yıllara ait dünyada meydana gelen iş
kazaları ve meslek hastalıklarına ait istatistiki bilgiler yer almaktadır.
Görüldüğü üzere 2008’e kadar iş kazası sayısı ve iş kazası sonucu ölümlerde
artış yaşanmasına 2008’de her iki istatistikte azalma yaşanmıştır.
Çizelge 3.1. Tahmini Ölümlü İş Kazaları ve Meslek Hastalıkları Sayıları ve
Oranları: Global Yaklaşım (ILO)
Yıl
Ölümlü
Kaza
Sayısı
100 Bin
İşçide
Ölümlü İş
Kazası Oranı
Ölümlü
Meslek
Hastalığı
Sayısı
Toplam Ölümlü
Kaza ve Meslek
Hastalığı Sayısı
1998 345,000 16,4 — —
2001 351,000 15,2 2,03 milyon 2,38 milyon
2003 358,000 13,8 1,95 milyon 2,31 milyon
2008 321,000 10,7 2,02 milyon 2,34 milyon
Çizelge 3.2. Tahmini Ölümlü Olmayan İş Kazaları Sayıları (4 ve üzeri gün
kaybına neden olan) ve Oranları: Global Yaklaşım (ILO)
Yıl Kaza Sayısı 100 bin İşçide İş Kazası Oranı
1998 264 milyon 12,500
2001 268 milyon 12,200
2003 337 milyon 13,000
2008 317 milyon 10,600
3.4 Türkiye’de İş Sağlığı ve Güvenliğinde Mevcut Durum
Türkiye’de 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu hükümlerine göre
işveren, iş kazalarını üç gün ve sağlık hizmeti sunucuları veya işyeri hekimi
tarafından kendisine bildirilen meslek hastalıklarını, öğrendiği tarihten itibaren
üç iş günü içinde Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirilmelidir. Bu çerçevede iş
kazası ve meslek hastalıkları Sosyal Güvenlik Kurumun’da toplanmakta ve
bu istatistikler gene bu kurumca derlenerek yayımlanmaktadır. Bu verilere
göre 2013 yılında Türkiye’de 1.611.292 işyeri faaliyet göstermiş ve bu
işyerlerinde 12.484.113 işçi istihdam edilmiştir. Ayrıca bu işyerlerinde
191.389 sigortalı iş kazası geçirmiş, 371 meslek hastalığı vakası meydana
gelmiş, toplam 1360 kişi iş kazaları sonucu hayatını kaybetmiştir. 2013
yılında iş kazaları ve meslek hastalıkları sonucu kaybedilen iş günü sayısı ise
2.358.195 dir. Sürekli iş göremez sayısı ise 1.694 dür. Bu rakamlara göre,
Türkiye’de günde; yaklaşık 524 iş kazası olmakta, 3,7 kişi iş kazası sonucu
hayatını kaybetmekte ve 4,6 kişi iş kazası sonucu iş göremez hale
gelmektedir [20].
Çizelge 3.3.’te görüleceği gibi, ülkemizdeki işyerlerinin neredeyse tamamına
yakın bir kısmı 1.607.456 (%99.8) küçük ve orta ölçekli işletmelerden
oluşmaktadır. 2013 yılı SGK istatistiklerine göre, 1.611.292 işletmenin %85,5
si (1.377.924) 1-9 sigortalı çalıştıran işyerlerinden, %12.5 u (201.818) 10-49
sigortalı çalıştıran işyerlerinden ve %1.7’si (27.714) ise 50-249 sigortalı
çalıştıran işyerlerinden oluşmaktadır. Çalışanların ise %29.8 i (3.718.766) 1-9
işçi istihdam eden işyerlerinde, %31,7 si (3.962.786) 10-49 işçi istihdam eden
işyerlerinde, %21.9 u (2.743.329) ise 50-249 işçi istihdam eden işyerlerinde
bulunmaktadır. Sonuç olarak, Türkiye’deki işyerlerinin %99.8 i (1.607.456) 1-
249 işçi istihdam eden Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerden (KOBİ)
oluşmakta olup, çalışanların %83,5 u (10.424.881) bu işyerlerinde istihdam
edilmektedir [21].
Yine SGK istatistiklerine göre 2013 yılında meydana gelen iş kazalarının
%8,9 u (16.960) 1-9 işçi çalıştıran işyerlerinde, %23,3 ü (44.593) 10-49 işçi
çalıştıran işyerlerinde, %30,7 si (58.768) 50-249 işçi çalıştıran işyerlerinde
yani iş kazalarının toplam olarak %62,9 u (120.321) KOBİ’lerde meydana
gelmektedir [22].
Bu rakamlardan da anlaşılacağı üzere, iş kazaları ve meslek hastalıkları
sonucu maddi ve manevi kayıplar, ülke ekonomisi açısından fevkalade
önemli boyutlara ulaşmaktadır. Bu nedenle Türkiye’de iş sağlığı ve güvenliği
alanında çok ciddi tedbirlerin alınması mecburiyeti vardır.
Çizelge 3.3. 2010 Yılı KOBİ İstatistikleri [22]
İşçi Sayısı
KOBİ’lerin İşyeri
Sayısı İçindeki
Oranı (%)
KOBİ’lerin
İşçi Sayısı İçindeki
Oranı (%)
KOBİ’lerin
İş Kazaları
İçindeki Oranı (%)
1-9 İşçi 1.377.924 (%85,5) 3.718.766 (%29.8)
16.960 (%8.9)
10-49 İşçi 201.818 (%12.5) 3.962.786 (%31,7)
44.593 (%23.3)
50-249 İşçi 27.714 (% 1.7) 2.743.329 (%21.9)
58.768 (%30.7)
KOBİ
TOPLAMI
1.607.456 (%99.8) 10.424.881 (%83.5) 120.321 (%62.9)
Türkiye’nin İSG açısından kat ettiği mesafeyi görmek için 1961-2013 yılları
arası Türkiye’deki İSG istatistikleri incelenebilir:
Şekil 3.1. İş Kazası Sayılarının Dağılımı / 100000 işçide
0
2000
4000
6000
8000
10000
12000 9966
9383
10965
10017
7239
5676
4522
2112
1425 1070 627
1533
Şekil 3.2. Sürekli İş Göremez Olan İşçi Sayılarının Dağılımı/100000 işçide
Şekil 3.3. Ölümlü İş Kazası ve Meslek Hastalıkları Sayısının Dağılımı/100000
Şekil 3.1., Şekil 3.2. ve Şekil 3.3.’te de görüldüğü üzere 1961 yılından bu
yana İSG alanında genel bir iyileşme eğilimi izlenmektedir. Bu düşüşte hem
İSG bilincinde yıllarla sağlanan artış, hem de teknolojik gelişmeler rol
oynamıştır. Sağlanan bu iyileşmeye rağmen gerek meslek hastalığı gerekse
de iş kazası bakımından Türkiye’nin istenen seviyede bulunduğu söylemek
mümkün değildir.
3.5. İş Kazalarının Nedenleri
Cuscio’ya göre iş kazalarının iki temel sebebi vardır. Bunlar, güvensiz
çalışma davranışları ve güvensiz çalışma şartlarıdır. Cuscio ayrıca, güvensiz
çalışma şartlarını da fiziksel ve çevresel şartlar olarak iki kısma ayırmaktadır.
Fiziksel şartlar bozuk, güvensiz ekipmanı, yetersiz makine muhafazasını ve
koruyucu donanım eksikliğini kapsar. Gürültü, radyasyon, toz ve stres gibi
etkenlerde güvensiz çevresel şartları meydana getirir [23, 24].
İş kazalarının %80’inin insanlara, %18’inin fizik ve mekanik çevre koşullarına,
%2’sinin ise umulmadık olaylara bağlı olarak meydana geldiğini kabul eden
çalışmalar vardır. İş kazalarının yaklaşık olarak %98’i üzerinde önleyici
tedbirlerin alınabilir [25]. İş kazası ile ilgili yapılan birçok araştırma, kazalara
teknik faktörlerden daha çok insan faktörünün neden olduğunu ortaya
çıkarmıştır. Özellikle makine ve teçhizatın arızası sonucu meydana gelen
kazaların çalışan hatalarından oluşan kazalardan daha az olduğu
görülmüştür [24].
3.5.1. Kaza nedenleri ile ilgili yanlış görüşler
Kaza olayından sonra; kaza olayının şanssızlık sonucu meydana geldiği,
olaydan kaçınmanın mümkün olmadığı, olayın kazalının dikkatsizliği sonucu
meydana geldiği gibi değerlendirmeler, kazaların önlenmesi yönünde
yapılacak çalışmalarda ve benzer kazaların önlenebilmesi için alınması
gerekli önlemlerin belirlenmesinde yanlış yönlendirmelere neden olmaktadır
[3].
Yapılan bazı araştırmalar iş kazalarının %97’sinin önlenebilir nitelikte
olduğunu, kaçınılmaz (önlenemez) kazaların %3 oranında olduğunu
göstermektedir. Dikkatsizliğin, kazaların meydana gelmesinde etkili olan
nedenlerden birisi olduğu muhakkaktır. Ancak kaza için bir neden olan
dikkatsizliğin, aslında başka bir olayın sonucu olduğunu da gözönünde
bulundurmak gerekir. İş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınması için yapılan
harcamaların, bazı işverenler için gereksiz bir harcama olarak görüldüğü de
bilinmektedir. Ancak yapılan araştırmalar, kazalar sonucu ortaya çıkan maddi
kayıpların, kazaların önlenmesi için yapılan harcamaların beş katı olduğunu
göstermektedir [3].
3.5.2. Kaza nedenlerinin tanımı
Bu çalışma çerçevesinde incelenen tersane iş kazaları bu başlıkta anlatılan
kaza nedenleri çerçevesinde değerlendirilmeye tabi tutulacaktır.
Şekil 3.4’te görüldüğü gibi kaza nedenlerini, tehlikeli durumları oluşturan
“fiziksel nedenler” ve tehlikeli hareketleri oluşturan “kişisel nedenler” olarak iki
ana başlık altında toplamak mümkündür. İş kazalarının önlenmesi için
yapılan çalışmalarda, bu nedenlerin birlikte ele alınıp değerlendirilmesi ve
hem tehlikeli hareketleri oluşturan kişisel nedenlerin hem de tehlikeli
durumları oluşturan fiziksel nedenlerin belirlenerek ortadan kaldırılması
gerekmektedir [3].
Şekil 3.4. Kaza nedenlerinin tanımı [3]
Kaza nedenlerini oluşturan tehlikeli durumlar; işyerinin yerleşimi, makinetesis-
malzeme-ekipman, çalışma yöntem ve metotları ile çevresel faktörler
gibi fiziksel nedenlerden kaynaklanmaktadır (Şekil 3.5). Tehlikeli hareketlerin
oluşmasına neden olan kişisel nedenler ise; çalışanın iş motivasyonu ve iş
yeteneği eksikliğinden kaynaklanmaktadır. İş yeteneği, kişinin; bünye, sağlık,
güç, kuvvet gibi yeteneklerinden oluşan fizyolojik yetenekleri ile zekâ, bilgi,
nitelik gibi yeteneklerinden oluşan zihinsel yeteneklerinden oluşmaktadır.
Tehlikeli hareketlerin önlenebilmesi için, kişinin hem fizyolojik yetenekleri
hem de zihinsel yetenekleri yönünden yapılan işe uygun olması
gerekmektedir [3].
İş motivasyonu, çalışanın genel olarak çalışma istek ve arzusunu oluşturan
temel motivasyonu ile yaptığı işten aldığı zevk ve memnuniyeti sağlayan
direkt motivasyonundan oluşmaktadır. Çalışanın, genel anlamda çalışma
istek ve arzusu yani temel motivasyonu olmasına rağmen, çalışma şartları ve
işyeri ortamından kaynaklanan olumsuzluklar nedeniyle direkt motivasyonu
olmayabilir. Diğer taraftan, çalışanın yaptığı işe uygunluğu, yetenek ve
tecrübesi, hem iş yeteneğini hem de iş motivasyonunu doğrudan
etkilemektedir. Çalışma süreleri de, çalışanın fizyolojik yeteneğini ve direkt
motivasyonunu etkilemektedir. Normal çalışma süresinin üzerinde çalışan
ve/veya yeterli istirahatı sağlanmayan işçinin, aşırı yorgunluk nedeniyle
fizyolojik yetenekleri azalacak ve direkt motivasyonu da olmayacaktır.
Çalışanın iş yeteneğinin yeterli, ancak iş motivasyonunun yetersiz olması, ya
da iş motivasyonunun yeterli ancak iş yeteneğinin yetersiz olması durumunda
tehlikeli davranışların tamamen önlenmesi mümkün değildir. Bu nedenle
tehlikeli hareketlerin önlenebilmesi için; çalışanın iş yeteneğinin olması ve
aynı zamanda da iş motivasyonunun sağlanması gerekmektedir [3].
KAZA NEDENLERİ
KİŞİSEL NEDENLER
(TEHLİKELİ HAREKET)
FİZİKSEL NEDENLER
+ (TEHLİKELİ DURUM)
İŞ MOTİVASYONU X İŞ YETENEĞİ
TEMEL MOTİVASYON
Çalışma isteği ve arzusu
DİREKT MOTİVASYON
Memnuniyet, zevk,
FİZYOLOJİK YETENEKLER
Bünye, kuvvet, güç, sağlık
ZİHİNSEL YETENEKLER
Zeka yeteneği, bilgi, nitelik
+
YERLEŞİM
MAKİNE-TESİS
MALZEME-EKİPMAN
ÇALIŞMA METODU
ÇEVRE
ÇALIŞMA DURUMU
Çalışma süresi, istirahat
HİZMET DURUMU
Uygunluk, tecrübe, yetenek
X
Tehlikeli hareketleri
Önlemek, tehlikeli
durumları ortadan
kaldırmaktan daha
zordur.
Şekil 3.5. Kaza nedenleri [3]
- TÜRK GEMİ İNŞA SANAYİNİN GENEL DURUMU
2002 yılında 37 adet olan tersane sayısı, 2010 yılı Mart ayı itibariyle 66 adet
faal, 60 adet yatırım aşamasında olan tersaneye ulaşmıştır. Ancak 2008 yılı
son çeyreğinde başlayan ve 2009 yılı son çeyreğine kadar kuvvetli şekilde
hissedilen Global Ekonomik Kriz pek çok sektörde olduğu gibi Gemi İnşa
Sektörünü de olumsuz etkilemiş, sipariş defterlerindeki düşüş hem istihdam
hem de yeni yatırım ve modernizasyon çalışmalarının iptal ya da
ötelenmesine sebep olmuştur [4].
Şekil 4.1. 2002 / 2010 Faal Tersane Sayısı [26]
Gemi İnşa Sanayi desteklendiği ve geliştirildiği bütün ülkelerde önemli bir
istihdam potansiyeli yaratan;
- Bağlısı yan sanayi sektörlerinde hızlı bir gelişim oluşturan,
- Döviz girdisi sağlayan,
- Bölgesinde nitelikli iş gücünü arttıran,
- Bölgesel ticaretin gelişmesine, büyümesine ve güçlenmesine yardımcı
olan,
- Bölgede yaşayan insanların refah ve kültürel düzeyini yükselten,
- Yan Sanayi ile birlikte bire yedi oranında istihdam yaratan,
bir ağır sanayi koludur [26].
Türkiye Tersaneleri; 1995–2001 yılları arasında toplam 836 000 DWT’luk 166
adet geminin, 2002-2007 yılları arasında ise 3 051 000 DWT’luk 443 adet
geminin teslimini gerçekleştirmiştir. 2009 yıl sonu itibariyle tersanelerimiz
750291 DWT’lik 127 adet gemiyi teslim etmiştir. 2010 yılı ilk üç aylık
döneminde de 263 282 DWT’lik 23 adet geminin teslimi yapılmıştır [26].
Şekil 4.2. 2003- 2009 Yıllarında Teslim Edilen Gemi Adetleri [26]
Şekil 4.3. 2003-2009 Yıllarında Terslim Edilen Gemi Tonajı (DWT) [26]
Tersanelerimizde doğrudan istihdam edilen personel 2007 yılında 33480 iken
ekonomik krizden dolayı yaşanan sipariş iptalleri ile 2009 yılında 19179’a
gerilemiştir. 2010 yılı Mart ayı itibariyle bu rakam daha da gerileyerek 15265
‘e kadar inmiştir.
Bu verilerden de anlaşıldığı üzere 2008 yılında zirveye ulaşan üretim ve
sipariş teslimi 2009 yılı itibariyle düşüşe geçmiştir. Bu sebepten yaşanan iş
kazalarında azalma da yapılan iş ile düşüşe geçtiği söylenebilir.
4.1 Tersanelerde Yapılan Başlıca İşler
Şekil 4.4.’de bir geminin inşasının akış şeması verilmiştir. Bu şemaya göre ilk
olarak ihtiyaç duyulan geminin tasarımı yapılır ve bu dizayna uygun malzeme
tedariği gerçekleştirilir. Tasarım aşamasında sadece geminin ticari, askeri,
taşımacılık ya da ulaşım amacıyla mı kullanılacağı, nükleer yakıtla mı yoksa
nükleer olmayan yakıtla mı güç üreteceği gibi inşasıyla ilgili parametreler
değil üretimi, kullanımı ve bakımı aşamalarında İSG ile ilgili konuların da göz
önünde bulundurulması gerekmektedir. Ayrıca çevresel faktörler de dizayn
aşamasında dikkat edilmesi gereken bir parametredir [26].
Şekil 4.4. Gemi inşa akış şeması [27]
Resim 4.1. Çelik sacın atölyede alevli kesimi [27]
CNC makinalarında hassas olarak kesilmiş çelik sac levhalar, boru bükme
makinalarında ve hidrolik preslerde soğuk şekillendirme ile istenilen şekle
sokulur. Çelik saclar, korozyona maruz kalmamaları için ön raspa ve ön
boyama işlemlerine tabi tutulurlar. Ön imalat olarak adlandırılan bu işlemler
sırasında soğuk şekillendirilmiş parçalar daha sonra birbirine kaynatılarak
grup haline getirilir. Bu işlemlere; tulani, döşek, güverte üzerine lama
stifnerlerin kaynatılması gibi isimler verilmektedir. Belirlenmiş boyut ve şekle
getirilmiş olan sac levhalar, birleştirilmek üzere kaldırma araçları vasıtasıyla
montaj hattına taşınır. Montaj hattında kaynak işlemleriyle levhalar gemi
bloklarını oluşturacak şekilde birleştirilir. Geminin alt bloklarının oluşturulduğu
montaj safhasında ayrıca geminin boru sistemleri yerleştirilir [27].
Resim 4.2. Çelik sacların bükülmesi [27]
Bu kısımda alt bloklarda oksijen ile kesme işlemleri yapılmaktadır. Montaj
kısmında oluşturulan alt bloklar, kaldırma araçları yardımıyla, kızağa taşınır.
Kızağa taşınan bu alt bloklar elektrik ark kaynağı kullanılarak birleştirilir.
Alüminyum ya da çelikten imal edilmiş kamara, kaptan köşkü vb. üst yapılar
gemi kızakta iken monte edilir. Alt blokların kızakta birleştirilmesi işleminden
sonra, bu aşamaya kadar gemide sacları birleştirme amacıyla yapılan kaynak
işleri sırasında oluşan cüruflar (çapak) spiral taş kullanılarak temizlenir ve
kaynak kalitesinin belirlenmesi amacıyla birleştirme bölgeleri değişik
yöntemler kullanılarak test edilir. Yapılan cüruf temizliği ve kaynak kalite
kontrolünün ardından tekneye uygulanacak boyanın önem taşıdığı gemi
karinası, ambar iç kısımları gibi yerler ve korozyona maruz kalmış çelik saclar
raspa işlemine tabii tutulur [27].
Resim 4.3. Atölyede gerçekleştirilen alt montaj işleri [27]
Blok imalatta; ön imalatta hazırlanan grupların bir araya getirilip kaynakla
birleştirilmesi işlemleri yapılır. Daha sonra blokların kızak üzerinde kaynakla
birleştirilmesi gerçekleştirilir. Bu işlemlerden sonrada, gemi bloklarının raspa
ve boyası yapılır. Saclarda meydana gelen korozyonlar ve boya kalitesini
engelleyecek diğer maddeler raspa işlemi ile temizlenerek, sac yüzeyleri
boya işlemine hazır hale getirilir. Hazır hale gelmiş olan kısımlar boya
tabancası, fırça, rulo vb. kullanılarak boyanır [27].
Resim 4.4. Gemi pruvasının gemiye eklenmesi [27]
Her türlü boru devresi, elektrik, elektronik devreler, makine teçhizatının
monte edilmesi gemi donatımı işlemleridir. Uygun hava ve deniz koşullarında,
tekne ve tekne üstü yapının tamamlanması, bazı makinelerin yerleştirilmesi
ve boya, raspa vb. yüzey işlemlerinin tamamlanmasının ardından kızakta
bulunan gemi denize indirilir. Denize indirilen gemide, makine, boru
sistemleri, yalıtım, mobilya, navigasyon sistemleri, elektrik tesisatı vb.
donanım yükleme ve montaj işlemleri yapılır. Diğer yüzey temizleme, boyama
ve kaynak/kesme işlemlerinden sonra yapılan temizliğin ardından gemi inşası
tamamlanmış olur. Gemi, teslim edilmeden önce, gemide kullanılan bütün
donanım ve ekipman test edilmek üzere deneme seferine çıkartılır. Deniz
tecrübeleri de yapıldıktan sonra gemi müşteriye teslim edilir. Uygulamada
farklılıklar bulunsa bile yeni gemi inşası ile gemi onarımı işleri birbirinin
benzeridir. Bazı tersanelerde marangoz işleri de yapılmaktadır [28].
Türkiye tersanelerinde yapılan işlerin çok büyük bir bölümü üst bölümde
belirtildiği gibi gemi kızaktayken yapılmaktadır. Hâlbuki teknik ve teknolojik
olarak gelişmiş seviyede olan yurt dışındaki tersaneler kızakta yapılan işleri
en az seviyeye indirmişler ve atölyede işlerin büyük bir kısmını
gerçekleştirmektedirler. Bu da yapılan işlerin ve çalışmaların daha az tehlike
barındırması ve risklerin önemli bir kısmını bertaraf etmesi açısından
önemlidir. Bu konuyla ilgili sonuçlar ilerleyen bölümlerde sunulmaktadır.
4.2 Tersanelerde Başlıca Bölümler
Genel olarak tersanelerin girişinde bir veya çok katlı, betonarme idari binalar
bulunmaktadır. Ön imalatın yapıldığı blok imalat sahası, genelde açık alan
olarak düzenlenmiştir. Kızak altları alt işveren işçilerinin soyunma yerleri,
tuvalet, yemekhane veya depo olarak kullanılmaktadır. Plastik ve boru
atölyeleri ayrı olarak tek katlı, çelik konstrüksiyon çatılı betonarme tarzında
yapılmıştır. Tersaneler bölgesinde bazı tersaneler son derecede rahat ve
geniş alanlarla kurulmuş olmakla birlikte, bazıları da çok sıkışık ve dar
alanlarda kurulmuştur. Son yıllardaki iş yoğunluğu da buna eklendiğinde
bölgedeki sıkışıklık her yönüyle artmıştır [28].
Çizelge 4.1. Tersanelerin başlıca bölümleri [28]
Gemi Üretimi ve Onarımı Yapılan İşyerlerinin Başlıca Bölümleri
İdari bölüm
Kesim atölyesi
Soğuk şekillendirme atölyesi-Pres atölyesi
Boru atölyesi
Kapalı blok imalat atölyesi
Açık blok imalatı alanı
Raspa atölyesi
Depolama alanları
Kızaklar (Blok montajı)
Yüzer havuzlar
Marangoz atölyesi
Yat Üretimi Yapılan İşyerlerinin Başlıca Bölümleri
Marangoz atölyesi
Torna atölyesi
Döşeme atölyesi
Boya atölyesi
4.3 Başlıca Kullanılan İş Ekipmanları, Alet, Edevat ve Tesisat
Gemi ve yat üretiminde; portal vinç, mobil vinç, tavan vinci, köprü vinç vb.
çeşitli vinçler, ceraskal, forklift, hidrolik kriko, ırgat gibi kaldırma makina ve
araçları, torna, freze, planya, daire testere, şerit testere, matkap, CNC,
taşlama, polisaj, vb. çeşitli metal işleme tezgâhları, kalınlık, sunta baş kesme,
gönye kesme, zincirli testere, titreşimli zımpara vb. ahşap işleme makinaları,
dekupaj testere, şarjlı matkap, spiral taşı, el frezesi, el planyası vb. elektrikli
el aletleri, hidrolik pres, saç bükme ve şekillendirme, boru bükme, doğru ve
alternatif akım elektrik kaynak, oksi-asetilen, oksi-LPG kaynak ve kesme,
CNC kesme, optik kesme, gaz altı kaynak, toz altı kaynak, plazma kesme vb.
saç kesme, şekillendirme ve birleştirme makinaları, kalorifer kazanı,
motopomp, kompresör, oksijen-asetilen üretim dağıtım sistemi, jeneratör,
hidrofor, seyyar filtre toz toplama, seyyar havalandırma vb. yardımcı makina
ve tezgâhlar kullanılmaktadır [28].
4.4. Kullanılan Ham ve Yardımcı Maddeler
Gemi ve yat yapımında ve bakım onarımında; yassı çelik, kaynak teli, kaynak
tozu, çeşitli boya ve çözücüler, grit, oksijen ve LPG, ahşap, kontraplak, deniz
tutkalı, epoksi ve polyester reçineler, taş yünü, cam elyafı, gelkot, aseton vb.
ham ve yardımcı maddeler kullanılmaktadır [28].
4.5 Gemi İnşa Sanayi Ve Tuzla Tersaneleri
Tuzla, İstanbul ilinin en güneyde bulunan ilçesidir. Türkiye’nin orta derecede
kalabalık nüfuslu ilçelerinden biridir. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK)
hazırlamış olduğu 2008 yılı Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS)
nüfus sayımı sonuçlarına göre Tuzla ilçesinin Toplam Nüfusu 181 658 kişidir.
1980’lerin sonuna kadar balıkçılık ve çiftçiliğin bir arada sürdürüldüğü
Tuzla’da sanayinin gelişmesiyle çiftçilik önemini yitirmiştir. Günümüzde Tuzla,
tersanelere de ev sahipliği yapmaktadır. Yüzölçümü yaklaşık 86 km², 10
mahalleden oluşmaktadır, İstanbul’un Anadolu’dan giriş kapısıdır [3].
Tuzla, İstanbul’un en güneyinde yer alır. Coğrafi konum olarak kuzeyde ve
batıda Pendik ilçesi bulunur. Doğusunda Kocaeli’nin Gebze ilçesi yer alır.
Güneyinde Marmara Denizi bulunur ve 13 km. kıyı şeridine sahiptir. Deniz
seviyesinden yüksekliği, merkezde ortalama 25-30 metredir. Güneydeki
Tuzla Burnu büyük bir çıkıntı olarak göze çarpar. Araziler genellikle
engebelidir. Yükseklik Akfırat ve Orhanlı Beldelerinde 250-300 metreyi bulur.
En yüksek yer 300 metre ile Akfırat’tadır.
Marmara iklimi’nin özelliklerinin görüldüğü Tuzla’da yazlar oldukça sıcak ve
kurak, kışlar soğuk ve yağışlı geçer. Ortalama sıcaklık 14,2 °C’dir. Bu
ortalama sıcaklığın çevre ilçelere göre düşük olmasının nedeni kışları soğuk
olmasıdır. Yaz aylarında sıcaklığın 45,7 °C’ye yükseldiği, kışın ise -15 °C’ye
indiği görülmüştür. Tuzla’da en sıcak ay Haziran en soğuk ay Şubat’dır.
Yağışlar yazın yağmur şeklindedir. Kışın genellikle kar yağışı görülür. Yazları
sıcaklık çoğunlukla 34-39 derece arasındadır. Sıcak günlerde bu sıcaklık 42-
45 dereceye kadar çıkabilir. Kışın ise çoğunlukla sıcaklık -4 ile -0 arasındadır.
Çok soğuk günlerde sıcaklık sıfırın altında -10 ile -15 dereceye kadar
düşebilir. Yazın Akdeniz iklimi, Kışın Karasal iklim görülür. Tuzla’da Yaz
mevsimi dört ay yaşanır. Tuzla’nın iç kesimlerinde etkili karasal bir iklim söz
konusudur. Buralarda ortalama sıcaklık 7,5 dereceye kadar düşebilir. Kışları
ise karlı ve çok serttir.
VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planı (2000–2005) döneminde, dünyada ve
Türkiye’de 2002– 2003 arasında başlayan gemi inşaatı patlaması ile birlikte,
2003–2004 yıllarında gemi inşaatı kapasitesinde hızlı bir artış olmuştur [29].
Resim 4.5. Tuzla Tersaneler Bölgesi Genel Görünümü [30]
Türkiye’de ilk özel sektör faaliyetleri 1940’lı yıllarda Haliç’te kurulan çekek
yerleri ile mavna ve ağaç teknelerin onarımları ile başlamıştır. 1960’lı yılların
ortalarında Haliç ve İstanbul Boğazı’nda özel sektör tersaneleri kurulmaya
başlanarak, ticari amaçlı ağaç tekne inşaları ve ufak tonajlı gemilerin bakım
onarımları gerçekleşmiştir [6].
Tuzla Tersaneler Özel Sektör Bölgesi 1980’lerin başından itibaren faaliyete
geçmiştir. 22 Eylül 1969 tarih ve 6/12421 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla
Tuzla-Aydınlı Koyu “Gemi İnşa ve Yan Sanayi Bölgesi” olarak ayrılmış, Tuzla
Gemi İnşa Sanayi Bölgesinde yatırım yapacak girişimcilere yer tahsisleri
yapılmış, Maliye Bakanlığınca da 49 yıllığına irtifak hakkı kurulmuştur [29].
Gemi Sanayimizde sivil amaçlı yeni gemi inşa, gemi bakım ve onarım
faaliyetleri göz önüne alındığında, özel sektör tersanelerimiz asıl gövdeyi
oluşturmaktadır. Özel sektör tersanelerimizdeki faaliyetlerin yoğunluğu da
ister istemez ele aldığımız konunun salt bu tersaneler temelinde alınması
sonucunu doğurmaktadır. Son yıllarda Türkiye çapında Karadeniz, Ege,
Akdeniz, Marmara kıyılarında yeni tersane yatırımları gerçekleşmekle birlikte,
Tuzla Tersaneler Bölgesi halen Gemi Sanayimizin merkezi konumundadır
Tuzla
Tuzla Tersaneler Bölgesi Türkiye’nin en önemli gemi inşa üssü olarak,
üretimin büyük bir yüzdesini hâlihazırda karşılamaktadır. Tuzla Tersaneler
Bölgesi yaklaşık 1230 dönüm alan üzerinde kurulu 4800 metre civarında
deniz kıyısı olan, genelde 3000-18000 DWT arası tanker, kimyasal tanker,
dökme yük gemisi, genel kargo gemisi, konteynır ve romörkör üretmektedir.
Türkiye genelinde faaliyet gösteren toplam 92 tersanenin 51’i Tuzla
Tersaneler Bölgesinde yer almaktadır. Bir diğer ifade ile tersanelerin %55’i
Tuzla’dadır [32].
2007 verilerine göre DWT bazında Türkiye toplam üretiminin (670000 DWT)
%91’ini (611300 DWT) Tuzla tersaneleri teslim etmiştir. 2006 yılında da adet
bazında Türkiye’de teslim edilen gemilerin %97’sini Tuzla tersaneleri
üretmiştir [32].
Tuzla Tersaneler Bölgesindeki özel sektör tersaneleri Türkiye gemi inşa
sanayinin sahip olduğu tersane sayısının %52’sini, istihdamın yaklaşık
%70’ini, ihracatın yaklaşık %80’ini, karşılamaktadır [6].
4.6. Gemi İnşa Sanayi İstihdam Rakamları
Üretimin en önemli unsurlarından birisi de işgücüdür. İşgücündeki artışı
gösteren bu rakamlar bize sektörde yaşanan üretimdeki artışı ve büyümeyi
göstermektedir. Şekil 4.5’te görüldüğü üzere 2005 yılından itibaren gemi inşa
sanayinde istihdam rakamları hızla yükselmiştir.
Şekil 4.5. Gemi inşa sanayi istihdam rakamları [33]
Bu rakamlar değişik kaynaklarda farklı sayılar olarak yansımaktadır. Örneğin
Denizcilik Müsteşarlığı 2008 yılı verilerine göre çalışan sayısı 19672’dir ve bu
çalışanlardan 14287’sini taşeronlar istihdam etmektedir. Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı’nın verilerine göre bölgede üretim yapan tersanelerde
yaklaşık 480 alt işveren faaliyet göstermektedir. Sektöre ilişkin istihdam
verileri farklılık göstermekle birlikte alt işveren işçilerinin oranının %73
düzeyine yaklaştığı görülmektedir [32].
Şekil 4.6. Gemi inşa sanayi ihracat rakamları [34]
Ayrıca üretim ve büyümedeki artış, sektörün ihracat rakamlarına da
yansımıştır. Şekil 4.6.’da görüldüğü üzere 2003 yılından itibaren başlayan
ihracat artışı 2008’de zirve noktasına ulaştıktan sonra düşüşe geçmiştir.
4.7. Tersanelerimizdeki İş Kazaları İstatistikleri
Şekil 4.7’de görüldüğü üzere 2004 yılından itibaren tersane iş kazası
sayılarında artan bir seyir gözlemlenmektedir.
Şekil 4.7. Tersanelerdeki iş kazası sayıları [3]
Çizelge 4.2. Tuzla Tersanelerinde ölümlü iş kazaları (2000-Haziran 2008) [3]
YIL ÇALIŞAN SAYISI ÖLÜM
Çizelge 4.2.’de görüldüğü üzere 2004 yılından itibaren ölümlü kazalarda artış
yaşanmıştır. Avrupa Metal İşçileri Federasyonu (EMF) Gemi İnşa Komitesi,
DİSK Birleşik Metal İş ve DİSK Limter-İş Sendikalarının İstanbul’da 8 Ekim
2008 tarihinde yaptıkları ortak basın açıklamasında Türkiye’de 2007 yılında
13, 2008 de de açıklamanın yapıldığı tarihe kadar 22 işçinin tersanelerde
hayatlarını kaybettikleri belirtilmiştir [31].
Şekil 4.8.’de ise Tuzla Tersanelerinde meydana gelen ölümlü iş kazalarının
nedenleri gösterilmektedir. Görüldüğü üzere ölümlü iş kazaları 5 ana
nedenden kaynaklanmaktadır.
Şekil 4.8. Tuzla Tersanelerinde ölümlü kaza nedenleri (2000-2008) [3]
- TERSANELERDE ÖLÜMLÜ VE UZUV KAYIPLI/YARALANMALI KAZA
İSTATİSTİKLERİ ÜZERİNE DEĞERLENDİRMELER
Bu bölümde, incelenen 80 rapor sonucu yapılan tespitler, istatistiki çıkarımlar
tartışılacak olup sonuçlar üzerinden yaşanan kazalara dair değerlendirmeler
yapılacaktır. İncelenen 46 ölümlü iş kazası raporunda Tuzla tersanelerinde
meydana gelen 44, Antalya ve Yalova tersanelerine ait 1’er kaza ele alınarak
değerlendirilmiştir. Bu raporlarının yıllık dağılımı ve lokasyonları Çizelge
5.1’de gösterildiği şekildedir. Görüldüğü üzere 46 iş kazası 2002-2010 yılları
arasında gerçekleşmiş olup 44’ü Tuzla tersanelerine aittir. Bu raporlar
herhangi bir şekilde yıl aralığı veya lokasyona göre seçilmemiş olup ölümlü
tersane kazalarına dair elde edilebilen resmi raporların tamamıdır. Bu 46
ölümlü iş kazası 2002-2010 yılları arasında gerçekleşen tahmini 60 ölümlü iş
kazasının yaklaşık %77’sidir.
Çizelge 5.1. İncelenen 46 ölümlü iş kazasının bölge ve yıllara göre dağılımı
Yıl 2010 2009 2008 2007 2006 2005 2004 2003 2002
İncelenen ölümlü
iş kaza sayısı 8 6 8 7 3 7 4 2 1
Kaza yeri
1Antalya,
1 Yalova,
6 Tuzla
Tuzla Tuzla Tuzla Tuzla Tuzla Tuzla Tuzla Tuzla
Çizelge 5.2’de ise incelenen 34 iş kazası raporunun yer ve yılıyla ilgili
dağılımlar verilmektedir. Görüldüğü üzere incelenen 34 uzuv
kayıplı/yaralanmalı iş kazasının 32’si Tuzla tersanelerinde gerçekleşenlerdir.
Ölümle sonuçlanmayan tersane iş kazalarının da seçiminde yıl ve lokasyon
gözetilmemiştir.
Çizelge 5.2. İncelenen 34 yaralanmalı/uzuv kayıplı iş kazasının bölge ve
yıllara göre dağılımı
Yıl 2011 2010 2009 2008 2007 2006 2005 2002 1999
İncelenen kaza sayısı 2 11 11 2 1 2 3 1 1
Kaza yeri 1 Muğla,
1 İzmir Tuzla Tuzla Tuzla Tuzla Tuzla Tuzla Tuzla Tuzla
Görüldüğü üzere bu çalışma çerçevesinde incelenen ölümlü iş kazalarının
yaklaşık %96’sı ve ölümsüz iş kazalarının %94’ü Tuzla tersanelerinde
meydana gelmiştir.
5.1. Tersanelere Dair Verilere Ulaşmada Yaşanan Zorluklar
Türkiye’de iş kazaları ve meslek hastalıklarına dair istatistikler Sosyal
Güvenlik Kurumunca derlenmektedir. Fakat gerek Türkiye’de gerekse Avrupa
Birliği ve diğer ülkelerde tersanelerle ilgili istatistikler tek başına
yeralmamakta ve bu istatistikler nakil araçları inşası başlığı altında diğer
araçların da bulunduğu birçok üretim kolu ile beraber tutulmaktadır. Çünkü
ülkelerin genel istihdam oranlarına bakıldığında gemi inşa sektöründeki
rakamlar ayrı bir başlık altında derlenmesine gerek duyulacak büyüklükte
değildir. Bu yüzden sadece tersanelere ait sağlıklı verilerin bulunmaması bu
konuya yönelik çalışmaları güçleştirmektedir. Tersanlerle ilgili 2008 yılında
TBMM tarafından yapılan komisyon çalışmasında da bu zorluklar
yaşanmıştır. Örneğin Tuzla Bölgesinde bulunan yan sanayilerde meydana
gelen iş kazaları gemi inşa sektöründe tersanelerde meydana gelen kazalar
ile karıştırılarak değerlendirilebilmekte ve bu gibi durumlar sağlıklı verilerin
oluşmasının önüne geçmektedir.
Bu çalışma yapılırken tersane iş kazaları ile ilgili veriler SGK tarafından talep
edilmiş fakat kurumca sağlıklı veriler sunulamamıştır. Mesela ilgili kurumca
sunulan verilerden bazı yıllara ait tersane iş kazaları sonucu ölüm sayıları bu
çalışma çerçevesinde incelenen müfettiş raporlarınca sağlanan sayılardan az
olduğu anlaşılmıştır. Bunun sebebi ise istatistikleri tutan SGK olayın sosyal
güvenlik boyutu ve maliyetleri üzerine yoğunlaşmasıdır. Bir kazanın
maliyetleri, kusur oranları belirlenmesi ve sonuca bağlanması mahkemeye
olayın intikali ile yıllar sürebilmekte ve böylelikle istatistiklere kazanın
yansıması yıllar alabilmektedir.
Bütün bu sebeplerden ötürü en sağlıklı ve objektif veriler ve değerlendirmeler
ÇSGB iş müfettişleri tarafından tutulan iş kazası raporlarının incelenmesi
sonucu elde edilebilmektedir. Bu raporlarda kaza ile ilgili bütün açıklayıcı
bilgiler yeralmakta ve istatistiksel anlamda en doğru veriler bu raporlardan
elde edilmektedir. Fakat şu da bir gerçektir ki her iş kazası farklı müfettişlerce
incelenebilmekte ve geçmiş yıllara ait tutulan bütün raporların elde edilmesi
Bakanlık personelince bile mümkün gözükmemektedir.
Bu çalışmaca elde edilen sonuçların doğruluğu daha önce yapılan
çalışmalarca elde edilen sonuçlarla karşılaşılarak teyit edilebilir. Bilindiği
üzere tersaneler yapısal benzeliklerden dolayı metal sektöründe
değerlendirilmektedir. Şekil 5.1’de metal sektöründe meydana gelen 4000 iş
kazasının incelenmesi sonucunda, bu kazaların %6’sının sadece tehlikeli
durumlardan, %17,1’inin sadece tehlikeli hareketlerden meydana geldiği,
kazaların %74’ünün meydana gelmesinde ise hem tehlikeli durumun hem de
tehlikeli hareketin birlikte etkili olduğu belirlenmiştir. Önlenemez kazaların ise
sadece %2,9 oranında olduğu görülmektedir [3]. Bu çalışma çerçevesinde
incelenen tersanelerde meydana gelen 80 iş kazası incelenmesi ile kaza
nedenlerinin tehlikeli durum ve tehlikeli davranış dağılımları özellikle
yaralanmalı/uzuv kayıplı kazalar için yaklaşık sonuçlar elde edilmiştir.
İncelenen yaralanmalı/uzuv kayıplı kazaların %18’inde sadece tehlikeli
durum (fiziksel nedenler); %6’sında sadece tehlikeli davranış (kişisel
nedenler) ve yaklaşık %73’ünde hem tehlikeli durum hem de tehlikeli
davranış gözlemlenmiştir. Geri kalan %3’ünde ise müfettişlerce kaza
nedenlerine dair bir tespit yapılamamıştır ki bunun ise önlenemez olduğu
sonucuna varılabilir.
Şekil 5.1. Metal sektöründe iş Kazalarında tehlikeli durum ve tehlikeli hareket
ilişkisi [3]
5.2. İşletme Belgesi
En son yasal düzenlemelerde işletme belgesi zorunluluğu tamamen
kaldırılmıştır. Fakat zaman zaman bu belgenin zorunluluğu ile ilgili tartışmalar
gündeme gelmektedir. İşletme belgesi hali hazırda yürürlükte olmayan İş
Kanunun 78’inci maddesi uyarınca 4 Aralık 2009 tarih ve 27422 sayılı Resmi
Gazete’de yayımlanan İşletme Belgesi Hakkında Yönetmelik hükümlerine
göre verilen belgeydi [35]. İşletme belgesi Çalışma ve İşkurumu İl
Müdürlüklerine başvuru sonucu işverenin işyerinin aşağıda belirtilen nitelikleri
haiz olduğuna dair beyanı üzerine verilen bir belgedir. Belge verildikten sonra
müfettişler işyerinin niteliklerinin İşletme Belgesi için yeterli olup olmadığını
işyerinde yapılan teftişte kontrol ederler. Bu belgeye sahip olunması demek
işyerinin iş müfettişleri tarafından incelenerek sağlık ve güvenlik açısından
işyerinin uygunluğunun tespit edilmiş olması demektir. Şayet işyeri nitelikleri
uygun değilse İşletme Belgesi iptal edilirdi.
Bir işyerinin işletme belgesi almasının zorunluluğu için öncelikle sanayiden
sayılan işlerin yapıldığı işyeri olması, 50 ve daha fazla işçi çalışıyor olması
gerekmektedir. Bu özellikteki bir işyerinin işletme belgesi alabilmesi için ise;
- a) İşyeri bina ve eklentilerinde bulunması gerekli asgari sağlık ve güvenlik
şartlarına yönelik tedbirler,
- b) İş ekipmanlarının kullanımıyla ilgili sağlık ve güvenlik şartlarını sağlayacak
asgari tedbirler,
- c) İşyerine dair diğer asgari önleme ve koruma uygulamaları,
ç) İşyeri sağlık ve güvenlik birimine yönelik önlemler,
ana başlıkların altında yer alan daha çok yapısal iş sağlığına ve güvenliğine
ilişkin asgari güvenlik önlemlerinin mevzuata uygunluğun sağlanmasının
yanında işverenin işyeri özelliği ve niteliğine uygun gerekli diğer her türlü
güvenlik önlemlerini almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak
zorundadır [35]. İşyerinde eksiklik tespit edilmemesi veya belirtilen eksikliğin
giderilmesiyle işyeri işletme belgesi almaya hak kazanır.
Yaşanan ölümlü tersane iş kazaları üzerine yapılan incelemede işletme
belgesinin o işyerinde var olup olmaması durumu incelenmiştir. İncelenen 46
ölümlü iş kazasının meydana geldiği tersanelerin 23’ünde işletme belgesi
olmasına karşın kalan 23’ünde işyerinin işletme belgesi yok ya da ilgili
yönetmelik kapsamına girmediğinden bu belgeyi almasının gereksiz olduğu
incelenen raporlarca tespit edilmiştir.
Şekil 5.2.’den de anlaşıldığı gibi incelenen 34 yaralanmalı/uzuv kayıplı
kazanın meydana geldiği işyerlerinden 17’sinde işletme belgesi vardır. Geri
kalan 17 işyerinin 8’inde işletme belgesi yok ve 9’unda ise olup olmadığına
dair incelenen raporlarda ifade yer almamaktadır.
Şekil 5.2. Yaralanmalı/uzuv kayıplı iş kazalarının işletme belgesine göre
dağılımı
İstatistikler bize şu sonucu göstermektedir ki işletme belgesinin olması bir
işyerinde güvenli bir ortamın devamlılığını garanti etmez. Zira ölümle
sonuçlanan iş kazalarının meydana geldiği işyerlerinin yarısında işletme
belgesi vardır. Önemli olan iş sağlığı ve güvenliği açısında işletme belgesi
verilirken sağlanan güvenli ortamın sürdürülebilir olmasıdır. Bilindiği üzere
işyerlerinin çalışma koşulları, kullanılan malzeme ve ekipmanlar,
hammaddeler sürekli değişkenlik göstermektedir. Hatta bu değişkenlikler
tersanelerde alt işverenlik uygulamaları sonucu işçiler için de geçerli
olmaktadır. Diğer bir deyişle iş kazaları için alt işverenin yürüttüğü işlerde
sürekli işçi sirkülasyonu en önemli faktörler arasında gösterilebilir. İşyerini
tanımayan, yaptığı işin riskleri konusunda bilgi sahibi olmayan, güvenli,
davranışı alışkanlık haline getirmeyen çalışanların bir işyerindeki yapısal
sorunların en az olduğu durumlarda bile iş kazasına maruz kalmaları olağan
hale gelmektedir.
Bu değişkenlikler şunu göstermektedir ki işletme belgesi alındığında güvenli
olması garanti edilen bir işyeri ve özellikle gemi inşa gibi dinamizmi ve
değişken parametre girdilerinin çoğunlukta olduğu bir sektörde güvenli bir
işyeri ortamı çok kısa bir sürede güvensiz bir ortama dönüşebilmektedir. Bu
yüzden tersanelerde işletme belgesinin mevcudiyeti güvenli çalışma koşulları
sürdürülemez ise iş sağlığı ve güvenliği açısından bir anlam ifade
etmemektedir ki bu sonuç istatistiklere de yansımaktadır.
5.3. Kaza Öncesi Dış Teftiş Yapılıp Yapılmadığı ve Kazalıların Cinsiyeti
4857 sayılı İş Kanunu kapsamına giren işyerleri İş Kanununun 91. Maddesi
“Devlet, çalışma hayatı ile ilgili mevzuatın uygulanmasını izler, denetler ve
teftiş eder. Bu ödev Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlı ihtiyaca
yetecek sayı ve özellikte teftiş ve denetlemeye yetkili iş müfettişlerince
yapılır” hükmü gereği iş müfettişlerince denetlenmektedir [36].
Şekil 5.3’te görüldüğü üzere ölümlü iş kazalarının yaşandığı 46 tersanede
kaza öncesi teftiş gören işyeri sayısı 25 ve teftiş yapılmayan işyeri sayısı
10’dur. Kaza öncesi teftiş yapılıp yapılmadığına dair bilgiye rastlanmayan
işyeri sayısı ise 11’dir.
Şekil 5.3. Ölümlü tersane iş kazalarının yaşandığı işyerinin kaza öncesi teftiş
yapılıp yapılmadığına göre dağılım
Şekil 5.4’te görüldüğü üzere uzuv kayıplı ve yaralanmalı iş kazası meydana
gelen 34 işyerinden 15’i kaza öncesi teftiş görmüş; 6’sı teftiş görmemiş ve
geri kalan 13 işyerinin teftiş görüp görmediği konusunda bilgiye
rastlanmamıştır.
Şekil 5.4. Yaralanmalı/uzuv kayıplı tersane iş kazalarının yaşandığı işyerinin
kaza öncesi teftiş görüp görmediğine göre dağılım
Bu istatistikler bize teftiş gören yerlerde daha fazla kaza mı yaşanıyor
yorumunu yapma yanılgısına düşürmektedir. Ancak bu doğru değildir.
Buradan şu sonuç çıkarılmalıdır. Özellikle ölümlü iş kazalarının sık
yaşanmasıyla tersaneler çok sıkı bir şekilde denetlenmekte ve iş sağlığı ve
güvenliği açısından eksikliklerin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı iş
müfettişlerince giderilmesi sağlanmaktadır. Birçok kaza meydana gelen işyeri
denetlenmesine rağmen bu kazalar yaşanmaktadır. Bunun nedeni aslında
işletme belgesi başlığı altında yapılan değerlendirmeyle paralellik
göstermektedir. Müfettiş iş sağlığı ve güvenliği açısından güvenli bir ortamın
varlığını ancak belli bir süre için garanti etmektedir. Güvenliğin tanımı genel
olarak risklerin ve tehlikelerin belli bir zaman dilimi içerisinde kabul edilebilir
bir seviyede tutulmasının garanti altına alınmasıdır. Bu açıdan iş müfettişince
denetim ve denetim sonucu eksikliklerin giderilmiş olması o işyerinin sürekli
güvenli olduğunu değil sadece belli bir süre için güvenli olduğunu ifade eder.
Tersaneler gibi girdilerin, hammaddelerinin ve çalışma ortamının tehlikeleri
ve bu tehlikelerden meydana gelen risklerin değişkenliklerinin çok fazla
olduğu işyerlerinde bu sürenin çok kısa olması kaçınılmazdır.
İş müfettişlerince denetim yapılan işyerlerinde iş kazalarının hız
kesmemesinin diğer izahı dış denetime atfedilen beklentilerin yüksekliğidir.
Sağlıklı ve güvenli bir çalışma ortamının devamı kamu otoritesi denetimlerinin
yanında iç denetimle mümkündür. Bu tür işyerlerindeki iş kazalarının
yoğunluğu işverenin denetim yükümlülüğünü gereği gibi yerine getirmediğini
açıkça ortaya koymaktadır. Çünkü her kademedeki çalışanın güvenli
davranışı benimsemesi uzun bir süreci ve bilinçlenmeyi gerektirmektedir.
Burada işverene büyük görevler düşmektedir. İşverenler işçilere gerekli iş
sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek ve işçileri karşı karşıya bulundukları
mesleki riskler konusunda bilgilendirmekle yükümlüdür. İşverenler işçilerin
kurallara uyup uymadığını ancak işyerinde yapacağı denetimlerle tespit
edebilecektir. İş kazaları sonucu iş müfettişlerince en çok görülen eksiklerden
birisi de iç denetim sisteminin olmamasıdır. Bu yüzden işverenlerin
işyerlerinde iç denetim mekanizmalarını tesis etmesi gerekmektedir.
Tersaneler Türkiye’de emek yoğun bir sektördür ve bu sektörde otomasyon
henüz istenilen seviyede gerçekleştirilebilmiş değildir. Emek yoğun bir sektör
olarak erkeklerin fiziksel dayanıklılığı bu sektörün işleyişinde girdi olarak
daha fazla katkı sağladığından kadın çalışan istihdamı bu sektörde
azınlıktadır.
Bu durum yaşanan ölümlü ve ölümsüz iş kazalarına da yansımaktadır.
İncelenen 46 ölümlü iş kazasında ölen işçilerin hepsi erkektir ve ölümlerde
kadın işçiye rastlanmamaktadır. İncelenen 34 ölümsüz iş kazasında
yaralanan 1 kadın işçiye rastlanmıştır.
Bu iş kazasında kadın işçi temizlik işlerinden sorumlu olup temizlik için
kullanılan klor (Cl2) gazının bu gazı taşıyan kapların sapının kopmasıyla
ortama dağılması sonucu zehirlenmiştir. Hastaneye kaldırılan işçi tedavi
edilerek yaşantısına devam etmiştir.
Ölümlü iş kazalarında kadın işçilerin olmaması ağır ve tehlikeli işlerde kadın,
genç ve çocuk işçilerin çalıştırılmasının yasak olması ile de izah edilebilir
[37].
5.4. Asıl İşveren/Alt İşveren
Endüstri ilişkilerinde üzerinde en çok tartışılan konulardan birisi de alt
işverenlik (taşeronluk) müessesesidir. Günümüzde rekabet edebilir olmak
işletmelerin mevcudiyeti için hayati öneme sahip bir unsurdur ve maliyet bu
rekabet unsurunun en önemli parçasıdır. İşletmelerin maliyetlerini
düşürebilmelerinin en kolay yollarından birisi de ürün için sabit giderlerini
düşürmektir. Verimliliği arttırmak, otomasyona geçmek vb. şekilde maliyet
azaltıcı çalışmalar hem çok kolay olmayan süreçlerdir ve teknik bilgi gerektirir
hem de sadece önemli yatırımlar sonucu gerçekleştirilebilir. Yaşanan yoğun
rekabet ortamı ve teknolojide ulaşılan seviye, tüm alanlarda uzmanlaşmaya
giderek hızlı, kaliteli ve daha uygun maliyetli mal ve hizmet üretimini zorunlu
kılmaktadır. Bu gereksinime paralel olarak yeni üretim ve çalışma ilişkileri
ortaya çıkmıştır [38].
Sabit giderler ürüne doğrudan yansımayan fakat ürünün maliyetini direkt
arttıran maliyetlerdir. İşletmelerin istihdam ettikleri kadrolu işgücünün
ücretleri, SGK primleri, vergileri ve diğer sosyal giderleri (ulaşım, yemek vb.),
üretim yapılsa da yapılmasa da işveren tarafından karşılanması
gerekmektedir. Tam rekabet piyasası koşullarının gerçekleştirilmesinin
mümkün olmaması ve işgücü piyasasının esnek bir yapıda olmaması
nedeniyle işletmenin kadrolu işgücü, teorik olarak değişken maliyet gibi
gözükse de maliyetlere üretim olup olmamasından bağımsız etki etmesi
nedeniyle ürün maliyetine sabit maliyet gibi etki ettiğinden işverence sabit
maliyet olarak algılanmaktadır. Rekabet edebilirliğini maliyetlerini düşürerek
sağlamaya çalışan işveren ve işletmeler üretim yapılmadığı zaman bir girdi
sağlamayacak işgücünü istihdam etmek istememekte ve ürün üzerinde
işçinin marjinal faydasını en çok arttıracak yöntemlere başvurmaktadır.
Günümüzde artan rekabet, işletmeleri en verimli üretim şekillerine
yönlendirmektedir. Outsourcing (dış kaynak kullanımı) ile işletmeler temel
faaliyet konuları dışındaki işleri uzman kurumlara aktarmakta ve bu şekilde
etkin bir maliyet ve zaman tasarrufu sağlamaktadır. İşletme, tüm enerjisini
uzmanlık konuları üzerine yönelterek iş verimliliğini üst seviyelere
çıkarabilmektedir [39]. Bu yüzden işverenler işyerlerinde sürekli işçi istihdam
etmek yerine iş aldıklarında kullanabilecekleri işgücüne ihtiyaç duymakta ve
bu iş gücünü alt işverenlerce sağlamaktadır.
Tersanelerde yapılan incelemeler ve gemi inşa sektörü işverenleriyle yapılan
görüşmeler sonucu anlaşılmıştır ki bu sektör doğası gereği esnek bir işgücü
piyasasına ihtiyaç duymaktadır. Bazen gemi bakım ve onarım işi için 10-30
işçi ile işgücü ihtiyacını karşılayan bir tersane, gemi siparişi alınan
dönemlerde (özellikle IMO’nun çift cidarlı gemi zorunluluğu getirmesi sonucu
2004-2009 yılları arası) işgücü ihtiyacı 5-10 kat artmakta ve sipariş düştüğü
dönemlerde tekrar işgücü ihtiyacı düşmektedir. Yukarıda da bahsedildiği
üzere Türkiye’de işgücü piyasasının katı olması işverenleri işgücü elde
etmesi konusunda alt işverenlik müessesesine başvurmaya sevk etmektedir.
İşçi sendikaları ve konfederasyonları ise alt işverenlik konusunda birçok
sıkıntı yaşandığı ve işçi kıdem, ihbar tazminatları, ücret düşüklükleri gibi
kaygılarla işçi haklarının gasp edildiğini iddia etmektedir.
Ülkelerin çalışma hayatını düzenleyen kamu kurumları ise asıl işveren alt
işveren (taşeronluk) müessesesinin kurulabilmesini çeşitli şartlara bağlayarak
bu durumun kötüye kullanılmasını ve işçilerin ekonomik, sosyal hayata ve iş
sağlığı ve güvenliğine dair haklarının kısıtlanmasını önlemek istemektedir.
Bu şartlar 4857 sayılı İş Kanununun Madde 2’sinde alt işverene verilecek
işin, ya asıl işe yardımcı iş olması gerektiği ya da asıl işin bir bölümünde
işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektirmesi
şeklinde belirlenmiştir [36].
Yukarıda anlatılan nedenlerden dolayı taşeronlaşmanın adeta kaçınılmaz
olduğu gemi inşa sektöründe yaşanan ölümlü ve ölümsüz kazaların
birçoğunun taşeron işçilerinin yaşaması tesadüfi değildir. Elbette taşeron işçi
sayısının fazla olması kazaların o işçilerin başına gelme ihtimalini
yükseltmektedir. Fakat bu yorum iş kazalarının incelenmesinin önüne geçen
bir engel olarak görülmemelidir ve kazaların bu yoğunlukta yaşanmasının
önemli nedenlerinden birisinin taşeronlaşma olması gerçeğini
değiştirmemektedir.
Tersanelerde yapılan işlerin % 80 oranında alt işveren marifetiyle yürütüldüğü
bilinmektedir. Çok sayıda alt işveren olması, işyerlerinde iş sağlığı ve
güvenliği yönünden gerekli organizasyonun yapılmasını ve gerekli önlemlerin
alınmasını zorlaştırmakta, alınan önlemlerin sürekliliğinin ve kalıcılığının
sağlanmasını da imkânsız kılmaktadır [3].
Aynı çalışma alanı içerisinde, birbiri ile etkileşimi olan işlerin farklı ellerden
yürütülmesinde, iş sağlığı ve güvenliği açısından çok önemli olan bu
etkileşimden kaynaklanacak tehlikeli durumlar saptanamamakta, yetersiz
organizasyon nedeni ile bir bütün olarak ele alınması gereken güvenlik
sorunları birlikte değerlendirilememektedir [3].
Asıl işverenler tarafından yapılan işlerde, organizasyonun daha iyi
yapılabildiği ve iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin daha etkin olarak ele
alınarak sürekliliğinin sağlanabildiği çok sayıda alt işverenlerin yer aldığı
işletmelerde ise bu durumun sağlanamadığı görülmektedir. Tersanelerde
meydana gelen kazalarda hayatını kaybeden işçilerden çok büyük bir
kısmının alt işveren işçisi olması da bu durumu açıkça göstermektedir [3].
Şekil 5.5’te görüldüğü üzere ölümlü 46 iş kazasında ölenlerden 10’u asıl
işveren işçisi olup 36 işçi alt işveren işçisidir.
Şekil 5.5. Ölümlü iş kazalarının işveren durumuna göre dağılımı
Şekil 5.6.’da görüldüğü üzere ölümsüz iş kazalarında yaralanan ya da uzuv
kaybına uğrayan 34 işçiden 11’i asıl işveren; 23’ü ise alt işveren işçisidir.
Şekil 5.6. Yaralanmalı/Uzuv Kayıplı iş kazalarının işveren durumuna göre
dağılımı
Taşeron işçilerinin kazaya daha fazla maruz kalmalarının önemli
nedenlerinden birisi de taşeron işçilerin işyerlerinin ve işlerinin süreklilik arz
etmemesidir ve tabiri caizse nerede iş varsa oraya bu işçilerin işvereni
tarafından gönderilmesidir. İşçiler her iş değiştirdiklerinde mevzuat
hükümlerine göre verilen eğitimlerinin yenilenmesi gerekmektedir. Çünkü iş
değişimiyle beraber çalışma ortamı ve dolayısıyla maruz kalınabilecek tehlike
ve riskler de değişmektedir. Bir gün yüksekte ve açık bir alanda düşme riski
yüksek, patlama riski düşük olan bir ortamda çalışan bir boya işçisi ertesi gün
düşme riski olmayan fakat patlama riski çok yüksek bir işyerinde boya
yapıyor olabilmektedir. Aynı zamanda yine aynı taşeron işçisi kısa bir süre
sonra montaj ve taşıma işlerinin çok yoğun olduğu üzerinde tonlarca yükün
taşındığı riskli bir çalışma ortamında ezilme, yüksekten düşen bir cisme
maruz kalma riski altında çalışabilmektedir. Görüldüğü üzere sabit bir boya
işi yapan bir işçi sadece iş yerinin ve çalışma ortamının değişmesiyle farklı
birçok riske maruz kalabilmektedir. Bundan yola çıkarak ne bulursam o işi
yaparım diyen bir taşeron işçisinin hem yapılan işin hem de çalışma
ortamının sürekli değişmesi hatta işçi tarafından görülen işin değişmesi
sonucu maruz kalabileceği risk çeşitliliği daha fazla olmaktadır. Sonuç olarak
işçinin işyeri riskleri konusunda bilgi sahibi olmadan, mesleki eğitim almadan
ve işin kişiye uygunluğu açısından herhangi bir değerlendirme yapılmadan
işe başlatılması bu durumu daha karmaşık hale getirmektedir.
Ayrıca düşük bir ücretle alt işverene verilen iş, işçilerin çalışma saatlerinin
uzunluğu ve haftalık ve günlük istirahat sürelerinin kısalığı sonucunu
doğurmakta ve işçileri kaza nedenlerinden olan tehlikeli davranışlar
sergilemeye itmektedir [40].
Düşük maliyetle iş yapan alt işveren iş yaparken kullandığı ekipman,
malzeme, teçhizat, kişisel koruyucu donanım gibi tehlikeli durumları meydana
getirebilecek unsurlarda güvenli olmasından ziyade ucuz olana yönelmekte
ve meydana gelen kazalarda bu durum hissedilmektedir [40].
5.5. İSG Profesyonellerinin Varlığına Göre Dağılım
Bir işyerinin risklerinin kısa bir zaman zarfında kabul edilebilir bir seviyede
kalmasının sağlanması çok da zor olmayan bir durumdur. Zor olan güvenli bir
ortamın ve risklerin kabul edilebilir bir seviyede tutulmasının sürekliliğinin
sağlanmasıdır. İş güvenliği uzmanı tersanelerin güvenliğinin sürekliliğinin
sağlanmasında kilit bir rol üstlenmesi gereken kişidir. Yapacağı veya
yaptıracağı risk değerlendirmesi çalışmalarında yapılan ve yapılacak bütün
işler için tehlike kaynaklarını bulmalı ve bu tehlike kaynaklarını bertaraf
etmeli/ikame etmeli, bertaraf edemiyorsa risk haline dönüşmesini önlemeli,
bu da önlenemiyorsa bu risklerin kabul edilebilir bir seviyede tutulmasının
sürekliliğini sağlamalıdır.
Şekil 5.7. ve Şekil 5.8’de ölümlü ve ölümle sonuçlanmayan iş kazalarının iş
güvenliği uzmanın varlığına dair çıkan istatistiki sonuçlara bakıldığında, iş
kazası yaşanan işyerlerin uzmanı olup olmaması durumu istatistiki anlamda
birbirine yakın çıkmaktadır.
Şekil 5.7. Ölümlü iş kazalarında İSG profesyonelinin varlığı
Şekil 5.8. Yaralanmalı/uzuv kayıplı iş kazalarında İSG profesyonelinin varlığı
İş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi olan işyerlerinde kaza yaşanma ihtimali
biraz fazla gibi yanıltıcı bir sonuç çıkabilir. Bunun nedeni mevzuat açısından
çoğu tersanelerde uzman ve hekim çalışma zorunluluğunun bulunmasıdır.
Burada sorgulanması gereken şudur: Uzman istihdam edilen bir tersanede
neden kazalar meydana gelmektedir? Uzmanların yeterince etkin ve verimli
olamadıkları açıktır [40].
Bunun nedenleri üzerinde birçok tartışmalar yaşanmıştır. Bu tartışma
konularından birisi de işverenin patronajı altında çalışan bir uzmanın belli bir
risk meydana gelmesi durumunda işi durdurabilecek bir hiyerarşik yapıya
sahip olmamasıdır ya da uzmanın, bir tehlikenin ortadan kaldırılması ya da
işin tehlikesiziyle ikame edilmesinin mümkün olduğu bir durumda riski
kaynağından önleyerek daha maliyeti yüksek bir çalışma metodunu işverene
kabul ettirebilecek bir yaptırım gücünün olmamasıdır. Bu gibi handikaplar
uzmanların sadece yasal prosedürü yerine getirmekten öte gidemeyen bir
pozisyonda olmaları sonucunu doğurmakta ve iş güvenliği uzmanlığı
müessesesinin etkin ve verimli bir şekilde çalışma yapmasının önüne
geçmektedir.
Bu gibi sorunların çözümü için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 27
Kasım 2012 tarihinde yayınlamış olduğu İş Güvenliği Uzmanlarının Görev,
Yetki, Sorumluluk Ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelik Madde 9 ve 10’unda
uzmanlara “İşyeri bina ve eklentilerinde, çalışma metot ve şekillerinde veya
iş ekipmanın da çalışanlar açısından yakın ve hayati tehlike oluşturan bir
husus tespit ettiğinde işverene bildirmek, gerekli tedbirler işveren tarafından
alınmadığı takdirde durumu Bakanlığa rapor etmek” vb. yasal yetkiler
tanımıştır [41].
Ancak yetkisi arttırılan iş güvenliği uzmanının görevini yapmadığının tespit
edilmesi halinde uzmanlık belgesinin askıya alınması ve hatta iptaline kadar
bir takım müeyyideler bu yönetmelik çerçevesinde düzenlenmiştir. Böylelikle
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (ÇSGB) iş güvenliği uzmanlarının
çalışmalarını düzene sokmak ve daha etkin ve verimli çalışmalarını
sağlamayı hedeflemektedir.
İş sağlığı ve güvenliği disiplinlerarası çalışma gerektiren bir alan olup işyeri
hekimleri bu alanın önemli aktörlerindendir. İşyeri hekimi iş kazalarının
yaşanmasının önüne geçilmesinde teknik boyutundan ziyade sağlık
boyutuyla işin içine dâhil olmaktadır ve meslek hastalıklarının tespitinde ve
önlemesinde en önemli yere sahiptir.
6331 sayılı İSG Kanununca tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işlerde
çalışacaklar, yapacakları işe uygun olduklarını belirten sağlık raporu olmadan
işe başlatılamaz. İşin işçiye uygunluğunun tespiti işyeri hekimlerince
yapılması gerekmektedir. Aksi halde tehlikeli davranışların meydana
gelmesinin önüne geçilmesinin çok zor bir hale dönüşmesi kaçınılmaz
olmaktadır. Ayrıca ÇSGB’ce uzmanlarla ilgili yapılan yetki arttırımı ve
görevlerindeki ihmal sonucu müeyyideye tabi olmalarını düzenleyen
hükümler aynı tarih ve sayılı Resmi Gazetece yayımlanan “İşyeri
Hekimlerinin Görev, Yetki, Sorumluluk Ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelik”
gereği işyeri hekimleri için de geçerli olmuştur.
5.6. Eğitim Durumu
Şekil 5.9. ve şekil 5.10.’da görüldüğü üzere iş kazalarına maruz kalan
işçilerin çok büyük bir bölümünün eğitim seviyesi ilk ve orta öğretim
düzeyindedir.
Şekil 5.9. Ölen işçilerin eğitim durumuna göre dağılım
Şekil 5.10. Yaralanan/uzuv kaybına uğrayan işçinin eğitim durumuna göre
dağılım
Tersanelerde çalışan işçilerin büyük bir bölümünün ilk ve orta öğretim
düzeyinde olduğu düşünülürse kazaya uğrayan işçilerin de bu kişiler üzerinde
yoğunlaşmasının doğal olduğu düşünülebilir. Fakat bu yanıltıcı bir
düşüncedir. Eğer çalışanların eğitim düzeyi daha yüksek olsaydı iş kazası
sayılarının daha düşük olacağı şüphesizdir. Çünkü risk algısı eğitim düzeyi ile
beraber artmakta, eğitim düzeyi düştükçe azalmaktadır. Risk algısındaki
düşüklüğün iş kazalarının meydana gelmesinde tehlikeli davranışların
sergilenmesine yol açtığı şüphesizdir.
Yapılan bir araştırma sonucu eğitim düzeyi yüksek teknik personelin kaza
geçirmesi %44,4’ü güvensiz ortamdan (tehlikeli durum), %55,6’sı ise tehlikeli
davranışlardan kaynaklanmaktadır. Eğitim düzeyi düşük işçilerin ise kaza
sebepleri %15,6’sı güvensiz ortam (tehlikeli durum) ve %84,4’ü tehlikeli
davranışlardan kaynaklanmaktadır [42].
Çalışanların Benton testi skorları değerlendirildiğinde, çoğunluğa yakın
bölümünün (% 91,5) dikkati düşük bulunmuştur. İş kazası geçiren ve
geçirmeyen olarak sonuçlar değerlendirildiğinde ise aradaki farkın istatistiksel
olarak anlamlı olmadığı görülmüştür. Bulunan sonuçlar dikkat testi ile yapılan
araştırmaların sonuçları ile benzerlik göstermektedir. Çalışan kesimde dikkat
genellikle düşük çıkmaktadır. Bu sonuçların eğitim düzeyi ile ilişkili olduğu
düşünülmektedir [42].
Görüldüğü üzere kaza nedenleri incelendiğinde eğitim düzeyi düştükçe
tehlikeli davranış sergilemenin artış gösterdiği görülmektedir. Tehlikeli
davranışların kazaların meydana gelmesindeki etkisini kaza nedenleri analizi
bölümünde değerlendirilmiştir.
Bir diğer tartışılması gereken konu ise işçilerin eğitim düzeyinin düşük
olmasının kazalara etkisi, kazalıların iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili verilen
eğitimlerin işçi tarafından kolayca algılanıp algılanamamasıdır.
5.7. Kaza Nedenine Göre Dağılımı (Tehlikeli Durum, Tehlikeli Davranış)
İş kazaları tehlikeli durum (fiziksel nedenler), tehlikeli davranış (kişisel
nedenler) veya her ikisinin bir araya gelmesi sonucu meydana gelmektedir.
Bu çalışma çerçevesinde yapılan iş kazası incelemeleri sonucu ölümle
sonuçlanan 46 iş kazasından Şekil 5.11’de görüldüğü üzere yaklaşık
%24’ünde sadece tehlikeli durum (fiziksel nedenler); %2’sinde sadece
tehlikeli davranışlar (kişisel nedenler) ve %63’ünde hem tehlikeli durum hem
de tehlikeli davranış gözlemlenmiştir. Geri kalan %11 ölüm olayında ise kaza
nedenine dair incelenen raporlarda tespit yapılamamıştır.
Şekil 5.11. Ölümlü iş kazalarının kaza nedenine göre dağılımı
Şekil 5.12’de görüldüğü üzere yaralanmalı ve uzuv kayıplı kazaların
incelenmesi sonucu 34 kazadan %18’inde sadece tehlikeli durum (fiziksel
nedenler); %6’sında sadece tehlikeli davranış (kişisel nedenler) ve yaklaşık
%73’ünde hem tehlikeli durum hem de tehlikeli davranış gözlemlenmiştir.
Geri kalan %3’ünde ise müfettişlerce kaza nedenlerine dair bir tespit
yapılamamıştır.
Şekil 5.12. Yaralanmalı/uzuv kayıplı iş kazalarının kaza nedenine göre
Dağılımı
5.7.1. Tehlikeli durum (Fiziksel nedenler)
Tehlikeli durum toplamda ölümlü kazalarda %87 oranında, yaralanmalı/uzuv
kayıplı kazalarda ise toplamda %92 oranında kendini hissettirmektedir.
Tehlikeli durumların bertaraf edilmesi işveren veya işveren vekilince yerine
getirilmesi gereken bir yükümlülüktür.
Alan yetersizliği
Toplam 1 283 608 m2’lik bir alana sahip Tuzla Tersaneler Bölgesindeki
çalışma alanlarının yetersiz kaldığı, yaşanan bu hızlı gelişme sonucunda,
yetersiz duruma gelen bu dar alanlarda yapılan yoğun çalışmanın; iş sağlığı
ve güvenliği yönünden gerekli önlemlerin alınmasını zorlaştırdığı ve riskli
çalışma ortamlarının oluşmasına neden olduğu görülmektedir [32].
Dünyanın en modern tersanelerinden biri olan Hyundai Tersanesi, 8 000 000
m2 alan üzerine kurulmuş olup 2 400 000 metrekare çalışma alanına sahiptir.
Tek bir tersaneye ait olan bu alan dikkate alındığında, Tuzla Tersaneler
Bölgesi’nde yer alan tersanelerin alan yetersizliği açıkça görülmektedir [32].
İş sağlığı ve güvenliği açısından işyerlerinin tertip ve düzeni önemli bir
konudur. Tertip ve düzen ancak yeterli alanların mevcut olduğu işyerlerinde
sağlanabilir. Alan yetersizliği tersanelerde yapılan birçok iş için güvensiz
alanların çoğalmasına ve güvenli işlerin yapılacağı alanların
oluşturulamamasına neden olmaktadır. Bu yüzden iş sağlığı ve güvenliği
açısından alınacak fiziksel tedbirler, işveren tarafından yerine getirilmek
istenilse bile kısıtlı bir şekilde gerçekleştirilebilmektedir. Bu durum iş sağlığı
ve güvenliği açısından sağlıklı bir işyeri ortamı oluşturulmasının önüne geçen
bir handikaba dönüşmektedir.
Tersanelerde meydana gelen kazaların iş kazası raporlarının incelenmesi
sonucu birçoğu ağır parçaların vinçlerle kaldırılıp taşınması esnasında vinç
altında işçilerin çalışması, malzeme istiflerinin ve depolanmasının düzenli ve
güvenli bir şekilde yapılamaması, çalışma alanı ve geçiş yollarının yetersiz
olması nedeniyle malzeme düşmesi/çarpması ve sıkışma şeklinde meydana
gelmektedir. Tuzla tersanelerinde ölümle sonuçlanan kazaların resmi
kurumların raporlarına göre ise %16,5’inin malzeme çarpması/düşmesi
sonucu, %11’inin ise sıkışma sonucu meydana geldiği görülmektedir [3].
Eğer tersanede iş yapılırken geniş alanlar kullanılabilseydi bu çeşit kazaların
yaşanma sıklığının daha düşük olacağı kesindir.
Alt işveren uygulamaları
Alt işveren uygulamaları, tehlikeli durumların (fiziksel nedenler) oluşmasının
en önemli nedenlerinden birisidir. Alt işveren (taşeron) uygulaması,
tersanelerde, iş sağlığı ve güvenliği açısından yaşanan sorunların çözüme
kavuşturulmasında önemle ele alınması gereken bir husus olarak karşımıza
çıkmaktadır.
Açık alanda çalışmalar
Tersanelerde yapılan birçok iş açık alanlarda yapılmaktadır. Bu durum
çalışanların her türlü hava şartlarından olumsuz olarak etkilenmesine neden
olmaktadır [3].
Tersanelerde blok montajları gibi açık alanda ve iskelede işler yoğun bir
şekilde yapılmaktadır. Şiddetli bir rüzgâr ya da fırtına ani bir şekilde iskelenin
ya da havuzda su üzerinde duran geminin sallanmasına ve işçinin dengesinin
bozulup düşmesine; buzlanmanın meydana gelebileceği bir mevsimsel
durumda işçinin ayağının kaymasına, yüksekte ise düşmesine kolaylıkla
neden olabilir. Şöyle ki incelenen kaza raporlarında görgü tanıklarının bu gibi
nedenlere atıfta bulundukları göze çarpmaktadır. Tehlikeli durumların varlığı
ve tespiti kazaların önlenememesinin izahı olmamalı ve bundan sonra
yapılacak çalışmalara ışık tutacak şekilde değerlendirilmelidir.
Aynı zamanda açık alanlarda çalışmalar kışın soğuğa, yazın sıcağa maruz
kalan çalışanların direkt motivasyonlarını olumsuz etkileyerek tehlikeli
davranışlardan (kişisel nedenler) kaçınmanın azalmasına neden olmaktadır
[3].
Yüksekte çalışma/tehlikeli boşluklar
Tersanelerde yüksekte yapılan çalışmalarda, boşluklar veya seviye farkı
bulunan yerlerden kaynaklanan tehlikeli durumlar oluşmaktadır.
Tuzla tersanelerindeki ölümlü kazaların %34 oranında düşme şeklinde
meydana geldiği dikkate alındığında; düşmelere karşı gerekli tedbirlerin
yeterince alınamadığı, yüksekte yapılan çalışmalarda iskele ve çalışma
platformlarının düşmeyi önleyecek şekilde dizayn edilemediği, düşme
tehlikesi bulunan seviye farklarının bulunduğu yerlerde korkulukların
yapılmadığı ya da güvenli şekilde yapılmadığı, çalışma alanındaki tehlikeli
boşluk ve deliklerde düşmeye karşı önlemlerin yeterince alınmadığı ve
emniyet kemeri kullanımının sağlanamadığı anlaşılmaktadır [3].
Diğer taraftan, alan darlığının yanında, yüksekte yapılan çalışmadan da
kaynaklanan malzeme çarpması/düşmesi nedeniyle tehlikeli durumlar
oluşmaktadır [3].
Bu çalışma çerçevesinde tespit edilen yüksekte çalışma sonucu meydana
gelen kazalar ile ilgili istatistiki değerlendirmeler kaza neden kodu başlığında
verilmektedir.
Kapalı alanda çalışmalar / kimyasallarla çalışma
Tersanelerde yoğun olarak kimyasallar kullanılmaktadır. Özellikle kapalı ve
dar alanlarda kimyasalların kullanılmasında, kaynak, raspa, boya ve benzeri
işler yapılırken tehlikeli durumlar oluşmakta, çalışanların maruziyeti, yangın
ve patlama açısından tehlikeli durum oluşmaktadır. Kapalı ve dar alanlarda
yapılan çalışmalarda, özellikle yeterli ölçüm ve gerekli havalandırma sistemi
yapılmadığında, çalışanlar gaz, toz, gürültü vb. zararlılara yoğun şekilde
maruz kalmakta ayrıca patlamalar meydana gelmektedir [3].
Özellikle yaz aylarında yanma olayının gerçekleşmesi açısından koşullar
daha kolay ortaya çıkmakta ve yangın ve patlamaların meydana gelmesi
kaçınılmaz hale dönüşmektedir.
Kaynak işleri/elektrikle çalışan ekipman
Tersanelerde çok yoğun olarak yapılan işlerden biri de kaynak işleridir.
Kaynak işleri yapılırken, çalışanlar açısından zararlı gaz, toz, duman ve
ışınlara maruziyet meydana gelmekte, kimyasallarla yapılan çalışmalarda
yangın ve patlama riski, enerji kablolarından dolayı elektrik çarpma riski
oluşmaktadır.
Elektrik ve topraklama tesisatlarının uygun olmaması, enerji kablolarının
mekanik etkilerden korunamaması, tesisat kontrollerinin yetersizliği
nedenleriyle tehlikeli durumlar oluşmakta bu nedenle elektrik çarpması ve
yangınlar meydana gelmektedir. Tuzla tersanelerinde resmi kurum
raporlarına göre ölümle sonuçlanan kazaların % 16,5 ’i elektrik çarpması
sonucu meydana gelmiştir [3].
Bu çalışma çerçevesinde tespit edilen elektrik çarpması sonucu meydana
gelen kazalar ile ilgili istatistiki değerlendirmeler kaza neden kodu başlığında
verilmektedir
Kalifiye eleman ve eğitim yetersizliği
Sektörde son yıllarda yaşanan hızlı gelişme, sektörde kalifiye eleman ve
eğitimli işgücü sıkıntısını da birlikte getirmiştir. Yoğun talep sonucu artan
siparişlerin zamanında yetiştirilebilmesi için, sektörde yeterli bilgi ve tecrübesi
olmayan işçilerin tersanelerde çalıştırılması iş kazalarının artmasında etkili
olmuştur.
5.7.2. Tehlikeli Davranış (Kişisel Nedenler)
Tehlikeli davranışların kazalar üzerindeki etkisi incelendiğinde 46 ölümlü iş
kazasında toplamda %66 oranında, uzuv kayıplı ve yaralanmalı 34 iş
kazasında ise yaklaşık %78 oranında kazalar üzerinde etkisi bulunmaktadır.
Tersane işçilerinin büyük kısmının, tam olarak işe uygun olmadığı, bilgi,
nitelik ve eğitim açısından, yani iş yeteneği açısından yetersiz oldukları
bilinmektedir [3].
Oysa İSG Kanunun 17 inci maddesi tehlikeli ve çok tehlikeli işlerde yaptığı
işle ilgili mesleki eğitim almayan işçilerin çalıştırılması yasaklamıştır. Bu
maddenin gerekçesinde de;
“Mevcut düzenlemede, işyerlerinde genel çalışma şartları ve alınacak iş
sağlığı ve güvenliği ile ilgili gerekli eğitim ve bilgilendirmeye dair hüküm
bulunmasına rağmen, ağır ve tehlikeli işlerde çalışanların yapacakları işlerle
ilgili mesleki eğitim şartı aranmamaktadır. İşyerlerinde son zamanlarda bazı
iş kollarındaki iş kazalarının artışındaki temel sebeplerden birisi de mesleki
eğitim almadan ağır ve tehlikeli işlerde işçi çalıştırılması olduğu
görülmektedir. Buradan hareketle, bu işkollarında çalıştırılacak işçilere iş
öncesi eğitim verildiği takdirde eğitimli ve kalifiye işçi çalıştırılması ve iş
kazalarının önlenmesi hedeflenmektedir” denilerek bazı iş kollarındaki iş
kazalarının artışındaki temel sebeplerden birisinin de mesleki eğitim
alınmaması olduğu vurgulanmıştır. Burada bazı iş kolları olarak nitelendirilen
iş kolunun tersanelerin olduğundan hiç kuşku yoktur.
Diğer taraftan, iş yoğunluğu, fazla çalışma, açık havada soğuk, sıcak, yağış,
rüzgâr altında çalışma, yüksekte çalışma, kapalı ve dar alanlarda çalışmayla
birlikte, sosyal ve özlük haklarındaki olumsuzluklar, sık olarak işyeri ve iş
arkadaşı değişikliği gibi birçok neden, çalışanların iş motivasyonunu
azaltmakta, yaptığı işten zevk almamaya, memnuniyet duymamaya, kendisini
eserin değil sadece emeğin bir parçası olarak algılamasına neden olmaktadır
[3].
Bunun sonucu olarak da çalışanlar, işe konsantre olamamakta, riskleri
algılamakta ve bu risk algısının devamlılığını sağlamakta zorluk çekmektedir.
Tüm bu olumsuzluklar, iş yeteneği açısından da yeterli olmayan çalışanların
tehlikeli davranışlarına neden olmaktadır [3].
5.8. Kazalı İş İlişkisine Göre Dağılım
Tersanelerde yalnızca boyacılar, kaynakçılar ve demir-çelik işlerinde
çalışanlar gibi yalnız belli meslek gurupları değil aynı ortamda çalışan diğer
bütün işçilerde risk altındadır [4].
Bu çalışma çerçevesinde ölümün meydana geldiği 46 iş kazasında ve
ölümsüz 34 iş kazasında şöyle bir inceleme yapılmıştır. Kazaya maruz
kalanlardan, doğrudan kazanın meydana gelmesiyle sonuçlanan işi yapanlar
ile tesadüfi olarak geçen, başka bir bölümdeyken meydana gelen kazanın
etkisiyle kazalanan vb. gibi işi yapmayanlar da bu çalışma çerçevesinde
değerlendirilmiş olup sonuçlar dikkat çekicidir.
Şekil 5.13’te görüldüğü üzere ölümle sonuçlanan iş kazalarından yaklaşık
%70’i kazayla sonuçlanan işi yapıyorken kazalanmış, çarpıcı olan yanı ise
yaklaşık %19’u yapılan işle bir irtibatı yok iken ya da tesadüfen kazanın
olduğu bölgeden geçerken kazalanarak hayatını kaybetmiştir.
Şekil 5.13. Ölümlü iş kazalarında kazalı iş ilişkisine göre dağılım
Şekil 5.14’te görüldüğü üzere incelenen 34 uzuv kayıplı ve yaralanmalı iş
kazasında da yaklaşık benzer sonuçla karşılaşılmaktadır. 34 kazada
yaralanan işçilerden yaklaşık %18’i yapılan işle bir irtibatı yok iken ya da
tesadüfen kazanın olduğu bölgeden geçerken kazalanarak yaralanmış ya da
uzuv kaybına uğramıştır. Bu konu daha önce araştırma konusu edilmemiştir
ve kazalı iş ilişkisinde bilinmeyen nedenlerin istatistiğini de dağıttığımızda
tersanelerde kazaya maruz kalanların yaklaşık beşte biri işle hiçbir ilgisi yok
iken ölmüş, yaralanmış ya da hayatını kaybetmiştir.
Şekil 5.14. Yaralanmalı/uzuv kayıplı iş kazalarında kazalı iş ilişkisine göre
dağılım
Bunun nedenlerini tartışacak olursak tehlikeli durumlar (fiziksel nedenler)
başlığı altında belirttiğimiz gibi alan darlığı nedeniyle farklı bölümlerde
yapılması gereken birçok iş bir arada yapılmak zorundadır. Ayrıca taşeronluk
müessesesi nedeniyle birçok farklı işveren işçileri ve birçok farklı tehlike ve
riski barındıran işler aynı bölümde yapılmakta, tehlikeli bölümlere giriş çıkışlar
engellenememektedir.
5.9. Kaza Neden Kod İlişkisine Göre Dağılım
Yapılan birçok araştırma ve yayın şunu göstermektedir ki tersanelerde
meydana gelen kazalar bazı çeşitler üzerine yoğunlaşmaktadır. Tuzlada
2000-2008 yılları arasında yaşanan ölümlü iş kazalarının %32’si yüksekten
düşme; %18’i elektrik çarpması; %17’si malzeme çarpması/düşmesi; %13’ü
sıkışma ve diğer %10’u ise patlama nedeniyle meydana geldiği tespit
edilmiştir [32].
Şekil 5.15 ve Çizelge 5.3’te görüldüğü üzere bu çalışmada incelenen 2002-
2010 yılları arasında meydana gelen muhtelif 46 ölümlü kazada da buna
benzer sonuçlar elde edilmiştir. Yüksekten düşme sonucu meydana gelen
ölümler %30; bir veya birden fazla cismin sıkıştırması, ezmesi, batması ve
kesmesi sonucu ölümler %20; patlama ve yangın sonucu ölümler %15;
düşen cisimlerin çarpıp devirmesi sonucu ölümler %13 ve elektrik akımından
meydana gelen kazalar sonucu ölümler ise %9 oranında gerçekleşmiştir.
Şekil 5.15. Ölümlü iş kazalarının kaza kod ilişkisine göre dağılımı
Çizelge 5.3. Kaza neden kodları
200- Kaza Neticesi Zehirlenmeler
300- Kişilerin Düşmesi
400- Makinelerin Sebep Olduğu Kazalar
500- Patlama Sonucu Çıkan Kazalar
600- Normal Sınırlar Dışındaki Isılara Maruz Kalmak Veya Temas Etmek
700- Düşen Cisimlerin Çarpıp Devirmesi
800- Bir Veya Birden Fazla Cismin Sıkıştırması, Ezmesi, Batması, Kesmesi
900- Elektrik Akımından İleri Gelen Kazalar
1100-Vücudun Doğal Boşluklarına Yabancı Bir Cisim Kaçması
1400- Kazaların Sonradan Meydana Çıkan Akıbetleri
1600-Öldürme Ve Yaralama
1900- Diğer Nedenler
Türkiye genelindeki 2010 yılı iş kazalarına bakıldığında ilk sırayı %37’lik pay
ile bir veya birden fazla cismin sıkıştırması, ezmesi, batması, kesmesi
almaktadır. İkinci sırayı % 19 ile düşen cisimlerin çarpıp devirmesi
almaktadır. Üçüncü sırada ise kişilerin düşmesi %14 oranında
gerçekleşmiştir. Yangın ve patlamalar %3 ve elektrik akımı sonucu meydana
gelen kazalar %1’lik bir paya sahiptir [43].
Cisimlerin sıkıştırması ezmesi, batması ve kesmesi; cisimlerin çarpıp
devirmesi; kişilerin yüksekten düşmesi tersanelerde olduğu kadar Türkiye
genelinde de çözülmesi gereken sorunlardandır. Yani bu çeşit kazaların
meydana gelmesinde yaşanan sıklık, bu kazaların doğrudan tersanelerin
yapısal özelliklerden kaynaklanmamaktadır.
Yangın, patlama ve elektrik akımı kaynaklı kazalar ise tersanelerde toplamda
%24 iken; Türkiye genelinde bu kazaların toplamdaki payı %4 oranında
gerçekleşmektedir [43]. Yangın ve patlama ile elektrik akımı kaynaklı kazalar
tersane işyerlerinin yapısıyla doğrudan ilişkilidir. Tersanelerde özellikle gemi
inşasının gerçekleştirildiği gemi ve gemiye dair kısımlarda boya ve kaynak
işleri çoğunlukla görülen işlerdendir. Boya yapımında kullanılan kimyasallar
gemilerde kapalı ve dar ortamların fazlaca olmasıyla havalandırmasının çok
iyi yapılmadığı zamanlarda yangın ve patlama riski oluşturacak hale
gelmektedir. Gemi inşasında kullanılan bloklar elektrik iletkenliği olan çelik
malzemeden yapılması da elektrik iletiminden kaynaklı kazaların varlığını
arttırmaktadır.
Yangın ile patlamalar ve elektrik iletiminden kaynaklanan kazaların
önlenmesine özel çalışmalar yapılmalıdır. En yoğun rastlanan bu beş çeşit iş
kazası nedenleri incelendiğinde hemen hepsinde tehlikeli durumların varlığı
ve ağırlığı fazladır. Tehlikeli durumların ortadan kaldırılması ile bu kazaların
yaşanmasının önüne geçilebileceği tartışılmaz bir gerçektir.
5.10. Günlere Göre Dağılımı
Yapılan bir araştırmada meydana gelen iş kazaların günlere göre dağılımına
bakıldığında Cuma günü meydana gelen kazalar göze çarpmaktadır (Bkz.
Şekil 5.16.). Bu araştırmada yaşanan kazaların %52’si Cuma günü meydana
gelmiştir. Cumartesi, Pazar ve pazartesi günleri ise %7’lik bir pay almıştır. Bu
kazalar Salı, Çarşamba ve Perşembe günleri ise %4 oranında
gerçekleşmiştir [42].
Şekil 5.16. İş kazası gün dağılımı
Şekil 5.16’da görüldüğü gibi tersanelerle ilgili yaptığımız araştırmada ölümlü
kazalarda ölümün en yoğun olduğu Pazartesi günü birinci sırayı %26’lık
payla; ikinci sırayı ise %22’lik payla perşembe günü almaktadır. Uzuv kayıplı
ve yaralanmalı kazalarda ise haftanın perşembe günü %23 ile en fazla kaza
yaşanan gün olarak; Pazartesi ise %20 ile ikinci sırada dikkat çekmektedir.
Ölümlü ya da ölümle sonuçlanmayan kazaların tersanelerde Pazartesi ve
Perşembe günleri yoğunlukta olduğu anlaşılmaktadır.
Pazartesi günü tatil gününden sonra gelmesi ve hafta başı olması nedeniyle
işçinin genel olarak çalışma istek ve arzusunu oluşturan temel
motivasyonunun en düşük olduğu gün diyebiliriz. Tehlikeli davranışların
meydana gelmesinin önüne geçilmesinde en kritik gün pazartesi olarak bu
güne özel önem atfedilmesi gerekmektedir. Halk arasında bugün için yapılan
pazartesi sendromu yakıştırması aslında bu konuyla ilgili ipucu vermektedir.
Hafta başı günleri ya da tatil zamanlarından sonra işçileri direkt olarak işe
başlatmak yerine belli süreler işe yönelik ısındırıcı nitelikte ve işçiyi çalışmaya
motive edecek, işçinin çalışmaya olan motivasyonunu arttıracak nitelikte
uygulamalar yapmak pazartesi yoğunlukla yaşanan kazaların önlenmesine
yardımcı olacaktır.
Perşembe günü tersanelerde iş kazalarının fazla olmasının nedenlerini
tartışacak olursak şöyle bir yorum yapılabilir. Bilindiği üzere tersanelerde
yapılan çalışmalar özellikle çift cidarlı gemi zorunluluğu getirilmesiyle
yaşanan talep patlamasıyla çok büyük bir ivme kazanmıştır. Sipariş kaçırmak
istemeyen işverenler işlerin çabuk bitirilmesi adına işçileri uzun süreler ve çok
az istirahat süreleriyle çalıştırarak üretimin en önemli girdisi olan ve yetersiz
sayıda olan işgücü açığını kapatmak istemiştir. Ağır emek ve güç sarf eden
çalışanlar ayrıca uzun çalışma ve az istirahat süreleri neticesinde ortaya
çıkması beklenen fiziksel yorgunluk normalden daha çabuk ortaya
çıkmaktadır. Zira teknik personelin iş kazası nedenleri üzerine yapılan
araştırmada Cuma Gününde %52 oranında yaşanan iş kazası patlaması
tersanelerde Perşembe günü yaşanmaktadır [42].
Pazartesi günü yaşanan temel motivasyon eksikliği, Perşembe günü işçinin
fizyolojik yeteneğinde ve direkt motivasyonunda azalma olarak karşımıza
çıkmaktadır. Perşembe günleri yaşanan kazaların önüne geçebilmek için
işçilerin yasal süreleri aşan çalışma saatlerini yasal sınırlara çekmek ve
işçilere hak ettikleri istirahat imkânlarını sağlayarak fiziksel olarak
yorulmalarının erken yaşanmasının önüne geçmek bu günlerde yaşanan
kazaların azalmasına katkı sağlayacağı şüphesizdir.
Pazar günleri tatil olmasına rağmen birçok kaza bu günde yaşanmaktadır.
Pazar günleri az sayıda çalışan işçi olmasına rağmen bu gün yaşanan
kazaların sayısı oldukça fazladır. Pazar günü çalışan işçinin hem temel hem
direkt motivasyonunda düşüş yaşanacak ayrıca istirahat etmesi gereken
günde çalışan işçinin istirahat edememeden kaynaklanan fizyolojik
yeteneklerinde düşüş yaşanacaktır.
5.11. İşe Başlandıktan Sonraki Kaza Saatine Göre Dağılımı
Kazaların oluş saatlerine göre dağılımlarına bakıldığında, kazalardan
%37’sinin 13:00-15:00 saatleri arasında, %22,2’sinin ise 15:00-17:00 saatleri
arasında meydana geldiği görülmektedir. SSK (yeni SGK) istatistiklerine
göre, iş kazalarının büyük bölümü işe başlangıçtan sonraki ilk bir saatte
(%29) meydana gelmektedir. Yine, Müngen (1993) ve Altınsoy (1990) iş
kazalarının çoğunlukla öğlen ve akşam iş bitiş saatlerinde yoğunlaştığını
belirtmektedirler. Bu durum yorgunluk ve dikkat dağılmasının bir sonucudur
[42] .
Şekil 5.17. Ölümlü tersane iş kazalarının işe başlandıktan sonraki kaza
saatine göre dağılımı
Tersanelerde meydana gelen ölümlü iş kazaları incelendiğinde, işin ilk iki
saatinde kazaların yoğunlaştığı göze çarpmaktadır. İşe sabah başlayan
işçilerin işe yönelik direkt motivasyonlarında ve temel motivasyonlarında
yüksek bir düzey beklemek yanlış olur. Bu ise işçilerin tehlikeli davranışlar
sergileme eğilimlerini arttırmaktadır. Bu yüzden Kore tersanelerine yapılan
incelemede ziyaret edilen tersanede her gün işe başlamadan bütün işçilerin
bir araya toplanarak işe yönelik motivasyon sağlayıcı ve risklere yönelik algı
düzeylerini arttırıcı etkinlikler yapıldığına dair yetkili kişilerden bilgi
edinilmiştir. Bu yöntemin işçiyi doğrudan işe sokmadan yapılması gereken bir
uygulama olarak faydalı olacağı düşünülmelidir.
Şekil 5.17’de görüldüğü üzere ölümlü tersane iş kazalarıyla ilgili göze çarpan
bir diğer husus da beşinci saatteki artıştır. Beşinci saat genellikle öğle
yemeğinden sonraki ilk saati de kapsamaktadır. Öğle tatilinden sonra
kazalarda artış yaşanması bize şunu göstermektedir: Biyolojik olarak
yemekten sonra vücutta kanın sindirim sistemine pompalanan miktarında
artış meydana gelmektedir. Kanın sindirim sistemine pompalanması
yoğunlaşmışken hemen işe başlanması ve de yapılan işlerin kas gücü
gerektirecek ve kanın kaslara pompalanmasını gerektiren nitelik taşıması,
vücudun işi yapmaya yönelik fizyolojik yeteneklerinde eksikliğe neden
olmaktadır. Doktorların da günlük hayatta yemekten sonra ağır işe
girişilmemesi ya da spor yapılmamasına yönelik tavsiyesi de bu
doğrultudadır. Bundan dolayı öğle yemeklerinden sonra işçilerin bir müddet
istirahat ettirilip görece kas gücü gerektiren ağır işler yerine öncelikle daha
hafif işlere öncelik verilmesinde fayda olacağını düşünmekteyim.
Kazaların iş saatine göre dağılımıyla ilgili önemli bir noktada sekiz, dokuz ve
üzeri çalışma saatlerinde meydana gelen ölümlü kazaların çokluğudur (Bkz.
Şekil 5.17.). Sekiz ve üzeri çalışma saatinde meydana gelen ölümlü kaza
sayısı saati tespit edilmiş olan 37 kazadan 12’si yani neredeyse üçte bir
oranıdır. Uzun çalışma saatleri sonucu fiziksel ve zihinsel yorgunluk had
safhaya çıkmakta ve bu durum kazalara neden olmaktadır. İşçilerin günlük
çalışma saatlerinin yasal çerçevede belirtilen sınırlar içerisinde olmasının
sağlanması gerekmektedir.
5.12. Ölümlü İş Kazalarının Mevsimlere Göre Dağılımı: Yaz Ayları
Tersanelerde yapılan işlerin birçoğu açık alanlarda yapılmaktadır. Bu yüzden
çalışanların işlerini yaparken mevsimsel etkilerden doğrudan etkilendiği
açıktır. Bu yüzden hem ölümle hem de uzuv kaybı ve yaralanma ile
sonuçlanan tersane kazalarının meydana geldiği hava koşullarının
incelenmesi; kaza nedenlerinin izahında ya da tehlikeli durum ve
davranışlara kaynaklık etmesinin tespiti noktasında fayda sağlayacaktır.
Bu çalışma çerçevesinde incelenen 46 ölümlü ve 34 ölümle sonuçlanmayan
iş kazasının mevsimsel dağılımında göze çarpan kazaların oran olarak en
çok yaz aylarında ortaya çıkmasıdır (Şekil 5.18., Şekil 5.19.). Ölümle
sonuçlanan kazaların %43’ü ve ölümle sonuçlanmayan kazaların %35’i yaz
aylarında meydana gelmiştir.
Şekil 5.18. Ölümlü iş kazalarının mevsimlere göre dağılımı
Şekil 5.19. Yaralanmalı/uzuv kayıplı iş kazalarının mevsimlere göre dağılımı
Kazaların en çok yaz aylarında meydana gelmesi bu mevsimde meydana
gelen kazaların çeşidinde inceleme yapma ihtiyacı hissettirmiş ve bu konuda
yapmış olunan incelemede çarpıcı sonuçlar ile karşılaşılmıştır. Ölümlü
kazalardan yangın ve patlamaların %86’sı ve elektrik akımından meydana
gelen kazaların %100’ü yaz aylarında görülmektedir. Ayrıca düşen cisimlerin
çarpıp devirmesi sonucu yaşanan dokuz ölümlü iş kazasının yedisi yaz
aylarında, biri ilkbaharda ve diğeri kışın meydana gelmiştir. Kaza mevsim
ilişkisine dair yapılan varyans analizi sonucu Ek-1’de verilmektedir.
5.12.1. Yaz aylarında yangın ve patlamalar
Şekil 5.20’de görüldüğü üzere yangın ve patlamalar yaz aylarında
yoğunlaşmaktadır. Bilindiği üzere yanmanın üç unsuru vardır. Bu üç unsur
şunlardır:
1- Yanıcı Madde
2- Oksijen
3- Isı
Şekil 5.20. Yangın ve patlamaların mevsimlere göre dağılımı (ölümlü)
Patlama da hızlı gelişen ve yüksek basınç meydana gelmesiyle oluşan bir
yanma çeşididir. Tersanelerde hem yeni gemi inşasında hem de bakım ve
onarım yapılırken yoğun bir şekilde boya işleri yapılmakta ve birçok muhtelif
yanıcı, patlayıcı kimyasallar kullanılmaktadır. Kaynak işlerinde ve de kesme
işlerinde yakıcı özellikteki oksijen kaynağı da yoğun bir şekilde
kullanılmaktadır. Havada mevcut olan oksijen de yangının unsurları
açısından yeterli düzeydedir. Yazın sıcak hava ile yanıcı ve yakıcı gazların
buharlaşması fazlalaşmaktadır. Bazı tehlikeli gazlar ise havadan ağır
olduğundan belli noktalarda çökme yapıp birikebilmektedir. Üçüncü unsur
olan ısının ise yaz aylarında yanma olayının gerçekleşmesi açısından uygun
seviyelere ulaşma kabiliyeti artmaktadır. Bütün bu nedenlerden yanma ve
patlama sonucu meydana gelen kazaların yaz aylarında meydana gelmesi
tesadüflere bağlanamayacak bir realitedir. Bütün bu nedenler yaz aylarında
yanma ve patlama sonucu meydana gelen iş kazalarını arttırmaktadır.
5.12.2. Yaz ayları ve elektrik akımı kazaları
Elektrik akımından ileri gelen ölümlü kazaların hepsinin yaz aylarında
yaşandığına değinmiştik. Fakat incelenen 34 ölümle sonuçlanmayan kazada
elektrik çarpmasına rastlanmamaktadır. Mutlaka elektrik çarpması sonucu
ölümle sonuçlanmayan birçok kaza yaşanmıştır. Fakat kaza bildirim
mekanizmasının yeterince güçlü olmamasından, ölümle sonuçlanmayan
elektrik kazalarına bu inceleme çerçevesinde rastlanmaması bu kazaların
yaşanmamış olmasını değil bildirilmemiş olması ihtimalini güçlü kılmaktadır.
Çünkü tersanelerde elektrik ve elektriğin iletilmesine imkân sağlayacak
unsurların oldukça fazla olmasına rağmen ölümle sonuçlanmayan kaza
olmama ihtimali oldukça düşüktür. Üzerinde birçok işin yapıldığı gemilerin
elektriği iletme özelliği olan çelik malzemeden yapıldığını unutmamak
lazımdır. Elektrik akımından meydana gelen birçok kaza olmasına rağmen bu
sebeple meydana gelen ölümlü iş kazalarının hepsi yaz aylarında meydana
gelmiştir. Bunun nedenini ise incelenen kaza raporlarının ışığında şu şekilde
açıklanabilir: İnsan vücudunun elektriğe olan direnci temas noktasındaki
derinin direnci ve vücudun iç direncinden oluşur. Derinin direnç değeri, temas
noktasındaki derinin durumuna göre değişir. Bu değer derinin durumuna göre
birkaç yüz ohm ile birkaç milyon ohm arası değişmektedir. Kuru ve nasırlı
derinin direnci çok fazla; buna karşılık ince rutubetli ve sıyrılmış derinin
direnci çok düşüktür [44].
Yaz ayları sıcaklığın en fazla olduğu aylardır. Özellikle tersane bölgelerinin
deniz kıyısında olmasıyla nemin oluşması ve vücudun terlemesi en fazla yaz
aylarında gerçekleşmektedir. Elektriğe temas noktası olan derinin terden
dolayı elektrik direnci düşük olacak ve olası bir elektriğe temas sonucu
vücuttan geçen akım fazlalaşacaktır. Aynı nicelik ve nitelikteki elektriğe
maruz kalmak nemsiz ve kuru havada elektriğe temas eden derinin direncinin
fazla olması nedeniyle vücuttan geçen akımın az olmasına ve elektrik
akımının yaz ayları kadar ölümcül nitelik taşımamasına neden olacaktır. Bu
yüzden bütün ölümcül elektrik akımı kazalarının yaz aylarında meydana
gelmesi yerine yaşanan elektrik akımı kazalarının yaz aylarında ölümcül
niteliğe bürünmesi şeklinde ifade etmek çok daha doğru ve açıklayıcı bir
değerlendirmedir.
5.12.3. Yaz aylarında yüksekten düşmeler
Düşen cisimlerin çarpıp devirmesi sonucu meydana gelen ölümlü altı
kazadan beşi yaz aylarında biri ise ilkbaharda meydana gelmiştir. Ölümle
sonuçlanmayan düşen cisimlerin çarpması sonucu meydana gelen üç
kazadan ikisi yaz aylarında biri ise kışın meydana gelmiştir. Şekil 5.21’de
görüldüğü üzere toplamda bu çeşit dokuz kazadan yedisi (%78) yaz
aylarında gerçekleşmiştir. Bu bize şu veriyi sağlamaktadır: Yüksekte yapılan
çalışmaların büyük bir bölümü yaz aylarında gerçekleşiyor ki yüksekten
düşen cisim sonucu meydana gelen kazalar yaz aylarında yoğunlaşmaktadır.
Şekil 5.21. Düşen cisimlerin çarpıp devrilmesi sonucu oluşan iş kazalarının
mevsimsel dağılımı
Yüksekte yapılan çalışmalar yaz aylarında çoğunlukla yapılırken diğer bir
kaza çeşidi olan kişilerin yüksekten düşmesi sonucu meydana gelen
kazaların doğal olarak yaz aylarında yoğunlaşması beklenebilir, fakat Şekil
5.22’de görüldüğü üzere çıkan sonuçlar bu şekilde değildir.
Şekil 5.22. Yüksekten düşmenin mevsimlere göre dağılımı (ölümlü)
Şekil 5.22’de görüldüğü üzere 14 yüksekten düşme sonucu ölümün
gerçekleştiği iş kazasından %29’u ilkbahar, %29’u sonbahar aylarında, %21’i
yaz ve %21’i kış aylarında meydana gelmiştir. Yüksekte yapılan çalışmalar
yaz aylarında yoğunlaşıyorken kişilerin yüksekten düşmelerinin dağılımının
bu şekilde olmasının nedenlerini şu şekilde açıklayabiliriz. Kış aylarında
görece en az yoğunlukta yüksekte çalışmalar yapılmasına rağmen yüksekten
düşmeler sonucu ölüm gerçekleşmesi yaz aylarıyla eşit sayıdadır. Bunun
nedeni kışın düşük sıcaklık nedeniyle meydana gelecek buzlanmaların
yüksekte çalışanlar için kayıp düşme riskini arttıracak nitelikte tehlikeleri
meydana getirmesidir. Ayrıca soğuk hava koşullarında açık ortamlarda
yüksekte yapılan çalışmalar işçinin çalışma ortamında termal konforunun
olmaması nedeniyle çalışma motivasyonunu düşürecek bir etken olmakla
tehlikeli davranış sergilenme ihtimalini arttıran bir tehlikedir.
Sonbahar aylarında buzlanma kışın kadar beklenen düzeyde olmasa da
yüksekte çalışmalar için başka bir tehlike ortaya çıkmaktadır. Hava
akımlarının en güçlü olduğu sonbaharda güçlü rüzgâr ve fırtınaların meydana
gelmesi sonucu su üzerinde duran bir geminin iskelesinde çalışan bir işçinin
hem geminin muhtemel bir sarsıntı geçirmesi hem de üzerinde çalıştığı
iskelenin hava akımı nedeniyle sallanması sonucu dengesini yitirme riskiyle
karşı karşıyadır. İş müfettişlerince tutulan raporlarda bu gibi ifadelere
rastlanmakta ve rüzgârlı bir gün olması kazanın meydana gelme sebepleri
arasında görülmektedir. Bu gibi koşullar kaza nedenlerinden tehlikeli durum
sınıfına girmektedir ve tabi ki bunlar kazanın meydana gelmesinde mazeret
teşkil edebilecek nitelikte olmaktan uzaktır. Bu gibi durumların oluşmasının
önceden tahmin edilip gerekli önlemlerin alınması ya da önlemler riski
bertaraf etmiyor ise yüksekte çalışmanın hava koşulları düzelene kadar
ertelenerek işçinin risksiz işlere yönlendirilmesi gerekmektedir.
Yaz aylarında yüksekten düşmelerin nedenleri arasında bu çeşit işlerin yaz
aylarında nispeten fazla yapılması ve açık hava koşullarında yapılan
yüksekte çalışmalar sonucu işçinin sıcaklara maruz kalması sonucu çalışma
motivasyonunda düşme yaşanması gösterilebilir.
İlkbaharın ilk aylarında özellikle Mart’ta soğuk hava nedeniyle donma olayları
yaşanabileceği ve yüksekte yapılan çalışmaların havaların ısınmasıyla yaz
ayları kadar olmasa da yoğunlaşabileceği unsuru göz önünde
bulundurulmalıdır. Ayrıca mevsimsel geçişler nedeniyle vücut direncinin
azalması nedeniyle ve tehlikeli davranış sınıfında yer alan ve fizyolojik
yeterlilikte meydana gelen azalma; bahar aylarında yaşanan düşme
olaylarının nedenleri arasında düşünülmesi gereken bir unsurdur.
5.13. Ölümlü İş Kazalarının Kazanın Gerçekleştiği Yere Göre Dağılımı
Tersanelerde gemi inşasında yapılan işi, çalışılan mekânın değişip
değişmemesine bağlı olarak iki kısımda incelenebilir. Bir tersanenin yapılan
işin mekânının değişmediği atölye bölümü ve yapılan işin mekânının üretilen
ürün ile (gemi) değişkenlik gösterdiği gemi montajının yapıldığı bölümdür.
Her üretilen gemi, geminin boyutları, üzerinde yapılan işlerin çeşitliliği, işçi
sayılarının fazlalığı gibi nedenlerle adeta yeni bir işyeri niteliği kazanmakta,
hatta atölyede yapılan işlerin çok daha fazlasının yapıldığı bir işyeri niteliğini
taşımaktadır. Bundan dolayı tersane iş kazalarında göze en çok çarpan
sonuçlardan birisi ise kazanın nerede gerçekleştiğidir. Şekil 5.23.’te
görüldüğü üzere gemi inşasında yapılan işlerin gerçekleştirildiği yere göre iki
farklı yerde değerlendirildiğinde meydana gelen ölümlü iş kazalarının
yaklaşık %76’sı gemi üzeri/içi/iskelesi’nde meydana geldiği, geri kalan %24’ü
ise atölyede yapılan işlerde meydana geldiği ortaya çıkmaktadır. İş kazası
sayısı ile çalışılan yer ilişkisine dair yapılan hipotez testi sonucu Ek-2’de
verilmektedir.
Şekil 5.23. Ölümlü iş kazalarının kazanın gerçekleştiği yere göre dağılımı
Şekil 5.24’te görüldüğü üzere uzuv kayıplı veya yaralanmalı kazalara
bakıldığında ise meydana gelen kazalardan yaklaşık %53’ü atölye kısmında,
geri kalan %47’si ise gemi üzeri/içi/iskelesi’nde meydana geldiği tespit
edilmiştir. Tersane iş kazalarını kazanın gerçekleştiği yere göre
karşılaştırdığımızda ortaya çıkan sonuç şudur ki sabit olmayan doğrudan
gemi montajı ve inşasının yapıldığı gemi üzeri/içi/iskelesi ‘nde meydana
gelen kazaların atölyede meydana gelen kazalara nazaran ölümcül
nitelikteliği daha fazla olmaktadır.
Şekil 5.24. Yaralanmalı/Uzuv kayıplı iş kazalarında kazanın gerçekleştiği
yere göre dağılım
Gemiye ilişkin bir mekânda çalışan işçi geminin tamamlanarak yeni gemi
inşasının başlamasıyla ya da bakım ve onarımı biten bir geminin yerine yeni
bakım ve onarıma girecek gemide çalışmaya başlamasıyla yeni bir işyerinde
çalışmaya başlamış gibi değerlendirilmelidir. Üst bölümde incelediğimiz ve
işletme belgesi alınıp alınmadığına dair başlık ve işyerinin teftiş görüp
görmediğine ilişkin başlıkta ortaya konan sonuçlarda bu çerçevede
değerlendirilmelidir. İşletme belgesi işyerlerinin sabit bölümlerine
verilmektedir. Fakat Şekil 5.23’ten de anlaşılacağı gibi işlerin birçoğu hatta
ölümlü kazaların %76 oranında gerçekleştiği değişen çalışma bölümleri
aslında işletme belgesi alınırken yetkili memurlarca incelenmemiş ve iş
sağlığı ve güvenliği açısından eksikliler giderilmemiştir. Aynı şekilde bir
işyerinin teftiş görüp görmediği şu açıdan değerlendirilmelidir ki bir işletme
teftiş görse bile sadece sabit atölyelerdeki ve teftiş zamanında mevcut gemi
inşasındaki riskler ve tehlikeler tespit edilmiş olmaktadır. Bu nedenlerle
üretimine başlanan ya da bakım ve onarımı yapılacak her bir gemi için proje
aşamasında iken olası tehlikeler tespit edilmeli riskler değerlendirilmelidir. Bu
tehlikeler ve riskler belirlenirken sadece atölye kısmı değil gemi inşasıyla
ortaya çıkacak kapalı alanlar, yüksekte çalışmalar, hemzemin boşluklar vb.
tehlikeler ortaya konarak risk değerlendirilmesi yapılmalı, işçiler bu tehlike ve
risklerden haberdar edilmelidir. Aksi takdirde bir işyerinin teftiş görüp
görmediği ya da işletme belgesinin olup olmadığı gemi inşası sektöründe çok
da anlamlı olmamaktadır.
5.14. Ölümlü İş Kazalarının Gerçekleştiği Tarihteki Kazalının Yaşına
Göre Dağılımı
Türkiye genelindeki iş kazalarının Şekil 5.25’teki yaş-kaza ilişkisine
baktığımızda (SGK 2009-2010) şu değerlendirme yapılabilir: Yaş ile iş kazası
meydana gelme ilişkisi arasındaki ters oranlı korelasyon oldukça güçlüdür.
Düşük yaş gruplarında meydana gelen iş kazası en fazla iken yaş ilerledikçe
iş kazası sayısı düşmektedir. 18-24 yaş grubunda istihdam düşük olduğu için
iş kazaları doğal olarak az gibi görünse de yaş grubundaki çalışan sayısına
oranlama yapıldığında iş kazalarının yüksek oranda meydana geldiği
görülmektedir.
Şekil 5.25. Türkiye geneli iş kazalarının yaşa göre dağılımı (%)
Şekil 5.26’da görüldüğü üzere tersanelerde meydana gelen ölümlü ve diğer iş
kazasının yaşa göre dağılımına bakıldığında ise şu değerlendirmeler
yapılabilir. İş hayatına yeni adım atmış olanlar ve tecrübesiz işçi diye
nitelendirebileceğimiz 18-29 yaş grubunda gerçekleşen ölümlü kaza oranı bir
hayli fazladır. Bu oran ölümle sonuçlanmayan iş kazalarına baktığımızda da
aynı şekilde yüksek çıkmaktadır.
Şekil 5.26. Tersane iş kazalarının kazalının yaşa göre dağılımının işgücünün
yaşa göre dağılımı karşılaştırması
Tersanelerde meydana gelen kazaları, 30-34 yaş grubuna SGK istihdam
verilerine bakılıp değerlendirildiğinde bu yaş gurubu istihdam oranı yüksek
olmasına rağmen meydana gelen kazaların işçi sayısına göre en düşük
olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Bunun nedenini şu şekilde
yorumlayabiliriz. Bu yaş grubundaki çalışanlar tarafından tehlikeli davranış
sergilenmesi ihtimalinin en düşük olduğu gruptur. Şöyle ki 30-34 yaş
grubundaki işçilerin hem fiziksel güç hem de genel iş tecrübesi açısından en
olumlu noktada olduğu değerlendirilmesi yapılabilir.
Şekil 5.26’da 35-39 yaş grubundaki tersane kazaları bu yaş grubundaki genel
istihdam verilerine bakılarak incelendiğinde istihdam düşmesine rağmen 30-
34 yaş grubuna nazaran ölümlü kazalarda bir artış gözlemlenmektedir. Yaş
grubundaki artışla işçilerin tersanelerde görece daha nitelik gerektiren ve
daha riski yüksek işlerde (kaynak, boya vb.) çalıştırıldığı sonucu çıkarılabilir.
Ayrıca bu yaş grubu için fiziksel yeterlilik açısından azalmada değerlendirme
yapılırken göz önüne alınması gereken bir durumdur. Yine 40-44 yaş
grubunda çalışan sayısı azalmasına rağmen tersanelerdeki ölümlü iş kazaları
bu yaş grubunda ikinci yüksek noktasına ulaşmaktadır.
Yaş grubuna göre genel bir değerlendirilme yapılırsa tersanelerdeki ölümlü iş
kazaları oranı 25-29 yaş grubu işçiler için en yüksek seviyede; 30-34 yaş
grubu işçiler için ise yine bu yaş grubundaki istihdam rakamları yüksek
seviyede olmasına rağmen en düşük seviyede gerçekleşmektedir. 30-34 yaş
grubunda en düşük seviyede gerçekleştikten sonra bu kazalar 45-49 yaş
grubuna kadar istihdamdaki azalışa rağmen artış göstermektedir.
Tersanelerde uzun çalışma süreleri, emek yoğun işlerin fazlalığı, yetersiz
dinlenme vb. fiziksel dayanıklılık gerektiren işler yaş gruplarının yükselmesi
ve fiziksel anlamda dayanıklılığın azalmasıyla ölümlü kazalarda artışa neden
olmaktadır.
Tersanede gerçekleşen ölümle sonuçlanmayan kazalar ise Türkiye genelinde
kazaların yaş aralıklarındaki dağılımına 18-29 yaş grubu hariç paralel bir
seyir izlemektedir ve yaş artışı ile kazalar arasında ters yönlü bir ilişki ortaya
çıkmaktadır (Bkz. Şekil 5.26.).
Ölümlü kazalar 35 yaş grubundan sonra yükselişe geçmesine rağmen,
yaralanmalı/uzuv kayıplı kazalar Türkiye geneline paralel bir şekilde yaş
artışıyla azalan bir seyir izlemektedir. Tecrübeyle beraber yapılan işin niteliği,
zorluğu ve riski artmaktadır. Artan risk ile beraber tersanenin zor ve karmaşık
yapısı bir araya gelince bu yaş grubunda meydana gelen kazalar ölümcül bir
niteliğe bürünmektedir. Böylelikle risk düzeyi düşük kazalar tersanelerde yaş
arttıkça azalma gösterirken risk düzeyi yüksek kazalar 35 yaştan sonra artış
göstermektedir.
5.15. Çalışan Sayısına Göre Dağılımı
Bir tersanede aynı anda onlarca alt işveren tarafından çeşitli işler
yapılabildiğinden bunun da iş kazalarının önlenmesi için organizasyonel
tedbirleri almayı güçleştirmektedir. Bu değerlendirmenin destekleyici bir ayağı
ise ölümlü kazaların meydana geldiği işyerlerindeki işçi sayısıdır.
Şekil 5.27. Ölümlü iş kazalarının çalışan sayısına göre dağılımı
Şekil 5.27’de görüldüğü üzere 50’den az veya 50 ila 250 arasında işçisi
bulunan tersanelerde 12’şer (%26) ölümcül iş kazası meydana gelmiştir.
250’den fazla işçisi bulunan işyerlerinde ise 46 ölümcül kazadan 22’si (%48)
gerçekleşmiştir. Gemi inşasında çok sayıda işçi, alt işlere bölünmüş çok
sayıda işveren demektir. Çok sayıda alt işveren iş organizasyonunun
yapılamaması; aynı anda ya da ardarda yapılmaması gereken işlerin (kapalı
bir mekânda boya yapıldıktan sonra, hemen ardından yakın ya da aynı
alanda bir başka işverence kaynak işlerine başlanması vb.) aynı anda
yapılmasının önüne geçecek bir mekanizmanın olmaması veya olması
ihtimalinin zorlaşması demektir. Bu durum ise ölümlere ve kazalara adeta
davetiye çıkarmaktadır. İşyeri büyüklük kaza sayısı ile ilgili yapılan hipotez
testi sonuçları Ek-3’te verilmektedir.
5.16. Ölümlü İş Kazalarının Kusur Oranına Göre Dağılımı
Kaza kusur oranları Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı iş müfettişlerince
kaza sonucu belirlenen ve kazanın meydana gelmesindeki kusur oranı
dağılımını göstermektedir. Şekil 5.28’de belirtildiği gibi tersanelerdeki ölümlü
iş kazalarında asıl işveren %57 ve ölümsüz iş kazalarında %50 oranında
kusurlu bulunmuştur. Kazanın diğer unsuru işçiler ise ölümlü iş kazasında
yaklaşık %17 ve ölümsüz kazalarda ise yaklaşık %24 oranında kusurlu
bulunmuştur.
Kaza sayısı
Alt işveren olarak bilinen ama müfettiş raporlarında bağımsız işveren olarak
değil de üçüncü bir kişilik olarak görülen taşeron firmalara ölümlü kazalarda
atfedilen kusur %16, ölümsüz kazalarda ise %22 oranındadır. Teftiş raporları
incelendiğinde asıl işverene en çok işyerinde iç denetim ve kontrol
mekanizmasını kurmamak ile kusur atfedilmiştir. İç denetim sistemini
kurmayan işveren tehlikeli davranışlar sergileyen işçilerin bu davranışları
sergilemesine müsaade etmekle ve alınan tedbirlere uyulup uyulmadığını
kontrol etmemekle kusurlu sayılmaktadır. Çünkü 6331 sayılı İSG Kanunu’nun
Madde 4’ünde “İşyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine uyulup
uyulmadığını izler, denetler ve uygunsuzlukların giderilmesini sağlar.” hükmü
gereği bu iç denetim ve kontrol mekanizmasını kurmakla mükellef olmaktadır.
Bu başlıkta tartışma konusu olabilecek diğer bir husus ise meydana gelen
çoğu kazalar alt işveren işçisi olmasına rağmen kusur oranları neden
çoğunlukla asıl işverene verilmiştir? 4857 sayılı İş Kanununun Madde 2’sinde
alt işverenliği bazı koşullara bağlamıştır. Bir işin asıl işverence alt işverene
verilebilmesi için üretilen mal ve hizmete ilişkin yardımcı bir iş veya asıl işin
bir bölümü ise de işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık
gerektiren iş olması gerekmektedir [36].
Ayrıca “asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu
Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş
sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur”
hükmü ile asıl işverene alt işveren işçisi için doğan hak ve yükümlülükler
nedeniyle sorumluluk vermiştir [36].
Şekil 5.28. Ölümlü iş kazalarının kusur oranına göre dağılımı
İş Kanunu’nun bu hükümleri çerçevesince tersanede asıl işverence alt
işverene yaptırılan birçok işte asıl işveren-alt işveren ilişkisi kurulması
hukuken mümkün gözükmemektedir. Çünkü alt işverence yaptırılan birçok iş
ne teknolojik gerek ile uzmanlık gerektirmekte ne de asıl iş için yardımcı bir iş
olma niteliğini taşımaktadır.
Bundan dolayı kanun hükümleri çerçevesinde iş müfettişlerince tersanelerde
kurulan asıl işveren-alt işveren ilişkisi muvazaalı görülmektedir ve alt işveren
işçisi, meydana gelen bir ölümlü kaza yahut yaralanma durumunda en baştan
beri asıl işverenin işçisi gibi değerlendirilmektedir. Bu nedenle hukuki
anlamdaki işveren (uygulamada asıl işveren) hemen hemen bütün kazalarda
kusurlu bulunmuştur.
5.17. Ölümlü İş Kazalarının Mesleki Eğitim Durumuna Göre Dağılımı
İSG Kanunun 17 inci maddesi gereği mesleki eğitim alma zorunluluğu
bulunan tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işlerde, yapacağı işle ilgili
mesleki eğitim aldığını belgeleyemeyenler çalıştırılamaz. Tersanelerde
yapılan işlerin çoğunluğu çok tehlikeli ve tehlikeli işlerden sayılmaktadır.
%
Ölümlü ve yaralanma veya uzuv kayıplı kazalılarının mesleki eğitim alıp
almadıklarına dair iş müfettiş raporları incelenmiş olup istatistiki bir anlam
taşıyacak nicelikte veriye ulaşılamamıştır.
5.18. Ölümlü İş Kazalarında İşçinin İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitimi Alıp
Almamalarına Göre Dağılım
Tersanelerde işveren veya işveren vekilleri çalıştırdıkları işçilere iş sağlığı
güvenliği ile ilgili eğitimler vermek zorundadır. Çalışanların İş Sağlığı ve
Güvenliği Eğitimlerinin Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik gereği
“işverenler, işyerlerinde sağlıklı ve güvenli çalışma ortamının tesis edilmesi
için gerekli önlemleri almakla yükümlüdürler. Bu amaçla, işverenler,
çalışanları, yasal hak ve sorumlulukları konusunda bilgilendirmek, onların
karşı karşıya bulundukları mesleki riskler ve bunlarla ilgili alınması gerekli
tedbirler konusunda işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği eğitim programlarını
hazırlamak, eğitimlerin düzenlenmesini, çalışanların bu programlara
katılmasını sağlamak ve verilecek eğitim için uygun yer, araç ve gereç temin
etmekle yükümlüdürler” [45].
Eğitimin amacı, işyerlerinde sağlıklı ve güvenli bir ortamı temin etmek, iş
kazalarını ve meslek hastalıklarını azaltmak, çalışanları yasal hak ve
sorumlulukları konusunda bilgilendirmek, onların karşı karşıya bulundukları
mesleki riskler ile bu risklere karşı alınması gerekli tedbirleri öğretmek ve iş
sağlığı ve güvenliği bilinci oluşturarak uygun davranış kazandırmaktır.
“İşyerinde çalışan her bir işçinin görevini en iyi bir biçimde yerine
getirebilmesi için sahip olması gereken bilgi, beceri, davranış ve tutumlarının
ayrı ayrı ve ölçülebilir bir biçimde ortaya konması esastır. Bireysel seviye
analizi yapılarak işçinin eğitim öncesi seviyesi ve alması gereken eğitimler
tespit edilir” hükmü gereği eğitimlerin işçilerin algılayabileceği şekilde işçilere
verilmesi gerekmektedir [45].
Ayrıca aynı yönetmeliğin 6. Maddesi “verilen eğitimler değişen ve yeni ortaya
çıkan risklere uygun olarak yenilenir” şeklinde hüküm ifade etmektedir. Bu
hükmü tersaneler üzerinden değerlendirecek olursak her bir yeni gemi inşası
adeta yeni bir işyeri niteliği kazanmakta ve değişen şartlara göre eğitimlerin
yenilenmesi gerekmektedir.
Ayrıca aynı yönetmeliğin 12. Maddesi “verilen eğitimin sonunda bir ölçme ve
değerlendirme yapılır. Değerlendirme sonuçlarına göre eğitimin etkin olup
olmadığı belirlenerek yeni eğitime ihtiyaç duyulup duyulmadığına karar verilir”
gereği her eğitimden sonra bir değerlendirme yapılmalıdır.
Şekil 5.29. İş kazaları sonucu ölen işçilerin İSG eğitimi alıp almamalarına
göre dağılım
Şekil 5.29 ve Şekil 5.30’da görüldüğü üzere hem ölümlü hem de ölümsüz iş
kazalarında kazaya uğrayan işçilerden eğitim alanların oranı bir hayli yüksek
çıkmaktadır. Bunun anlamının yapılan eğitimlerin işçiler üzerinde risk
algılarını arttıracak ve onların tehlikeli davranış sergilemelerinin önüne
geçecek nitelikte ve nicelikte olmaması olduğu açıktır. Mevzuat hükümleri
çerçevesinde iş müfettişleri tarafından işçinin eğitim aldığına dair bir belge
sonucu işçi eğitim aldı olarak nitelendirilmektedir. Bu durum istatistiklerde çok
da gerçekçi olmayan sonuçların ortaya çıkmasına sebebiyet vermektedir.
Şekil 5.30. Yaralanmalı/Uzuv Kayıplı iş kazasına maruz kalan işçilerin İSG
eğitimi alıp almamalarına göre dağılımı
Eğitim düzeyi yüksek olmayan ve risk algısı düşük olan bir işyerinde iş sağlığı
ve güvenliği bilinci oluşturmak ve işçilere uygun davranış kazandırmak zor
olması beklenen bir durumdur. Bu yüzden verilen iş sağlığı ve güvenliği
eğitimlerinin planlaması doğru yapılmalı eğitimlerden sonra işçiler verilen
eğitimlerle ilgili değerlendirmeye tabi tutulmalı değerlendirme sonucu verilen
eğitimlerin işçiye yeteri kadar katkı sağlamadığı anlaşılırsa eğitimler tekrar
verilmelidir. İşverence verilen eğitimlerin işçiler tarafından uygulanıp
uygulanmadığı kontrol ve takip edilmeli ve iş sağlığı ve güvenliği bir kültür
haline gelene kadar bu takip ve kontrol devam etmelidir. Aksi takdirde iş
kazaları eğitim alan işçilerde bile yüksek oranlarda çıkmaya devam edecektir.
5.19. Ölümlü İş Kazalarında İşçilerin (Çalışanların) Tecrübelerine Göre
Dağılım
İş kazalarının tehlikeli durum veya tehlikeli davranışların ayrı ayrı meydana
gelmesinden ya da her ikisinin aynı anda ortaya çıkmasından
kaynaklandığından daha önceki bölümlerde bahsetmiştik. Tehlikeli
davranışlar ise iş yeteneği ve iş motivasyonu olarak ikiye ayrılmaktaydı.
İşçinin tecrübesi, hem iş yeteneğini hem de iş motivasyonunu doğrudan
etkilemektedir. Fakat Şekil 5.31.’e ve Şekil 5.32.’ye bakıldığında işçinin
tecrübeli olmasının iş kazalarının önlenmesinde yeterli olmadığı
anlaşılmaktadır. Çünkü uzun çalışma süreleri ve yetersiz istirahatler de
tehlikeli davranışların ortaya çıkmasında doğrudan etkilidir. Eğer tehlikeli
davranışlar tamamen yok edilmek isteniyorsa tecrübeyle beraber işçinin işe
motivasyonu ve iş yeteneğinin de yüksek olması gerekmektedir.
Şekil 5.31. Ölümlü iş kazalarının işçilerin (çalışanların) tecrübelerine göre
dağılım
Şekil 5.32. Yaralanmalı/uzuv kayıplı iş kazalarının işçilerin (çalışanların)
tecrübelerine göre dağılım
Tersanede meydana gelen birçok iş kazasında tehlikeli davranışların kaza
sebeplerinden olduğu üst başlıklarda tartışılmıştır. Eğer tehlikeli durumlar
ortadan kaldırılmaz ve işçinin iş motivasyonunu arttıracak şekilde istirahat
süreleri yeterli hale getirilmez ve uzun çalışma saatleri kanuni sınırlar
çerçevesinde düzenlenmezse işçinin tecrübeli olmasının tek başına kazaların
önüne geçemeyeceği açıktır.
- SONUÇ
Tersanelerde meydana gelen kazalarda kazaya maruz kalan işçilerden
yaklaşık %20’si yapılan işle doğrudan ilgisi olmayan işçiler olduğu bu
çalışmayla saptanmıştır. İş kazasına maruz kalanların %20’sinin doğrudan
işle ilgisinin olmamasında organizasyonel eksikliklerin varlığı açıktır.
Yapılması gereken, her işçinin çalışma yapacağı alanların belirlenmesi bu
alanlar dışında ve tehlikeli alanlara giriş çıkışların belirli şartlara bağlanarak
kısıtlanması ve kontrollü bir şekilde gerçekleştirilmesidir. Farklı işveren
işçilerinin yapacakları işlerin, çalışma yerlerinin önceden planlanması
yapılmalıdır. Ayrıca ana işveren tarafından, bütün alt işverenlerin işleri dâhil
bütün çalışmaların günlük/haftalık planlamasını yapacak bir koordinatörün
atanması gerekmektedir.
Tersanelerde yaşanan iş kazalarının gün dağılımına baktığımızda Pazartesi
ve Perşembe günlerinde diğer günlere oranla fazlalık tespit edilmiş ve bunun
nedenleri ile ilgili yorumlar yapılmıştır. Pazartesi günleri işçinin temel
motivasyonu eksik olması bunun nedenlerinden biri olarak gösterilebilir.
Tersaneler pazartesi günleri işçilerin, temel motivasyonunu arttırıcı nitelikte
işe başlamadan önce kendi yapısına uygun uygulamalar yapmalı ve işçiyi
çalışmaya ısındırmalı, motive etmelidir.
Perşembe günleri sıklaşan kazaların nedenleri ise işçilerin yoğun ve uzun
çalışma süreleri, yetersiz istirahat imkânları yüzünden beklenenden çabuk
yorulmaları ve fizyolojik olarak yapılan işi kaldıramamalarıdır. Böylelikle
işçinin işe yönelik direkt motivasyonunda da düşme yaşanmakta ve hafta
sonları görülmesi beklenen yorgunluk bu nedenlerden Perşembe günü
meydana gelmektedir. Buna yönelik çözüm ise işçilerin günlük, haftalık
çalışma saatlerinin kanuni sınırlar çerçevesinde belirlenen sürelere uyularak
azaltılması istirahat sürelerinin arttırılmasıdır. Böylece kişisel nedenlerden
olan direkt motivasyonda ve fizyolojik yeterlilikte meydana gelen artış
kazaların azalmasına katkı sağlayacaktır.
Tersanelerde yaşanan ölümlü iş kazaların günün saatleri dağılımına
bakıldığında özellikle ölümlü kazalarda ilk iki saat ve öğleden sonraki ilk saat
yani beşinci saatteki yükseklik göze çarpmaktadır. Bunun nedeni işçilerin işe
yönelik ilk saatlerde temel motivasyonlarının eksikliği ve öğleden sonraki ilk
saatte ise yemekten sonra fizyolojik yeteneklerinde düşüşün beklenmesi
olarak gösterilebilir. Ters bir bakış açısıyla ölümlü kazalar en az üçüncü ve
dördüncü saat diliminde yaşanmaktadır. Bunun nedeni bir önceki cümlede
belirtilen kaza nedenlerinin (temel motivasyon ve fizyolojik yetenekteki düşüş)
bu saat diliminde en az etkili olması yani üçüncü ve dördüncü saatte işe
yönelik motivasyonlarının artmış olması ve fiziksel olarak yorgunluğun düşük
seviyelerde olmasıyla kazalar en düşük seviyede yaşanmaktadır. Bu yüzden
sabahları işe başlanmadan işçilerin işe yönelik temel motivasyonlarını arttırıcı
uygulamalar yapılmalı, öğle yemeğinden hemen sonra işe başlanmamalı, bu
mümkün değil ise doğrudan ağır işler yerine görece hafif işler işçilere
gördürülmelidir.
Sabahları işçilerin işe başlamasından önce gece boyunca oluşma ihtimali
olan tehlikeli durumların yokluğu görevlilerce garanti edilmelidir. Örneğin
incelenen kaza raporlarında gece boyunca gaz sızmasının yaşanması ve
ertesi gün işe başlanmadan bu sızıntının tespit edilmeyip işe doğrudan
başlanması nedeniyle yaşanan ölümlü kazalara da rastlanmıştır.
Sekiz ve üzeri çalışma saatlerinde tespit edilebilen ölümlü iş kazalarının
yaklaşık üçte bir oranında yaşandığı sonucuna ulaşılmıştır. Bunun nedeni de
ağır çalışma koşulları, uzun mesai saatleri ve yetersiz dinlenmenin kaza
nedenlerinden tehlikeli davranışla ilgili fizyolojik yetersizliğe sebebiyet
vermesinin olduğu açıktır. Bu yüzden işçilerin çalışma saatlerinin ve istirahat
zamanlarının mevzuatta belirtilen sürelere uygun şekilde düzenlenmesi
gerekmektedir.
Bu çalışma çerçevesince yapılan istatistiki çalışmalar ile görülmektedir ki yaz
aylarıyla patlama ve yangın ile elektrik akımı sonucu ölümler adeta
özdeşleşmektedir. Görüldüğü üzere tersanelerde yapılan işlerin birçoğunun
açık havada yapılması neticesinde mevsimsel şartlar işçiyi ve çalışma
koşullarını (tehlikeli durum ve tehlikeli davranışları) doğrudan etkilemektedir.
Burada çıkarılması gereken en önemli sonuç tersanelerde işveren tarafından
mevsimsel risk değerlendirilmesi yapılmalıdır. Her mevsimde yapılacak işler
ve muhtemel tehlikeler önceden tespit edilip riskleri bertaraf etmeye yönelik iş
planlamaları bu doğrultuda yapılmalıdır. Yangın, patlamalar ve elektrik akımı
kaynaklı iş kazalarının meydana gelmemesi için yaz aylarında özel önlemler
alınmalıdır.
Ölümlü tersane iş kazalarının gerçekleştiği çalışma alanı iki gruba ayrılarak
incelenmiştir. Birincisi tersanelerin sabit atölye kısmı ve ikincisi gemi inşaatı
ile doğrudan ilişkili ve ürünün üretilmesiyle değişkenlik yaşanan gemi
üzeri/içi/iskelesi’dir. Yaşanan ölümlü iş kazaları yaklaşık %76’sı değişken
kısımda meydana gelirken, atölye kısmında meydana gelen kazalar yaklaşık
%24’tür. Ölümlü iş kazalarını azaltmak için tersane işverenleri her bir gemi
inşasına başlamadan geminin tasarım aşamasında ya da bakım ve onarımı
gerçekleştirilecek her gemi için risk değerlendirmesi yapmalı ve belirlenen
tehlike ve risklerle ilgili tedbirler alınmalıdır. İşçiler bu tehlike ve risklerle ilgili
İSG eğitimine tabi tutulmalıdır. İnşasına başlanacak her bir gemi için
oluşacak tehlikeli boşluklar, patlama, yangın meydana gelebilecek kapalı
alanlar vb. tehlikeler işçilere anlatılarak işçilerin tehlike ve risk
farkındalıklarının arttırılması sağlanmalıdır.
Ayrıca gemi kızakta iken gemi üzerinde yapılan işlerin azaltılması da bu
kazaların azalmasında etkili olacaktır. Ancak bu ileri teknoloji gerektiren bir
üretim şeklidir ve bunun yapılabilmesi için yeni yatırımların yapılmasına
ihtiyaç duyulmaktadır.
Tersanelerdeki iş kazaların yaşa göre dağılımına bakıldığında hem ölümle
sonuçlanan (%38) hem de sonuçlanmayan (%31) kazaların 25-29 yaş
grubunda en çok yaşandığı sonucuna ulaşılmıştır. Bunun nedeni bu yaş
grubu çalışanların hem iş yeteneğini hem de iş motivasyonunu etkileyen
tecrübe ve bilginin en az düzeyde olduğu grup olmasıdır. Bunun için bu yaş
grubu işçilere yönelik eğitimlere daha fazla önem verilmeli ve bu işçilere
yönelik özel tedbirler alınmalıdır. Hatta iç denetim mekanizmaları bu yaş
grubunun tehlikeli davranışlar sergilemesi ihtimalinin fazlalığı dikkate alınarak
oluşturulmalıdır.
İşçilere verilen İSG eğitimlerinin iş kazalarının önlenmesinde yeterince katkı
sağlamadığı sonucuna varılmıştır. Verilecek eğitimlerin planlamasının iyi
yapılması, işçinin eğitim sonucu değerlendirmeye tabi tutulması ve
gerekiyorsa eğitimin tekrarlanması gerekmektedir. Ayrıca verilen eğitimler
işçiler tarafından içselleştirilene kadar işçilerin gözetim altında tutulması
gerekmektedir.
KAYNAKLAR
- 03.11.2008 tarihli ve 27043 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmış olan
PETROL Tankerlerinin Çift Cidar Veya Eşdeğer Tasarım Şartlarının
Uygulama Esasları ve Kabotajda Çalışan Petrol Tankeri
Operasyonlarının Emniyetli Yürütülmesi Hakkında Yönetmelik,T.C.
Başbakanlık, Ankara, (2008)
- MARPOL 73/78 1978 Protokolü ile tadil edilmiş Gemilerden Kirlenmenin
Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi, Akademi Denizcilik, İstanbul,
(2004)
- TBMM, “Gemi İnşa Sanayisindeki İş Güvenliği ve Çalışma Şartları
Sorunlarının Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi
Amacıyla Kurulan TBMM Meclis Araştırması Komisyonu Raporu”; Dönem
23, Yasama Yılı 2, Sıra sayısı 295, sayfa sayısı 226, TBMM, Ankara,
(2008)
- Baginsky E., “Occupational Ilness and Accidents Reported from
California Shipyards”, Occupational Health Section, California State
Department of Health, 271-279 (1976)
- Näsänen M., Saari J., “The effects of positive feedback on housekeeping
and accidents at a shipyard”, Journal of Occupational Accidents, 8(4):
237-250 (1987)
- Taylan M., “Tersanelerde Meydana Gelen İş Kazaları Ve İş Güvenliği”,
Gemi İnşaatı Ve Deniz Teknolojisi Teknik Kongresi, İTÜ, İstanbul,
2:270-281 (2008)
- Tezdoğan T., Taylan M., “Tersanelerdeki İş Kazalarının İstatistikî Olarak
İncelenmesi”, Gemi ve Deniz Teknolojisi, Nisan (2009)
- İnternet: İngiltere İş Sağlığı ve Güvenliği kuruluşu (HSE), “Accident
Statistics for Shipbuilding and Ship Repair”
http://www.hse.gov.uk/aboutus/meetings/committees/ships/031203/49ac
cstats.pdf
- Barlas, B., “Shipyard fatalities in Turkey”, Safety Science, 50: 1247–
1252 (2012)
- Toprak O., “Tuzla Gemi İnşa Endüstrisinde Ölümlü İş Kazalarının
Analizi”, Yüksek Lisans Tezi, Karabük Üniversitesi Fen Bilimleri
Enstitüsü, Karabük, 57-61 (2009)
- Duyar G., “İş Sağlığı ve Güvenliği (Tuzla Tersaneleri Örneği)”, Yüksek
Lisans Tezi, Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kocaeli,
142-148 (2010)
- Özdemir N., “Gemi Sanayinde İş Güvenliği Yönetimi ve OHSAS 18001
Uygulaması”, Yüksek Lisans Tezi, Yıldız Teknik Üniversitesi Fen
Bilimleri Enstitüsü, İstanbul, 57-65 (2009)
- Ömür M., “Tuzla Tersaneleri İşçilerinde Ölümcül İş Kazası Riski Algısı ve
Stres”, Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Ankara, 76-106 (2010)
- Tiryaki D., “İş Sağlığı ve Güvenliğindeki Gelişmeler: Altınova Tersaneleri
Çalışanlarının Farkındalıklarının Değerlendirilmesi”, Yüksek Lisans Tezi,
Yalova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yalova, 76-106 (2011)
- Aydın F., “İş Sağlığı ve Güvenliği Kavramının Toplam Kalite Yönetimi
Açısından İrdelenmesi ve Gemi İnşaa Sanayinde (Tuzla Tersaneler
Bölgesi) Bir Araştırma”, Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 76-106 (2011)
- Alduntaş E., “Tersane İşçilerinde Mesleki Sağlık Risklerinin Belirlenmesi”,
Uzmanlık Tezi, Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı
Anabilim Dalı, İstanbul, 73-85, (2009)
- Şener V., Occupational Safety & Health Implications On Work Efficiency:
A Case Study On ’’Gemi İnşaa San. A.Ş.’’, Yeditepe University
Graduate Institute Of Social Sciences, İstanbul, 119-127 (2009)
- ILO Introductory Report: Global Trendsand Challenges on OHS (XIX
World Congress on Safety and Health at Work), Dünya Çalışma Örgütü,
İstanbul, (2011)
- WHO/Europe, European HFA Database, Dünya Sağlık Örgütü, January
(2009)
- İnternet :Türkiye İstatistik Kurumu “SGK 2013 İstatistik Yıllığı Tablo 3.1,
3.4 ve 3.18”
http://www.sgk.gov.tr/wps/portal/tr/kurumsal/istatistikler
- İnternet: Türkiye İstatistik Kurumu “SGK 2013 İstatistik Yıllığı Tablo 1.9”
http://www.sgk.gov.tr/wps/portal/tr/kurumsal/istatistikler
- İnternet: Türkiye İstatistik Kurumu “SGK 2013 İstatistik Yıllığı Tablo Tablo
3.41”
http://www.sgk.gov.tr/wps/portal/tr/kurumsal/istatistikler
- Cuscio, Nayne F., Managing Human Resources. 5. Edition Irwin
McGrawHill, (1995)
- Gülhan, Buket., “Bir Ağır Metal Üretim Fabrikasında İş Kazası Geçirme
Sıklığı ve İlişkili Etmenler”, Yüksek Lisans, Gazi Üniversitesi Sağlık
Bilimleri Enstitüsü, Ankara, (2008)
- Cankurt M., “İş Yeri Çalışma Sistemi ve İşyeri Fiziksel Faktörlerin İş
Kazaları Üzerindeki Etkileri”, TUHİS İş Hukuku ve İktisat Dergisi, 6 (20)
: 1(2007)
- DTO, “İstanbul ve Marmara, Ege, Akdeniz, Karadeniz Bölgeleri Deniz
Ticaret Odası”, 2010 Yılı Deniz Sektör Raporu Yayın No:81, İstanbul,
88-108 (2011)
- İnternet: ILO Ansiklopedisi, 3.Cilt 15.Bölüm “Gemi ve Tekne İnşası ve
Tamiri”
http://www.ilo.org/safework_bookshelf/english?d&nd=170000102&nh=0
- TC Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu Başkanlığı,
“Tersanelerde İş Sağlığı ve Güvenliği Teftiş Projesi–2 Genel
Değerlendirme Raporu”,ÇSGB, 21:40, Ankara,(2007).
- DPT IX. KALKINMA PLANI (2007–2013), “Gemi İnşa Sanayi Özel İhtisas
Komisyonu Raporu”, DPT, s.150, Ankara, (2006)
- Bakacak M.,”Gemi İnşa Ve Onarım Faaliyetlerinde Meydana Gelen
Kazaların Analizi”, Tezsiz Yüksek lisans Projesi, Dokuz Eylül
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir (2007)
- TMMOB Gemi Mühendisleri Odası İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği
Komisyonu, “Türkiye Gemi İnşa Ve Bakım-Onarım Sanayisinde İşçi
Sağlığı Ve İş Güvenliğine Bakış”, Gemi İnşaatı Ve Deniz Teknolojisi
Teknik Kongresi Bildiriler Kitabı, s.454-470, (2008)
- Devlet Denetleme Kurulu Araştırma Ve İnceleme Raporu, “Tersanecilik
Sektörü ile İş Sağlığı ve Güvenliği Açısından Tuzla Tersaneler Bölgesinin
İncelenmesi ve Değerlendirilmesi Hakkında”, T.C. Cumhurbaşkanlığı,
(2008)
- İnternet: GİSBİR, İstatistikî Bilgiler, yıllara göre istihdam, 2012
http://www.gisbir.com
- İnternet: GİSBİR, İstatistikî Bilgiler, yıllara göre ihracat, 2012
http://www.gisbir.com
- 04.12.2009 tarih 27422 sayılı R.G.’de yayımlanan Mülga İşletme Belgesi
Hakkında Yönetmelik, T.C. Başbakanlık, Ankara,(2009)
- 22.05.2003 tarihli ve 25134 sayılı R.G.’de yayımlanan 4857 sayılı İş
Kanunu, T.C. Başbakanlık, Ankara ,(2003)
- 16.06.2004 tarih 25494 sayılı R.G.’de yayımlanan Mülga Ağır ve
Tehlikeli İşler Yönetmeliği, T.C. Başbakanlık, Ankara, (2004)
- TC Yargıtay Hukuk Genel Kurulu “2004/10-233 E., 2004/262 K. Sayılı
Karar”, Yargıtay Başkanlığı, Ankara, (2004)
- Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu, ”TİSK’in Genel Görüşleri”
,s.14, ( 2011)
- Tuzla Tersaneler Bölgesi İzleme ve İnceleme Komisyonu,“Tuzla
Tersaneler Bölgesi’ndeki Çalışma Koşulları ve Önlenebilir Seri İş
Kazaları Hakkında Rapor”, DİSK Limter-İş-TMMOB İstanbul İKKİstanbul
Tabip Odası, İstanbul İşçi Sağlığı Enstitüsü, s.26-34 (2008)
- 29.12.2012 tarih 28512 sayılı R.G.’de yayımlanan İş Güvenliği
Uzmanlarının Görev, Yetki, Sorumluluk Ve Eğitimleri Hakkında
Yönetmelik Eğitimleri Hakkında Yönetmelik, (2012)
- Aybek, A., Güvercin Ö., Hurşitoğlu Ç., “Teknik personelin iş kazalarının
nedenleri ve önlenmesine yönelik görüşlerinin belirlenmesi üzerine bir
araştırma ”, KSÜ Fen ve Mühendislik Dergisi, 95-96 (2003)
- İnternet: Türkiye İstatistik Kurumu “SGK 2010 İstatistik Yıllığı_Tablo
1.3.8”
http://www.sgk.gov.tr/wps/portal/tr/kurumsal/istatistikler
- Elektrik Akımı, Bayram M.,İlisu İ.,”Elektrik Akımının İnsan Üzerine Etkisi,
Elektrik Tesislerinde Güvenlik ve Topraklama”, TMMOB Elektrik
Mühendisleri Odası, (1995)
- 15.05.2013 tarih ve 28648 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan
Çalışanların İş Sağlığı Ve Güvenliği Eğitimlerinin Usul Ve Esasları
Hakkında Yönetmelik, T.C. Başbakanlık, Ankara, (2013)
EKLER
EK-1. Kaza Mevsim İlişkisi
İkiden fazla grubun ilişkisi olup olmadığını sadece grupların ortalamalarına
bakarak tespit edemeyiz. Çünkü grupların ortalamaları neredeyse hiçbir
zaman aynı olmaz. Bu durumda ortalamalarının yanısıra bir de sapmalarına
bakmak gerekir. İşte bu tür analizlere varyans analizi denir. Varyans
analizinde temel yöntem toplam kareler toplamını modelde kullanılan etkilere
uygun olan parçalara bölmektir.
Çizelge 2.1’de görüldüğü üzere varyans analizi tablosunun Sig. (Anlamlılık)
sütunundaki değerin 0,020 olduğu görülmektedir. Söz konusu değer 0,05’den
küçük olduğu için, mevsimler ile kaza sayısı arasındaki ilişkinin p<0,05
düzeyinde istatistiksel olarak anlamlı olduğunu söyleyebiliriz.
Çizelge 1.1. Mevsimler ile kaza sayısı ilişkisi varyans analizi
Karelerin
toplamı
df
Karelerin
ortalaması
F Anlamlılık
Gruplar arası 37,821 3 12,607 3,937 0,020
Gruplar içi 76,857 24 3,202
Toplam 114,679 27
EK-2. Kaza Yer İlişkisi
Çizelge 2.1.’e bakıldığında Independent Samples (bağımsız örnekleme) Test
tablosunun Sig. (Anlamlılık) sütunundaki değerin 0,044 olduğu görülmektedir.
Söz konusu değer 0,05’den küçük olduğu için, çalışılan yer ile kaza sayısı
arasındaki ilişkinin p < 0,05 düzeyinde istatistiksel olarak anlamlı olduğunu
söyleyebiliriz.
Çizelge 2.1. Çalışılan yer ile kaza sayısı arasındaki ilişkinin Independent
Samples (bağımsız örnekleme) Testi
Varyans eşitlikleri
için Levene Testi
Ortalamaların eşitliği için T-Testi
F
Anlamlılık
(Sig)
t df
Anlamlılık
(Sig. 2-
tailed)
Farkların
ortalaması
Standart
Hata Farkı
95% Farkın güven
aralığı
En Düşük En Yüksek
Öngörülen Eşitlik
Varyansı
5,060 0,044 2,048 12 0,063 3,57143 1,74379 -,22797 7,37083
Ön Görülmeyen
Eşitlik Varyansı
2,048 8,844 0,071 3,57143 1,74379 -,38391 7,52677
EK-3. İşyeri Büyüklük Kaza Sayısı
Çizelge 3.1’de görüldüğü üzere Varyans analizi tablosunun Sig. (Anlamlılık)
sütunundaki değerin 0,010 olduğu görülmektedir. Söz konusu değer 0,05’den
küçük olduğu için, işyeri büyüklüğü ile kaza sayısı arasındaki ilişkinin p<0,05
düzeyinde istatistiksel olarak anlamlı olduğunu söyleyebiliriz.
Çizelge 3.1. İşyeri büyüklüğü ile kaza sayısı ilişkisi varyans analizi
Karelerin
toplamı
df
Karelerin
ortalaması
F Anlamlılık
Gruplar arası 8,000 2 4,000 6,000 0,010
Gruplar içi 12,000 18 0,667
Toplam 20,000 20